Transit
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Transit

12.03.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Ukrayna’da yaşananları farklı uluslararası kaynaklardan izlemeye çalışıyorum. İşin stratejik ya da jeopolitik çözümlemesi elbette bir yanı. Fakat savaşlar, sıradan insanın yaşadığı yıkımların sahnesidir aynı zamanda. Cephede ölen de yerinden olan da sıradan insandır çoğunlukla. Ve savaşlar, çok daha geniş ölçekte mekân algılarımızı sarsar.

Bu elbette travma etkisi de yaratır. Belki birkaç hafta önce sınıfında çocuklara barıştan, sevgiden, konuşmanın öneminden söz eden bir öğretmen, şimdi bir sığınak girişinde molotof kokteyli hazırlamaya çalışmakta ya da buna yardım etmektedir. Bir başkası, evini, dersliğini, ailesini bırakıp başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Haliyle bunlar, savaşların yarattığı algı değişikliklerinin etkisini gözler önüne seren hikâyelerden sadece birkaçıdır. Her savaş, bu savaşlara karar vermeyen ama bedelini hep ödeyen sıradan insan için özünde bir yersizleşme, yerinden yurdundan olma pratiğidir. Mekân algılarımızı sarsması bundandır.

Fakat savaşlar zaman algılarımızı da sarsar. Kimi öncü sanat eserleri, bir bakıma bu sarsılmayı, zamanı biraz olsun yavaşlatarak, geçmişle kopuşları ve süreklilikleri görünür kılmaya çalışarak fark ettirmek derdinde olmuştur. Sinemada Christian Petzold’un Transit (2018) adını taşıyan filmle yapmak istediği de buydu kanımca.

Transit, Anna Seghers’in 1944’te, İkinci Dünya Savaşı koşullarında kaleme aldığı etkileyici romanından sinemaya uyarlanmıştır. Roman kurgusunda savaşın yerinden ettiği insanların Avrupa’dan Amerika kıtasına geçmek için gerekli transit vizeyi alma girişimi bir yanda işlemekte, bir insanın bir başkasının kimliğine bürünerek bu girişimi sürdürmesinin tetiklediği olaylar ise hikâyeyi daha da keskinleştirmektedir. Petzold ise Transit adını taşıyan filmde, yine Marsilya’yı arka fon olarak kullanmaktadır. Mekân aynıdır, belki bir yerden ayrılma ve bir yere gitme arayışı bakımından yerinden edilme hikâyesinin dinamiği de aynıdır filmde. Fakat film tam olarak bir “tarihsel” film olarak inşa edilmemiştir. Zaman bulanıktır; izleyenler için filmdeki savaş, yerinden edilmiş insanların yaşadıkları acılar, mültecilik ve buna dayalı buhranlar söz konusu olduğunda, göstergeler geçmişle bugünü iç içe geçirmekte, kaynaştırmaktadır. Sahi, bunlar yaşanmış ve bitmiş midir? Petzold’un filmi bize bu soruyu sordurmak amacındadır.

Haklıdır da. Her savaş, etkileri bakımından bir “geçmemiş zaman”dır, yaşayanların hafızasında ve hatıralarında olduğu kadar, Lacan’ı da anımsayarak, toplumların “kolektif bilinçdışı”nda varlığını sürdürmektedir.

Petzold da bir söyleşisinde, Anna Seghers’in romanında inşa edilenin, Avrupa ile Amerika kıtası arasında “yatay” bir transit mekân olduğunu ifade etmektedir. Oysa kendisinin filmde yapmak istediği, “dikey transit mekân”ı göstermektir. Dikey transit mekân, zamansaldır; geçmiş ile bugün arasındadır, bu ikisi arasındaki geçişliliği, sürekliliği gösteren olgulardadır.

PETZOLD VE ZWEİG

Fakat her çağın aydını, geçmişle ilişkisini aynı devamlılık zinciri içinde görmez. Burada belirleyici olan şey savaşlar ve onların etkisidir. Petzold’un 80 yıl önceki Avrupa’nın savaş koşullarına, bunun yarattığı insani hasarlara devamlılık ilişkisi içinde bakan yöntemini, İkinci Dünya Savaşı koşullarını yaşayan aydınlar da kendilerinden önceki 80 yıla bakarken aynı devamlılık ilişkisi içinde görerek uygulamışlar mıdır mesela? Yanıtımız hayırdır. Stefan Zweig’ı düşünebiliriz bu noktada. Zweig, 1939’da anılarını yazarken, bildiği ve tanıdığı Avrupa’nın savaşla birlikte yıkıma sürüklendiğinin farkındadır. Anıları, Dünün Dünyası başlığıyla yayımlanmıştır. Okuyunca şunu görürsünüz: Orada geçmişle Zweig’ın bugünü arasında keskin bir kopuş vardır. Şöyle der bir yerde: “Rastgele, ‘Hayatım’ dediğimde, hemen arkasından, ‘Hangisi?’ diye kendi kendime sorduğum çoktur. Savaşlardan önceki mi? Birinci, ikinci savaştan önceki mi?” Öyleyse dün, savaşlardan öncesidir Zweig için ve yaşadığı günle keskin bir kopuşu simgeler savaş: “Bugünümle dünlerimin her biri ve yükselişlerimle düşüşlerim öylesine değişik ki, tek bir varlık değil, birbirinden apayrı varlıklar mıyım ben, diye kuşkulandığım olur zaman zaman.”

Zweig’ın da zaman algısını sarsan savaşlardır. Zweig için “dün” savaşsızlıkla ve yaşadığı gün savaşlarla tanımlanıyorsa, Petzold için “dün” o savaşlardır ve “bugün” o savaşların yıkımının, olumsuz etkilerinin farklı biçimlerde sürmesidir. 

Diğer yandan savaşlar, sadece geçmişle bugün arasında bir devamlılık ilişkisi kurmaz; şimdiki savaşlar, gelecek zamana da etki eden felaketlerdir. İki sosyal psikolog, Dane Archer ve Rosemary Gartner’in 1996’da çevrilip Cogito’da yayımlanan makalelerini anmak isterim son olarak. “Barış Dönemi Kayıpları: Savaşa Katılmayanların Şiddet İçeren Davranışlarında Savaşın Etkisi” başlıklı bu etkileyici inceleme de göstermektedir ki savaş dönemlerinde resmileşen ve meşru gösterilen şiddet olgusu nedeniyle, savaşlara katılan ülkelerde savaş sonrası şiddet vakalarında, savaşlara katılmayan ülkelere göre ciddi oranda artışlar yaşanmaktadır. Demek ki savaş, geleceğe de etki etmektedir. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki bu devamlılık zincirine nasıl müdahale edileceği konusu ise başlı başına bir siyasal program tartışmasıdır belki de.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021