Çiğdem Toker

Peki ya Fetva Makamının Hesapları?

20 Kasım 2013 Çarşamba

Habere aşinayız.
O kadar ki, çıkarın cümleden iki rakamı; neredeyse “haber değeri” bile yok:
Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) bütçeden ayrılan pay, 13 bakanlığı geride bıraktı: 5.4 milyar TL.
Aşinayız dedim, çünkü devletin kaynak dağıtım tercihleri herkesçe biliniyor.
Ama bilinmeyen öyle bir hesap var ki, bilineni “buzdağının görünen yüzü” haline getiriyor.
Bizler DİB bütçesinin her yıl kaç bakanlığı geride bıraktığıyla meşgulken, arkada, o tutarı kim bilir kaç kez katlayan cirolar dönüp duruyor...
Türkiye Diyanet Vakfı’nın (TDV) iştiraklerinden ve ticari işletmelerinden söz ediyorum.
Amacını, DİB’in “genel bütçeden karşılanamayan ihtiyaçlarını karşılamak” diye açıklayan, izin almadan yardım toplayabilen, vergiden muaf ama her nedense hesaplarını kamuoyuyla paylaşmayan 38 yıllık bir kurumdan...
Bir şirketin sermayesi: 15.5 milyon TL
TDV’nin güncel ekonomik ve ticari faaliyetlerine göz atalım:
- 29 Mayıs Ankara Hastanesi.
- 29 Mayıs İstanbul Hastanesi. (Tanıtımda, odaların “beş yıldızlı otel konforunda” olduğu notu var.)
- Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi.
- Yurtlar ve Sosyal Tesisler İktisadi İşletmesi (10 yurt).
- 15.5 milyon TL sermayeli Komaş A.Ş. (İnşaat soğuk hava deposu, ahşap doğrama, dekorasyon, kafeterya, turizm, seyahat, fuarcılık, reklamcılık alanında faaliyet gösteriyor.)
- Komaş Sigorta Aracılık Hizmetleri A.Ş.
Bu listeye bakın ve lütfen deneyin...
Yüz binlere hizmet sunan, -kâr amacı gütmediği söylense de yeri geldiğinde- hizmet satan; hastaneleri, öğrenci yurtları, yayınevi, sigorta, fuarcılık şirketleri, bir kısmını kiraladığı binlerce dönüm arazisiyle devasa bir “holding” görünümünde olan TDV iştiraklerinin bilançosunu istemeyi bir deneyin.
Ve sonra gönül rahatlığıyla şu cümleyi kurun:
TDV, Batı standartlarında “şeffaf ve hesap verebilir” bir kurumdur!
Katılım bankalarına fetva
Mali hesaplarını kamuoyuyla paylaşmayan TDV’ce desteklenen DİB, şimdi katılım bankalarına fetva vermeye hazırlanıyor.
Doğru; katılım bankaları, sistemde arzu edilen büyüklüğe erişemedi.
Dört katılım bankasının sistemdeki payı yüzde 5.
Kredi ve mevduat hacminden çekebildiği oran yüzde 6.5.
BDDK Başkanı Mukim Öztekin’in özlü ifadesiyle, “Ülkenin sosyolojik gerçekleri karşısında potansiyelinin çok altında”.
(Ki, sosyolojik gerçekleri “Nüfusunun yüzde 90’ından fazlası Müslüman” olarak okuyabilirsiniz.)
Küresel ölçekte, İslami bankacılığın hacmi 1 trilyon dolar olarak tahmin ediliyor.
Moody’s, bu tutarın 10 yılda beşe katlanacağını söylüyor.
IMF, aynı süre içinde, dünyadaki Müslüman nüfusun tasarruflarının yüzde 40’ını katılım bankalarının çekeceğini öngörüyor.
Bu tablo içinde...
Nüfusunun yüzde 90’ından fazlası Müslüman olan Türkiye’de katılım bankalarına bir türlü istenen katılım sağlanamıyor.
Sektöre kulak verdiğinizde, büyümenin önündeki en önemli engel, “ikna olmamış kesim” diye tanımlanıyor.
Kul hakkı adına
DİB’in bu engeli ortadan kaldıracak aktörlerden biri olarak konumlandığı anlaşılıyor.
Belli ki, “ikna olmayan kesimlerin” tereddütlerini giderecek fetvalar vererek katılım bankacılığının müşteri profilini genişletmesi bekleniyor.
DİB fetva verdikçe, katılım bankacılığının sektördeki payının artması, yatırımların büyümesi, uzun vadede de ekonomiye pozitif katkı sağlaması umuluyor.
İhtimal ki, aralık ayında BDDK’nin öncülüğünde düzenlenecek çalıştayda bu plan daha somut hale gelecektir.
Ama ben katılım bankasının -moda tabirle- “paydaş”ı olsam, herhalde fetva almadan önce TDV’nin iştiraklerinin bilançoları hakkında bilgi sahibi olmak, örneğin hac farizası için toplanan paraların nasıl bütçeleştirildiğini öğrenmek isterdim.
“Kul hakkı” adına.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları