Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı
Ana akım muhalefet partilerinin avantajı, iktidarın kültürel kutuplaşmayla tabanı sıkılaştırma hevesini boşa düşürebilecek bir ideolojik çeşitliliğe sahip olmaları. Bu açıdan iki kutuplu hegemonya stratejisinin genişleyen değil, ekonomik nedenlerle de birleşerek yerinde sayan ve giderek daralan tarafını iktidar etrafındaki koalisyon temsil ediyor. Bu doğru. Ve muhalefet partilerinin avantajı da açık.
Ancak yine de muhalefet partilerinin kendi içlerinde bir çeşitliliğe ve çalışma uyumuna sahip olmaları, memleketin mahkûm edildiği vasatlığı, kötülüğü, sömürü ve yıkım düzenini ortadan kaldırmak adına kararlı bir program açıklamalarına, buna uygun kadrolarla halkın önüne çıkmalarına, gündemi bu temelde, başka bir iktidar olasılığını görünür hale getirerek oluşturmalarına yetmiyor.
Muhalefet partilerinin ülkenin bunca önemli sorunu varken, halkın çoğunluğu geçim ve hayatta kalma dertleriyle birlikte kulağını muhalefet partilerine daha fazla açmaya başlamışken, oturup öncelikle yeni sistem, yeni anayasal model üzerine çalışma yapmasını ise hakikaten açıklamakta zorlanıyorum. Bunu daha önce de yazdım. Elbette sistem değişmeli, elbette bu otoriter ve keyfi düzen değiştirilmeli. Fakat Meclis’te anayasa değiştirecek çoğunluğa erişme hedefi koyarak çıtayı çok yükseklere yerleştirmek, sayısal açıdan gerçekçi mi, değil mi; henüz belirsiz.
İkincisi; muhalefet partileri, iktidarın tüm yanlışlarına, kötü ve keyfi yönetimine rağmen hâlâ anlamlı bir oy artışı yaşayamıyor. Kararsızlar artsa da bu kararsızların yöneleceği parti ya da partilerin neresi olacağı belirsiz. Bu nedenle, ısrarla önceliği ülkenin en temel sorunlarına dönük somut çözümleri açıklayacak şekilde ortak bir program ilanına vermek, gerekirse ortak bir bakanlar kurulu/gölge kabine listesiyle kamuoyunun önüne çıkmak zorunlu. Bu ortamda öncelikleri bu iktidarın gitmesinin de ötesinde, gelenlerin neler yapacaklarına ve bunu birlikte nasıl yapabileceklerine dair bir siyasi kampanyayla taçlandırmak gerekiyor. Aynı zamanda da bu otoriter rejimin iktidarı bırakmamak adına yapabileceklerine karşı durabilecekleri konusunda da, muhalefet partilerinin, destekçilerinin enerjilerini canlandırması, yeni kadroların bu sayede öne çıkışının yollarını açması da şart.
‘BEN’ DİLİ
Buna karşın, muhalefet partilerinde giderek bir “ben” dili öne çıkıyor. “Ben çözerim” vurgusu, bunca farklı parti ve görüşün birlikteliğine de iktidarın kişiselleşmiş yönetme tarzına karşı demokratik bir toplumsal sözleşme inşasına da katkı vermiyor.
İlginçtir; son zamanlarda bu durum, özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan ile kendisi arasında bir siyasal antagonizma/zıtlık yaratmak üzerine kurulu stratejisiyle daha da görünürleşiyor. Geçenlerde Edgar Şar (8 Ocak 2022), Medyascope’ta yayımlanan bir yazısında tamamıyla katıldığım bazı uyarılarda bulunmuş. Okunmasını dilerim. Muhalefeti şöyle uyarıyor ki kesinlikle doğru: “Son birkaç aydır muhalefet, koordineli bir görüntü vermekten ziyade, iktidarın Türkiye’yi içine soktuğu krizler yumağıyla birlikte erimesini seyredip seçimlere kadar kendi müstakil propagandalarını yürütmeyi tercih ediyor. Belli ki Kılıçdaroğlu da CHP de bundan geri kalmamayı tercih ediyor… Birincisi Kemal Bey artık tüm söylemini ‘Ben yapacağım’ ifadesi üzerinden kuruyor ya da (ortada henüz tam olarak bir ‘biz’ olmadığı için) kurmak zorunda kalıyor… İkincisi, Kemal Bey uzun bir süredir yapmadığını yapıp tekrar Erdoğan’ı cepheden hedef alıyor. Bu durum birçok muhalifin gözünde onu Erdoğan karşısında doğal bir aday haline getirse de CHP’nin ve genel muhalefetin tabanını genişletme amacıyla taban tabana zıt bir sonuca yol açma tehlikesi taşıyor.”
Önemli uyarılar. Türkiye’nin bu yaygın sömürü ve kötülük düzeninden kurtulması için herkesin katkı vermesi gerekiyor. Buradan çıkış için program, kadro, kitle örgütlenmesi şart. İki lider arasına sıkıştırılmış, kişiselleştirilmiş bir seçim gündeminden çıkıp bu konuları merkeze almak, gecikmeden acil sorunlara ortak çözüm önerilerini öne çıkarmak ve sonra da aday tartışmasına girmek en doğrusu değil mi? Sanırım söylediklerim muhalefetin her kesimini ilgilendiriyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi