Harem'e Olimpiyat Stadı

Harem'e Olimpiyat Stadı

08.04.2013 06:50
Güncellenme:
Takip Et:

“Şimdi bu da nereden çıktı?” demeyin. Hani Türkçede “Olmaz olmaz!” diye bir söz vardır. Çok doğru… Bakarsınız bu da oluverir. Bugüne kadar neler olmadı ki?..

2020 Yaz Olimpiyatları’nı ve Engelli Olimpiyatları’nı İstanbul’a almak için girişilen tanıtım kampanyasının adımlarından biri bu. Harem’de limanın ve şehirlerarası otogarın bulunduğu yere 70 bin kişilik bir stadyum yapılacakmış; olimpiyat oyunları sonrasında da bir bölümü sökülerek 20 bin kişilik hale getirilecekmiş. Stadın adı bile hazır: Boğaziçi Stadı!

Bizim bildiğimiz kadarıyla bu tür işler şehir planı, hatta bölge planı kapsamında yapılır. Bu stat acaba İstanbul’un hangi imar planında görülüyor? Kararı kim, hangi araştırmalara göre vermiş?

Anlaşılıyor ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) Değerlendirme Komisyonu üyeleri, verecekleri şehir seçimi kararının ön araştırmaları için İstanbul’da karşılanırken, bizim yetkililer Harem’e böyle bir stat yapılmasına ya da yapılacakmış gibi gösterilmesine yönelivermişler. Zaten stadın gazetelerde çıkan canlandırma resimleri de alelacele çırpıştırılmış izlenimi veren kaba saba görüntüler.

Bizde olimpiyat işiyle ilgilenenler ve ilgili bakanlıklar IOC’yi göz boyama yoluyla kandıracaklarını sanıyorlarsa çok yazık! IOC yöneticileri konularını çok iyi bilirler; onları tutarsız projelerle ikna etmek kolay değildir. Önerilen stadın İstanbul’a zarar vereceğini bile düşünüp kötü puan verebilirler.

Olimpiyatların İstanbul’da yapılmasından yana olduğumu belirteyim; bunu defalarca yazdım. Ne var ki bu isteğimizin gerçekleşmesi ciddi olmamıza çok bağlı.

Gelelim ülkemizde bu tür konuların ele alınış biçimine… Bugünlerde, kentsel planlamayı etkileyebilecek en önemli kararlar, başta İstanbul olmak üzere bütün şehirler için, var olan planlar ve yerel yönetimler aşılarak Ankara’dan verilir oldu. Bu durum bölgesel plan kapsamında bir ölçüde kabul edilebilir; ancak plan varsa ve onun kurallarına uyulması kaydıyla… Yoksa “ben yaptım oldu” anlayışıyla değil!

Ne yazık ki son zamanlarda alınan pek çok karar o anlayışın izlerini taşıyor. İşte inatla sürdürülen Taksim Meydanı düzenlemesi; Taksim Gezi Parkı’na yapılmak istenen, -dışı başka içi başka- tarihi kışla görünümlü rant tesisleri, Çamlıca’ya, Göztepe Parkı’na cami, Haydarpaşa Garı ve çevresi, Boğaz’a üçüncü köprü, Avrasya Tüneli, Galataport Projesi vb… Yıkılmak istenen Emek Sineması, İnönü Stadı vb… Yok edilen Taksim Gezi Parkı…

Üzerinde önemle durulması gereken başka bir nokta da şudur: Geçici kaydıyla yapılan kimi yapılar zaman içinde süreklilik kazanıyor. İşte örneği: Galata’daki antrepolar ve transit ambarları. Bu tesisler 1950’li yılların ikinci yarısında Adnan Menderes’in başbakanlığı döneminde, imar planında yer almadığı halde kendisinin kararıyla “geçici” kaydıyla yapılmıştı. Bu tesisler, yapılacak planlara göre İstanbul yakınında daha uygun başka bir yere taşınacaktı. Ne var ki bu durum gerçekleşmedi, liman işlevi başka yerlere taşındıysa da Galata’daki o geçici tesisler kalıcılık kazandı. Şimdi onların “geçici”likleri bir yana bırakılıyor ve yerlerine, ranta dönük, çok daha yoğun yepyeni binalar yapılmaya çalışılıyor.

Yıkılıp yeniden yapılması istenen İnönü Stadı’nda da benzer bir durum söz konusu. Aslında baştan yanlış yere yapılmış olan makul ölçüdeki stat yıkılarak yerine çok daha büyüğü yapılacakmış. Bu hangi planda var? Birisi lütfen açıklayabilir mi? Defalarca yazdık, Dolmabahçe böyle bir yükü kaldıramaz. Üstelik, mimarisi nedeniyle mevcut yapı yasal koruma altında…

Harem Stadı konusunun da benzer bir statüye geleceğinden korkulur. Yapılır mı bilemem ama, yapılırsa korkarım ki o da kalıcılık kazanır. Hemen şunu da anımsayalım: İstanbul’da bizim 80 bin kişilik bir Olimpiyat Stadımız yok mu? O stat ne yazık ki Amerikalıların ölü yatırımlar için kullandıkları deyişle, bir “beyaz fil” oldu; bugün hiçbir işe yaramıyor. Şimdi ondan vazgeçip yenisini yapmayı IOC yetkililerine vaat ediyoruz.

Bir yandan İstanbul’u, bir yandan da kaynaklarımızı tüketiyoruz. İstanbul tek… Kaynaklarımız da o kadar bol değil. Sürekli savurup duruyoruz. Aslında, kaynaklar kıtsa bunları daha özenli, daha akıllıca kullanmak gerekmez mi? Bu soru dünyanın incisi İstanbul için de geçerli.

Yazarın Son Yazıları

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Devamını Oku
27.03.2019
G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

Devamını Oku
29.07.2017
Maçlarda İstiklal Marşı

Maçlarda İstiklal Marşı

Devamını Oku
31.12.2014
Şehitlikte Bir Alman

Şehitlikte Bir Alman

Devamını Oku
26.12.2013
Çağın Ruhunu Kavra(ma)mak

Devamını Oku
26.08.2013
'Başka İstanbul Yok!'

Devamını Oku
08.08.2013
TMMOB'ye, Mimarlara, Mühendislere Ceza

Devamını Oku
21.07.2013
Kente Sahip Çıkma Bilinci

Devamını Oku
25.06.2013
Taksim Cumhuriyet Meydanı ve Gezi Direnişi

Devamını Oku
13.06.2013
2020 İstanbul Olimpiyatları Hayal mi?

Devamını Oku
23.05.2013
Gelişmişlikte Türkiye'nin Yeri

Devamını Oku
30.04.2013
Harem'e Olimpiyat Stadı

Devamını Oku
08.04.2013
Taksim'e Kışla (!)

Devamını Oku
10.03.2013
Kentler, Planlama ve Siyaset

Devamını Oku
24.02.2013
Galatasaray Üniversitesi Yangını

Devamını Oku
30.01.2013
Taksim'e Yazık Oluyor!

Devamını Oku
28.12.2012
İstanbul Nereye Gidiyor?

Devamını Oku
30.10.2012
Demir Ağlarla Ördük Anayurdu...

Devamını Oku
21.09.2012
Camiler ve Mimarlık

Devamını Oku
01.09.2012
İki 'Altın Boynuz' ve İki Köprü

Devamını Oku
04.08.2012
Dünden Bugüne: İnsanlar Eşit, Mevkiler Farklı

Devamını Oku
23.04.2012
İnönü Stadı Yıkılamaz (09.04.2012)

Devamını Oku
09.04.2012
Taksim'e Kıymayın!

Devamını Oku
29.03.2012
Haydarpaşa'ya Buruk Veda!

Devamını Oku
18.02.2012
Deprem 'Geliyorum' Der!

Devamını Oku
13.01.2012
İyi Mimarlık İçin...

Devamını Oku
19.12.2011