Milli Görüş partileri
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Milli Görüş partileri

08.12.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’de siyasal alanda yönetme krizinin en belirgin göstergelerinden birisi, parti bölünmeleri ve yeni parti sayılarındaki hızlı artıştır. 1990’lı yıllar bu açıdan özel örnekti. Nitekim bu ortamda, merkez sol partilerin bölünmesini de üstünlüğe çeviren yeni bir aktör gelişti: Refah Partisi. 1994 belediye seçimlerinde İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirleri Milli Görüş adaylarının kazanmasında bu bölünmelerin, hırsların payı büyüktü. AKP de bu krizlerden, bu boşluklardan büyüdü. İktidara geldi, merkez sağ siyasetteki çözülmeyi fırsata çevirip tabanını bu alana doğru genişletti. Merkezde kendisine rakip olabileceğini düşündüğü, muhafazakâr kesimlerle irtibatlanabilecek tüm parti girişimlerini de ya önledi ya da başka şekilde etkisizleştirdi. Örneğin, kurulan partilerin liderlerini kendi hareketine kattı, bakan ya da parti yöneticisi yaptı.

Fakat ilginçtir, yeni sisteme geçildiğinden beri işler değişti. Bir yandan, yeniden parti sayısında, girişiminde ciddi artış var. İkinci ilginçlik ise şurada: Bugüne kadar Milli Görüş alanından merkez ve milliyetçi sağ tabana, ondan önce de “sol” liberallere doğru genişleyecek hamleler yapabilen bir AKP gözledik. Oysa şimdi, ekonomik tablo olumsuzlaştıkça, otoriter projenin dışladıkları çoğaldıkça, bu partinin manevra alanı daralmaya başladı. Bu daralma, partinin içinden kopuşları ve yeni parti girişimlerini de hızlandırdı. Bugün geniş tanımla bakarsak, Milli Görüş Hareketi siyasal açıdan en parçalı dönemini yaşıyor. AKP, Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi bu ağacın dalları arasında sayılabilir. Demek ki yeni sistemi kendi etrafındaki bloku bir arada tutmak için bir yapıştırıcı ittifak stratejisi olarak planlayanlar açısından durum tersine işliyor.

Fakat yine de bu saydığım yeni partilerin, gerek siyasal muhalefetin gündeminin belirlenmesinde ve gerekse anketlerde yeterince etkili olamadıklarını görüyoruz. Öyle ya; hep ne denmişti: “AKP karşısında muhalefette sadece CHP var; muhafazakâr, sağ seçmen CHP’ye yanaşmıyor. Başka alternatif de yok; bu yüzden AKP tabanından kaymalar olmuyor.” İlginç bir okumaydı; “AKP sadece din üzerinden mesaj veren partiler olursa oy kaybeder” mesajıydı. Şimdilik bu hipotezin bizzat hayat, pratik tarafından çürütülüyor olduğunu söyleyebiliriz. Aksi olsa, bu ekonomik ortamda, anketlerde AKP oyları hâlâ yüzde 30’larda, kurulan bu partilerin oyları ise yüzde 5’in de altında seyretmezdi. Demek ki tek mesele bu değilmiş.

Doğrudur; iktidar kamuoyunu şekillendirecek araçlara sahip; ekonomik açıdan zorlayıcı gücü de var. Kendisinden kopacaklara gösterdiği sopa var. Fakat bunlar dışsal etkenler. Tek başına açıklamaya yetmiyor. Diğer yandan saha, İYİ Parti’nin yükselişte olduğunu gösteriyor. Öyleyse seçmen nezdinde şimdilik hegemonik iktidar ve muhalefet dilinin milliyetçilik ekseninde ve hatta milliyetçi popülizm temelinde geliştiğini söylemek olası. Belki de AKP’nin yükseliş sürecinde ve sonrasında kitlelerle kurduğu bağ açısından oldukça önemli bir işleve sahip olan “popülist” seslenme siyasetinin seçmen üzerindeki etkisini de ülkemiz siyasal kültüründe yeniden sınıyoruz. Söz konusu partilerin ana sorunu, kitle siyaseti açısından “popülist” damardan yoksun olmaları olabilir mi? Üzerine düşünmeyi sürdüreceğim ileride.

CUMHURİYET’E DAİR

Bu memleketin Cumhuriyetçi kitleleri, demokrat/ilerici kesimleri, öncüsüz kalmaktan, sürekli yenilgi psikolojisi yaşamaktan bıkkın, hem de uzun süredir. Buna bir de yüzlerini döndükleri, okudukları, dinledikleri, değer verdikleri tarihsel direnç odaklarının kendi iç krizleri, bu krizleri iyi yönetememeleri, buna bağlı olarak yansıyan dağınıklık eklenince, tablo daha da karamsarlaşıyor, moralsizlik her kesime ulaşıyor. Gazetemizde yaşanan ve kamuoyuna da yansıyan son krizi bu çerçevede okuyor, alınan aceleci kararlardan geri adım atılmasını olumlu bulmakla birlikte, bu tip krizlerin tekrarlanmaması için, yönetim modelinin karar süreçlerini genişleten, alınan her kararın olası sonuçlarını tartan daha katılımcı bir mekanizma doğrultusunda iyileştirilmesi gerektiği düşüncesini paylaşıyorum. Bir başlangıç noktası olarak Sayın Orhan Bursalı’nın pazar günü okuduğumuz yazısını ve önerilerini de önemsiyorum.

Görece genç kuşaktan gelen ve bu gazeteyi 21. yüzyılda daha da iyi yerlerde görmek isteyen, gazeteye emek veren herkes gibi, bu amaç doğrultusunda elinden geldiğince katkı vermeye çalışan biriyim. Ancak, biz yazarları da kapsayacak şekilde gazetenin tüm emekçilerinin, okurlarının gücünü, güdülenmesini kırabilen tartışma ve kararların çoğalmaması, iç birliği pekiştirecek yeni adımların atılması ve sonuçta gazete olarak da rejim olarak da Cumhuriyet’in yeniden güçlü inşası sürecine odaklanmamız dileğimdir. Daha önce de yazdım: Cumhuriyet, zor zamanların gazetesidir.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021