Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasından sonra başlayan ve başarıyla süren Umut Nöbeti tartışmalara yol açtı.
Önce, Nedim Şener “Nöbet mundar oldu” diye yazdı. Sonra Emin Çölaşan eleştirdi ve haklı olarak “Gazetecilik kimsenin, hele bu gibi ‘İki dakikalık nöbetçilerin’ reklam kapısı değildir” diye yazdı.
Yazgülü Aldoğan da eleştirilerde bulundu.
Bir de Ruhat Mengi, nöbette yanında poz veren gazeteciyle ilgili rahatsızlığını duyurdu.
Temel olarak, Can Dündar ve Erdem Gül için başlatılan nöbetin, cemaate yakın gazetecilerin tutukluluğu için de bir “protesto” yöntemine dönüşmesi eleştiriliyor.
Mete Akyol’un başlattığı “Umut Nöbeti” Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç’in desteği ve yine Konsey Genel Sekreteri Sevda Kalkan’ın organizasyonu ile devam ediyor.
Ancak, “Ben nöbet tutacağım” diyerek Silivri Cezaevi’nin önüne giden herkesin, orada durmasının önünde bir engel yok. Bunu engelleyecek bir mekanizma da yok.
“Umut Nöbeti”ne gidenler, orada nöbete katılmak isteyen başkalarıyla karşılaşabilirler.
30’dan fazla tutuklu gazeteci varsa, bu gazetecilerden herhangi birine kendini yakın hisseden herkes, bunu deneme hakkına sahip. Bir gazetecinin, bir yazısını beğenen okur da gidebilir.
Herkese açık bir alanda yapılan böyle bir girişimde, gelen kişilere “Sen kimsin, neden burdasın, filan kesime mi yakınsın, falan cemaate mi bağlısın, kendi reklamını yapmak için mi burdasın, art niyetin mi var, gazetelerde çıkmak mı istiyorsun” sorularının sorulması mümkün değil.
Ayrıca bu sorgulama “demokratik” de olmaz.
Bu tür “sivil itaatsizlik” benzeri pasif eylemler kişiseldir, bir menfaat temini amacı gütmez, kişisel reklam aracı olarak kullanılmaz.
Nöbete gitmeyenleri sorgulamak da kimsenin yetkisinde olamaz.
Türkiye gibi protesto kültürü çok fazla gelişmemiş bir ülkede, böyle bir eylemin haftalarca sürmesi zaten büyük başarı.
Aylarca süren “Cumartesi Anneleri” eylemi de sonunda güç kullanılarak dağıtılmıştı, unutmayın.
Dolayısıyla, Umut Nöbeti’nin altında bir şey aramak yerine, “bazı gazetecilerin hâlâ tutuklu” olduğunu her gün gözümüze soktuğu için takdir etmek gerekir.
Eğer bir “takdir” de çok görülüyorsa, o zaman da görmezden gelinir, olur biter.
Kesin olan bir şey var ki, nöbet tutanların sıcaklığı, sadece gazetecileri değil Silivri Cezaevi’nde yatan herkesi ısıtıyordur. Can Dündar, cezaevinden yolladığı her mektupta, nöbet tutanların sıcaklığını hissettiğini yazıyor.
Ayrıca, Silivri Cezaevi Türk siyasi hayatında giderek daha fazla önem kazanıyor.
Buraya gitmek, giderken cezaevi minibüsünde öteki ziyaretçileri görmek, önündeki büfelerden çay içmek, güvenlik sağlamaya çalışan jandarmaları, içeride görevli infaz memurlarını, lojmanlardaki memur çocuklarını izlemek, her zaman farklı bir tecrübe sağlar.
Umut Nöbeti ve eleştiriler
Yazarın Son Yazıları
Yeni başbakan yüzde 12.5’lik Türk Boris Johnson
Volkan nasıl patladı?
Atatürk’ü silmek ne kazandırır?
İspanya fark yaptı
Cenazeler
Tehcirde Alman subayların yaptıkları
Koltuğa yapışmak ve Aziz Yıldırım
HDP’lileri dövmek neyi çözebilir?
‘Stratejik korkaklık’
Can Dündar’a iki kurşun
AKP ilk üç maddeyi değiştirebilir mi?
Eski bir medya patronu öyküsü
‘Tehcir’in ‘diyeti’ 3 milyon Suriyeli
Erdoğan’a hakaret davaları
Hoca ve cemaat
Yılların avukatı ‘Şaşkınım’ dedi
Trumbo’yu seyredin Türkiye’yi anlayın
Erdoğan siyasetten silinebilir mi?
Herkes niye kaçmak istiyor?
Türkiye bunu hak etmiyor
Türkiye’yi hâlâ tanımadınız mı?
Hüseyin Çelik’in pişmanlığı
Yorum yasağı getiren ‘ırkçılık’
Cumhuriyet
Mustafa Koç ve hayata bakış
Gazeteler bitiyor mu?
Arda’lı, Pique’li, Shakira’lı bir maç yazısı
Futbol mabedi Nou Camp, dün gece 29 yaşındaki milli futbolcumuz Arda ile daha da zenginleşti, Messi’nin, Neymar’ın yanına bir de Bayrampaşalı Arda eklendi.
Donald Trump niye popüler?
Umut Nöbeti ve eleştiriler
Steve Jobs’un bilinmeyen yüzü
Duvar Yazıları
Duvar yazıları
Duvar Yazıları
Yakılan camiler ve savaşın etiği
Cezaevi minibüsünde yüksek topuklu kız
Can Dündar Erdem Gül
YÖK başkanı
Yüzde 50.5 neden yüzde 49.5’tan büyüktür
Cem Küçük’e ‘Deli herhalde’ deyip geçilir mi?