Ceren Kumbasar

Sektör emekçileri

01 Mayıs 2016 Pazar

1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanamayanı, işçi bayramı havasında geçemiyor, geçmiyor. 2013’teki bayram havasının da yakın bir zamanda tekrar yaşanamayacağını düşünürsek, bu bayramın en iyi kutlanma biçimi sektörün emekçilerinin sorunlarına dikkat çekmek sanırım.
Türkiye’de işçi ölümleri en çok tarım alanında. Bunu takip eden sektörse ne yazık ki inşaat. Sektördeki ölümlerin en büyük nedeni de iş kazaları. Üçüncü sayfa haberlerinde rastladığımız, asansörlerin yere çakılma haberlerini de saymazsak, çoğu işçi ölümlerinden haberimiz bile olmuyor, ta ki işçi ölümleriyle ilgili istatistikler önümüze gelene kadar. Bu istatistikler son üç yıldır dehşet veren bir tabloyu önümüze seriyor. Örneğin sadece Mart ayında kaybettiğimiz emekçi sayısı 157. Bu kayıpların %22’si tarım, %21’i inşaat sektöründen. Üstelik herkesin bildiği gibi, bu rakamlar sadece kayıtlı işçileri içerdiği için yüzde yüz gerçeği yansıtmıyor.
İnşaat sektöründe ne yazık ki çok sayıda kayıt dışı işçi var. Bu işçilerin önemli bir bölümünün de vardiyalı olarak çalıştıklarını düşününce açıklanan rakamların çok daha üzerinde bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Bir diğer önemli konu da İstanbul, Ankara gibi büyük şehirler dışında zaten olmayan denetim mekanizmasının çok daha yavaş işlemesi. Zira özellikle Doğu ve Güneydoğu’da Suriyelilerin, Iraklıların da ucuz işgücü olarak değerlendirilmesi neticesinde tahmin etmesi zor bir istihdam sayısı var.

Denetim şart
Türkiye’de inşaat sektörünün istihdama katkısı yaklaşık olarak 2 milyon. Bu rakam size de biraz tuhaf gelmiyor mu? Her yıl geliştirilen konut sayısı yaklaşık olarak 120 bin. Büyük ölçekli, 1500-2000 konutun üretildiği projelerin bile teslim tarihi inşaat başlangıcından itibaren 2 yıl. Eğer bu projelerdeki betonlar düşünce gücüyle dökülmüyorsa, tuğlalar kendi kendine üst üste konmuyorsa, sizce de bu işte bir tuhaflık yok mu? Tabii bu tuhaflığı değerlendirirken lütfen, işçilerin çoğu projede vardiyalı olarak çalıştıklarını da düşünelim.
İnşaat sektörünün en temel sorunlarından biri denetimsizlik. Denetimlerin yapıldığı kimi illerde de bu mekanizmanın ne kadar sağlıklı ve ne kadar usulüne uygun şekilde yapıldığı tartışılır. İstanbul’un orta yerinde, Mecidiyeköy’de yapılan bir projede işçileri taşıyan asansör, denetimsizlik nedeniyle düşebiliyorsa, bunun üzerinde durmak gerekir. Adı geçen projenin yatırım bedeli 1.5 milyar Türk Lirası. Bu ölçekte bir projede bile önlemler maksimize edilemeyebiliyor, denetim desen zaten hak getire. Bu ölümün sorumlularınınsa dışarıda, mutlu hayatlarına devam ettiklerini söylememe gerek bile yok sanırım. Aksi olsa şaşardık. Zira bu işin tek sorumlusu olamaz.
Genel tabloya bakacak olursak, sektörde hâlâ kayıt dışı çalışan işçi sayısı çok yüksek. Hâlâ, denetim mekanizması hakkıyla işlemiyor. Ağır inşaat sektörü dışında bile, gayrimenkul sektöründe her 2 projeden 1’inde bir işçi ölümü yaşanıyor ve bu doğal karşılanıyor. Kazalar kanıksanıyor.
Türkiye’de her sektörde emekçiler için yapılması gereken çok şey var. Ancak bir üst akıl, kanunlar ve kararnameler emekçilerin haklarını yeterince koruyamıyorsa bile, sektör olarak inisiyatif kullanılmalı. Kâr marjlarının hâlâ yüksek olduğu ve reklamlarda hemen her projenin “yeni bir yaşam alanı” klişesini kullanıldığı bu sektörde yaşam alanları ölümlerle kurulmasın. Gerekirse sektördeki sivil toplum örgütleri bir araya gelsin, özel sektördeki denetim firmalarıyla çalışılsın ama artık ölümler olmasın.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ihlamur’a dokunma 3 Temmuz 2016
Demokratik şehircilik 25 Haziran 2016
Mayısta 1058 yeni firma 18 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları