Savaş kitlesel şiddetin pornografisidir.

Kadın bedeni ve çocukların kanıyla beslenip, semirir.

Çıplak, çaresiz, parçalanmış kadın bedenleri üstünden propagandasını kurar, terör yayar.

Erkeklerin başlattığı ve yürüttüğü savaşlarda en başta kadınlar ve çocuklar feda edilir. 

IŞİD’in elinde köle edilen Ezidi kadınlar…

Nijerya'da Boko Haram’ın kaçırdığı yüzlerce kız çocuğu…

Taliban’ın zulumüne terk edilen Afgan kadınlar…

Rus askerlerinin tecavüz edip öldürdüğü Ukraynalı kadınlar…

Dağlık Karabağ’dan Ermenistan’a sığınan mülteci kadınlar…

Savaşların binlerce yıllık tarihinde değişmez bir stratejidir kadın bedeni.

Şiddetin ve hiddetin nesnesi olarak düşmana hücumda bir silah olarak kullanılır… 

Hamas’ın bir kamyonetin arkasında ganimet gibi taşıdığı, üstüne tükürdüğü çıplak bir kadının videosu bu insanlık suçunun en canlı kanıtlarından oldu. 

Kutsal din, devlet ve toprak bahanesiyle iktidar için savaşan erkeklerin elinde katledilegelmiş milyonlarca kadın vardı o videoda. 

Bundan sonra öldürülecek masum kadın ve çocukların dehşeti vardı. 

Bir de katleden erkekleri hayranlıkla, parçalanmış kadınları açlıkla izleyen diğer erkekler var. 

Kadınların yok edilmesine uzaktan özgürlük naraları atan, bunları ‘yüksek ideolojilere’ bağlayan, savaşta her yolun mübah olduğunu savunan güruh.

Esir alınan kadınları cinsel bir nesne olarak kendilerine hak gören, cebirle, tecavüzle ve silahla bir kadına ‘sahip olmanın’ gerekliliğini açıklayan erkekler.

Başka bir dine mensup olduğunu düşündüğü kadınları kendi dinine hakaret saydığı için şiddet yoluyla rehin almayı mazur gösteren erkekler…

‘Ama’lar, ‘ideolojiler’, ‘özgürlükler’ ve ‘adalet’ sloganlarıyla meşrulaştırmak istedikleri savaşta sivillerin vahşice öldürülmesini yücelten ve ‘savaşın ilkeleri’ üstüne kadınları harcayan erkekler.

O çok istediğiniz ve alkışladığınız savaş bir gecede geldi.

Başka bir ülkede masum insanların öldürülmesini bir oyun gibi izlerken konforlu koltuklarınızda kahvelerinizi yudumlarsınız. 

Kadınlar sistematik tecavüze uğrarken, çocuklar ve yaşlılar bombalar altında parçalanırken hayatın kendisinden bile değerli analizlerinizi sosyal medyanızda paylaşırsınız.

Hatta karşıt görüştekilerle ateşli polemiklere girersiniz. 

Ne de olsa siz savaş ve katliam sevici bir kalemşörsünüz. 

Hangi taraftan olursa olsun masumları savunmak içinizde beslediğiniz nefrete hafif gelir. 

Kategorik olarak savaşa ve şiddete karşı çıkmayı ise zayıflık olarak görürsünüz. 

Binlerce insan aynı dakikada ölürken ‘sivil zayiat’ der geçersiniz.

Savaş sizin için bir insanlık suçu değil, şiddetin iktidarını kurmak için gerekli bir manevradır.

Her yeni savaş bir sonraki savaşın adımıdır.

Bölgenin kapıları cehenneme açılırken kendinizi o ateşe odun taşırken bulursunuz.