Deniz Yıldırım

Cemre düştü

23 Şubat 2022 Çarşamba

İlk cemre düştü, hava az da olsa döndü. Yel henüz işçiden yana esmese de krizin yükünü emekçinin sırtına yüklemek isteyen reçetelere karşı mücadeleler gelişiyor, kazanımlar da beliriyor. Türkiye’nin birçok bölgesinde, ücretlerde ve çalışma koşullarında iyileştirme isteyen farklı sektörlerden emekçiler, örgütlü hak mücadelesi bayrağını yükseltiyor.

Son olarak Migros depo işçilerinin DGD-Sen örgütlülüğü içinde yürüttükleri hak mücadelesinin de kol emekçilerinin üretimden gelen gücüyle orta katmanların, kafa emekçilerinin tüketimden gelen gücünün birliği, buna dayalı oluşan etkin kamuoyunun ve boykot eylemlerinin patronları geriletmesi sayesinde kazanımla sonuçlandığını gördük.

Bunlar önemli gelişmeler. 

Önemli, çünkü krizin derinleştiği, faturanın çalışana, tüketene düşük ücret zammı, ilave sömürü ya da hayat pahalılığı olarak kesilmeye çalışıldığı koşullarda, sınıfın farklı katmanları arasındaki dayanışmanın neleri başarabileceğini gösteriyor.

Önemli, çünkü sendikal bürokrasinin dışında serpilen yeni öncülüklerin meşru hak talepleri etrafında nasıl gelişebileceğini ve toplumsal desteği de bu çerçevede nasıl seferber edebileceğini gösteriyor.

Önemli, çünkü giderek daha fazla ses vermeye başlayan popüler simaların, şarkıcıların, sanatçıların bu direnişlerin toplumsal etkisini yaygınlaştırmak adına nasıl etkin işlev görebildiklerini, sorumluca nasıl katkı verebildiklerini, cesaret esintisiyle buzları nasıl eritebildiklerini, iktidarın ısrarla kültürel hegemonyayı ele geçirememekten şikâyet etmesinin özünde ne denli ekonomik ve politik bir nitelik taşıdığını gösteriyor.

Daha da önemli; çünkü memleketi tek elden, korkuyla ve baskıyla yönetmeye dayalı koalisyona karşı gerçek bir demokrasi alternatifinin ancak emekçilerin haklarının güvence altına alınmasıyla, adil bir üretim ve bölüşüm sisteminin yaratılmasıyla ve örgütlü mücadeleyle mümkün olduğunu gösteriyor. Böylece mücadeleler, “Demokrasiye geçiş, fakat nasıl bir demokrasi” sorusuna da emekten yana bir siyasal içerik kazandırmanın zeminini döşüyor.

İŞ, EKMEK, HÜRRİYET

Zira sahadaki etkin mücadeleler ve bunlara karşı gelişen baskılar halkın acil ihtiyaçlarını görünür kılıyor. Yaşananlar, İŞ, EKMEK, HÜRRİYET mücadelelerinin birbirinden ayrılamaz niteliğini gözler önüne seriyor. Bu açıdan halkın ortak programının bu üç maddede birbirine kaynaştığını söylemek mümkün. Her alandaki ilerici ittifakların bu somutluğu siyasallaştırma hedefi olmalıdır kanımca.

Fakat bilelim ki süreç kolay değil. Doğrudur, kuryelerden depo işçilerine, oradan da gemi söküm işçilerine uzanan bu mücadelelerin her kazanımı, kıştan çıkışımızı, baharı müjdeliyor, müjdeleyecek. İşçi sınıfının farklı katmanlarının, hayat pahalılığından bezen halkın, dükkânını siftahsız kapatan esnafın, maliyetler nedeniyle üretimden çekilen köylünün, geçinemeyen emeklilerin, küçük üreticilerin, bu iktidarın dayattığı ekonomik modelde kurtuluşu, huzuru tadabileceği görülmüyor. Böyle bir ortamda, memleket ekonomik açıdan bunca dışarıya bağımlı hale getirilmişken, bir yandan da küresel savaş tamtamları çalıyor. Ukrayna üzerinden daha da derinleşen Rusya ile Batı arasındaki yeni Soğuk Savaş, sıcak çatışmalara dönebilecek düzeyde bir gerilimi üzerinde taşıyor. 

Bütün bunlar, özellikle buğday ve enerji bakımından küresel tedarikte sıkıntılara, fiyatlarda da sıçrama risklerine işaret eden gelişmeler. Özetle ekmekte, gıdada, enerji maliyetlerinde pahalılığın daha da artmasının koşulları, içerideki kötü ekonomik modelle birleşen uluslararası gerilimlerin etkisiyle daha da beliriyor. Bunun faturasını elbette çalışan halka, emekçiye, emekliye kesmek dışında reçetesi olmayanlara karşı halkın anayasal, demokratik haklarını kullanarak kendisini ezdirmemesi; sosyal hak arayışlarını, mücadelelerini sahiplenip örgütlemesi zorunlu. Kış uzun, fakat baharı yaklaştırmak mümkün.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Cumhuriyet’e veda 4 Haziran 2022

Günün Köşe Yazıları