Bana düşman lazım...

15 Haziran 2020 Pazartesi

Bana düşman lazım.

Evet, hem de şimdi lazım. Çok düşman lazım.

Şimdi mi? Hemen mi? Çok düşman mı?

Evet, şimdi lazım, çok düşman lazım.

Neden mi? Merak mı ediyorsunuz?

İşler biraz karıştı da ondan. İbre tersine gitmeye başladı.

İşsizlik giderek artıyor, bu fatura bana yazılıyor.

Hayat gerçekten pahalı. Yakın zamanda çözümü de yok.

Esnaf zorda. Üretici darda. Para yok.

Yolun sonu mu görünüyor?

İşte şimdi düşman lazım bana.

Çok düşman olsun ki bu sorunlar arkaya atılsın.

Düşman lazım ki ahali korkup gene bana sığınsın.

Düşman korkusu her şeyi unutturur.

Şimdi düşmanın tam zamanıdır.

***

Umberto Eco, “Düşman Yaratmak” kitabında bu konuyu işler. New York’ta bir taksi şoförünün “İtalyanların düşmanları kimlerdir” sorusunun düşündürdüğü bir konudur bu.

Düşman yaratmak”, sıkışmış yöneticilerin başvurduğu eski bir yöntemdir, işe de yarar.

Bizim gibi mistik belleği yüklü toplumlar bu konuda çok uygun bir ortama hazırdır.

Üstesinden gelemediği sıkıntıları bir hedefe yönelip boşaltma, bu kitlelerin dürtüsel tepkileridir.

Bu yolları deneyen yöneticilerin her şeyi göze alan hamleleri bu “kitlesel korku salmak” yolu olarak düşman yaratmaktan çekinmezler.

Niyet bu olunca her şey “düşman” olabilir.

***

Dış düşmanlar her zaman çevreyi sarmıştır.

Amerika, komplocu emperyalistlerdir.

Avrupa, bizi kıskanan Hıristiyan kulübüdür.

Rusya, ebedi Moskof gâvuru.

Yunanlılar, ezeli düşman.

Rumlar, zaten hep Rumdur.

Ermeniler, bildiğin Ermeni.

Yahudiler, hep aynı Yahudiler.

Müslüman ülkeler de bir tuhaf oldular.

Suudilerde demokrasi yok.

Mısır darbe ile yönetiliyor.

Körfez güvenilmez.

Neyse ki Katar var, müttefik.

Suriye, Esad yönetimi kötü.

Irak, Kürt meselesinden sabıkalı.

İran şimdilik nötr durumda.

Yani, dış düşmanlar açısından kuşatma altındayız.

Ekonomimiz saldırı altında.

Pahalılık onların suçu.

Dolar, Avro oyunları Londra Borsası’nın oyunu.

Dış düşmanlar her an aleyhimize çalışıyor, aman, sakın ha, bizim yönetimimizden vazgeçmeyin.

Elinizdeki, avucunuzdaki de yok olur gider, sakın ha!

Ya iç düşmanlar?

***

İç düşmanlar da hiç eksik olmaz.

Şu gazetecilere bakın. İşleri güçleri ortalığı karıştırmak.

Yok, şurada yolsuzluk varmış, yok burada paralar kaybolmuş.

Neymiş, halkın haber alma hakkıymış!

Biz zaten halka haber veriyoruz. Olanı biteni anlatıyoruz, daha ne? Bunlar öküz altında buzağı arıyor.

Belge yayımlıyorlar, fotoğraf koyuyorlar.

Böyle şey olur mu? Bunlar devlet sırları değil mi?

Bizim yaptığımız her şey devlet sırrıdır.

Bunu açıklamak casusluk maddesine girer ki altından kalkamazlar.

Bu gazetecilere önce bel altı, sonra gözaltı, sonra da el altı.

Suçlardan suç beğensinler.

FETÖ’cülük var, teröristlik var, casusluk var, vatan hainliği var.

Tak takıştır, yak yakıştır. Birkaç gün konuşulur, geçer gider.

Bu arada Ayasofya’yı ısıtıp sürmek işe yarar.

Ayasofya camiye çevrilsin, ibadete açılsın.

Haydi şimdi Ayasofya’ya koşalım.

Bakalım kim ne diyecek?

Dostu düşmanı görelim.

Bu arada şu muhalifleri de unutmayalım.

Dokunulmazlıkları kaldırılsın.

Nasılsa her dediğimiz emir sayılıyor.

Muhalif olmak neyin nesiymiş görsünler.

Dokunulmazlık mı? Biz dokunuruz.

Önce dokun, sonra tutukla, görsünler ki biz kimiz.

Asıl kendine düşman!

O düşman, bu düşman diye diye insan kendine düşman olur.

Ey insanoğlu;

Bileceksin ki en büyük yük, kendini kendine düşman etmektir.

Nerelerden gelip nerelere vardığına bakacaksın.

Sade bir insan olduğun zamanları hatırlayacaksın.

Bugünkü debdebe, bugünkü düşmanlık çemberi nasıl oldu, göreceksin.

Kendini kendinin düşmanı nasıl yaptın, anlayacaksın.

Ve bir gün kendine soracaksın:

Bu muydu istediğim, bunun için miydi?

Bu soruya vereceğin yanıt da senin kaderin olacak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları