İyi Mimarlık İçin...

İyi Mimarlık İçin...

19.12.2011 07:25
Güncellenme:
Takip Et:

Sık karşılaşılan bir soru: “Türkiye’de niçin iyi mimarlık yok?” Soruda genelleme var. O sorudan yola çıkıp pek çok başka soru sorabiliriz: Türkiye’de niçin iyi sağlık hizmeti yok? Türkiye’de niçin iyi mühendislik yok? Türkiye’de niçin hukuk yok? Niçin iyi siyasetçiler yok, gibi… Bütün o alanları bir yana bırakıp dönelim mimarlığa…

Her alanda olduğu gibi mimarlıkta da iyi örnekler var, kötü örnekler var. Aslında her yapının iyi mimarlık örneği olması idealdir. Ancak ne var ki bu mümkün değil; yalnızca Türkiye için değil, dünyada da durum böyle. Üretilenlerin büyük bir çoğunluğu mimarlık değeri taşımıyor.

Yapıların mimarlık değerine sahip olabilmesi için esas olarak üç ana bileşene yanıt vermesi gerekir: İşlev (binanın amacına iyi hizmet verebilmesi), sağlamlık ve sanatsal değer. Klasikleşmiş kabule göre bu üç öğenin birlikte varlığı mimarlığı oluşturur. Buna göre, bileşenleri aksayan, örneğin sanat değeri taşımayan bir yapının mimarlık yapıtı sayılması olanaksızdır.

Bir mimarlık yapıtı, plastik sanatlardakinin aksine, yalnızca mimarın varlığı ya da bireysel çabasıyla ortaya çıkmıyor. Başta, yatırımı yapan kişi olmak üzere pek çok kişi, değişik görüş ve anlayışla konuya dahil oluyor. Dolayısıyla mimarın doğru seçilmesinden yapının sonuçlandırılmasına kadar onların da bilgi, görgü ve bilinç düzeyi işe yansır.

Sonuçta, toplumun mimarlığı benimsemesi ve istemesi gerekiyor. Ne var ki toplumumuz mimarlığın pek farkında değil.

Öte yandan, Türkiye, dünyada mimarlık eğitiminin en kısa süreli olduğu, az sayıdaki ülkelerden biri. Bizde mimarlık eğitiminde süre yalnızca 4 yıl, oysa Avrupa’da ortalama 6 yıl.

Bugün ülkemizde ve KKTC’de toplam 60 mimarlık okulu diploma üretiyor. Bu yıl 3642 yeni öğrenci alan devlet ya da vakıf okullarının eğitim düzeyleri arasında büyük farklar var. Kimi okulların eksik ve yetersiz öğretim kadrolarıyla açıldığı biliniyor.
 

Türkiye’deki mimar sayısı

Farklı niteliklerdeki okulların öğrencileri 4 yılda, mimarlık için her türlü yasal yetkiyle donatılmış olarak meslek yaşamına katılıyorlar. Şu anda Mimarlar Odası’nın üye sayısı 43.000’e yakın. Unutmayalım ki bu sayı Türkiye’deki toplam mimar sayısını göstermiyor, çünkü memur mimarların odaya kaydolma zorunluluğu yok.

Sayılar büyük bir gücü gösteriyor. Ancak gerçek gücümüzün sayıların ifade ettiğinin altında olduğunu söylemek karamsarlık sayılmamalı. Okullarımız akredite olmadığı için, hangilerinin gerçek mimarlık okulu olduğunu bilemiyoruz.

Avrupa Birliği, “insana en çok yönelik” saydığı üç mesleğin öncelikle yasalarla düzenlenmesini öngörüyor. Bunlar hukuk, tıp ve mimarlıktır. Mimarlık için ülkemizde AB’ye hazırlık kapsamında özellikle akreditasyon (derecelendirme) odaklı bazı hazırlıklar yapıldığını biliyoruz. Ancak bu hazırlıkların, ister “Mimarlık Politikası” deyin, ister “Mimarlık Yasası” diyelim, tümü bir kenara atılmış durumda. Hukuk ve tıp konusunda yasal düzlemde neler yapıldığını, oralardaki perişanlığı dışarıdan izliyoruz. Uygar ülkelerin tutarlı mimarlık politikaları ya da mimarlık yasaları vardır. Biz bu konuda ne yazık ki çok gerideyiz.

Gelelim iş sahiplerine… Yatırım yapanları kamu kesimi ve özel kesim olarak genelde ikiye ayırabiliriz. Özel kesim başta konut olmak üzere sanayi ve ticaret yapılarında yoğunluk kazanmaktadır. Uzun yıllar, etkinliğini yap-sat çemberi içinde sürdüren gayrimenkul sektörü son yıllarda gelişim gösterdi. Bazı geliştiriciler, iyi mimarlığın kendileri için hem üretim hem de pazarlama evrelerindeki önemini kavramış görünüyorlar. Onların dışında, mimarlık arayışından uzak, kâr odaklı uygulamalarla sıradanlık sürüp gidiyor.

Kamu kesimi ise mimarlığın önemini hâlâ kavrayabilmiş gibi görünmüyor. Proje yaptırma düzeni ve ihale sistemi tümüyle bozuk. Bu nedenle kamu yapıları mimari bakımdan örnek oluşturmaktan çok uzak. Ne yazık ki iş bununla da kalmıyor, depremlerde en çok hasar gören yapılar da yine kamu yapıları oluyor. Buna ek olarak son zamanlarda siyasetin, mimariye yol gösterme çabaları gibi sağlıksız bir anlayış belirdi: Selçuk ve Osmanlı tarzı yapılardan söz ediliyor.
 

Özenti

Tarihte, ülkelerin bunalım dönemlerinde görüldüğü gibi geriye dönük arayışların işaretleri türünden olgular bunlar… Şu anda yapılmakta olan kimi kamu yapıları bu yoz anlayışı çok iyi örnekliyor. Bir yandan da kimi yöneticiler 440 yıl sonra Selimiye Camisi’nin taklitlerini inşa ederek Sultan Süleyman büyüklüğüne erişmeye özeniyorlar. Oysa sanat ve mimarlık, özgün olanı ve yeniyi yaratmaya dayanır.

Baştaki soruya yeniden dönebiliriz: “Türkiye’de niçin iyi mimarlık yok?..” Yanıt şöyle olabilir: Türkiye’de iyi mimarlar var; iyi mimarlık örnekleri var. Ancak plansızlık ve yağma sonucu oluşan çarpık kentler ve yoğun çarpık yapılaşmalar arasında “iyi”ler kaybolup gidiyor.

İyi mimarlık için topyekûn iyileşme gerekiyor: Toplumda, ülke yönetiminde, işverenlerde, kentsel planlamada, eğitimde, uygulamada… Her şeyden önce toplum mimarlığa sahip çıkmalı. Ülkenin mimarlık politikası ilgili paydaşların işbirliğiyle bir an önce hazırlanıp yasal bir belge haline getirilmeli.

Yazarın Son Yazıları

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Anlamsız bir kavga: Mektepli-mektepsiz

Devamını Oku
27.03.2019
G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

G.Saray bu duruma bir anda gelmedi

Devamını Oku
29.07.2017
Maçlarda İstiklal Marşı

Maçlarda İstiklal Marşı

Devamını Oku
31.12.2014
Şehitlikte Bir Alman

Şehitlikte Bir Alman

Devamını Oku
26.12.2013
Çağın Ruhunu Kavra(ma)mak

Devamını Oku
26.08.2013
'Başka İstanbul Yok!'

Devamını Oku
08.08.2013
TMMOB'ye, Mimarlara, Mühendislere Ceza

Devamını Oku
21.07.2013
Kente Sahip Çıkma Bilinci

Devamını Oku
25.06.2013
Taksim Cumhuriyet Meydanı ve Gezi Direnişi

Devamını Oku
13.06.2013
2020 İstanbul Olimpiyatları Hayal mi?

Devamını Oku
23.05.2013
Gelişmişlikte Türkiye'nin Yeri

Devamını Oku
30.04.2013
Harem'e Olimpiyat Stadı

Devamını Oku
08.04.2013
Taksim'e Kışla (!)

Devamını Oku
10.03.2013
Kentler, Planlama ve Siyaset

Devamını Oku
24.02.2013
Galatasaray Üniversitesi Yangını

Devamını Oku
30.01.2013
Taksim'e Yazık Oluyor!

Devamını Oku
28.12.2012
İstanbul Nereye Gidiyor?

Devamını Oku
30.10.2012
Demir Ağlarla Ördük Anayurdu...

Devamını Oku
21.09.2012
Camiler ve Mimarlık

Devamını Oku
01.09.2012
İki 'Altın Boynuz' ve İki Köprü

Devamını Oku
04.08.2012
Dünden Bugüne: İnsanlar Eşit, Mevkiler Farklı

Devamını Oku
23.04.2012
İnönü Stadı Yıkılamaz (09.04.2012)

Devamını Oku
09.04.2012
Taksim'e Kıymayın!

Devamını Oku
29.03.2012
Haydarpaşa'ya Buruk Veda!

Devamını Oku
18.02.2012
Deprem 'Geliyorum' Der!

Devamını Oku
13.01.2012
İyi Mimarlık İçin...

Devamını Oku
19.12.2011