Doğan Öz Hukuk Fakültesi

Doğan Öz Hukuk Fakültesi

25.03.2023 08:39
Güncellenme:
Takip Et:

John Berger, çok sevdiğim romanı “Düğüne”de, “Sonsuzluktan önce ne yapacağız?” sorusuna yanıt ararken, “Hiç kuşkusuz acele etmeyeceğiz!” diyerek asil bir başlangıç yapar. Nasılsa öleceğini bilmek ve ölümle inatlaşmamak… doğaya karşı koymamak… Bütün bunlar Britanya’daki sıralı ölüm düşüncesi için olgun ve bilgelik örülü satırlar. Oysa bizim ülkemizde ölüm her yerden çıkıp gelebilir. Bunca yıldır siyasi cinayet ve katliam sarmalından kurtulamadık bir türlü. Biraz dik duranların ve hakikatin savunuculuğunu üstlenenlerin ise burunlarından getirmeyi meziyet saydık. Ülkemizde öldürülen ilk savcımız Doğan Öz’ü toprağa vereli tam kırk beş yıl olmuş. Dile kolay. Tam kırk beş yıl. 

*

Doğan Öz sıradan bir güne uyanmayacağını iyi biliyordu. Mikis Theodorakis, Yunan cunta dönemini anlattığı kitabında, “tehditler artıyor!” diyerek bir bölüm koyar. Doğan Öz için de aynı şekilde tehditler artıyor, bu yüzden arabasını her gün ayrı yere park ediyordu. O gün de Kızılırmak Sokak’a bırakmıştı beyaz Anadolu'nu. Kontağı yeni çevirmişti ki uzun boylu bir genç gözünü kırpmadan arka arkaya üç el ateş etti. Yetmedi, ölümünden emin olmak için yaklaşıp ateş etmeye devam etti. Elini kolunu sallayarak kaçtı olay mahallinden. Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Can, cinayetin, “Organize edilmiş güçler tarafından önceden planlandığını” söyledi. Haksız değildi. 

*

Doğan Öz, ölümünden hemen önce devlet içinde derin bir yapılanma olduğunu belirten bir kontrgerilla raporu kaleme almış, dönemin başbakanı Ecevit’e iletmişti. Rapor, “hedef saptırılarak sıkıyönetimi çağırma, seçimle, olmazsa darbeyle iktidar olma, demokratik yaşama biçimini yok ederek halkı sömürmeyi tek seçenek durumuna getirme çalışmasıdır yapılan. Durum bütün açıklığı ve acılığıyla sunulur” diye bitiyordu. Sadece Doğan Öz değil, dönemin Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul da böyle bir yapılanmanın kanıtlarına ulaşmış, Bülent Ecevit’le görüşmüştü. Hatta eşi Ülker’e, “artık ölsem de gam yemem” demişti. Ne yazık ki Cevat Yurdakul’un kaderi de Doğan Öz’e benzedi. Üstelik o gün Bülent Ecevit’le ne konuştuğu bir sır olarak kaldı. Çalışma odasındaki belgelerine de karanlık odaklar tarafından el konuldu. 

*

Doğan Öz, yakın çevresinin uyarısını dikkate almayarak o “derin” yapıyı en ince ayrıntısıyla ortaya koymuştu. Bu rapor ciddiye alınsaydı ülke belki de 12 Eylül karanlığına gömülmeyecek, başka karanlık kapılar ardına kadar açılmayacaktı. Öz ailesi bu defa 12 Eylül’ün kan ve sidik kokulu zindanlarında işkencecilerin eline düşen oğulları için gözyaşı dökmeyecekti. 

*

Doğan Öz, cumhuriyet değerleri alt üst edilmiş bir ülkenin cesur ve gözü kara bir cumhuriyet savcısıydı. Kulluğa karşı yurttaşlık,yobazlığa karşı akıl,bilimle çağdaşlık mücadelesi verenlerin temsilcisiydi. Bu nedenle, yolsuzlukların, hırsızlıkların, arsızlıkların üstüne giden savcı aranıyor serzenişlerine bugün hala evinin duvarından siyah beyaz sepya bir fotoğraftan bakıyor. Birgün, adına hukuk fakültesi kurulursa, gerçekten demokrasiyle buluşacağımızı bilenlere kaygıyla göz kırpıyor. 

*

Kendimle ilgili bir şey anlatmayı pek beceremem. Sevmem de. Ama Doğan Öz deyince gözümün önünden geçenleri yazmam gerek. Doğan Öz’ün şiir kitabı “Biz Ölmeyiz” elime geçtiğinde lise son sınıftaydım. Babam şair doktor Behçet Aysan, Sivas katliamında yeni öldürülmüştü. Ertesi yıl girdiğim Ankara Üniversitesi DTCF Tiyatro Bölümü’nde ise sadece çaylak bir öğrenci değil acı çaylağıydım da. Nurhan Karadağ’ın dersinde Lorca’nın Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü oyununun seçmesi yeni başlamıştı. Sivrisinek rolü için sahneye konuşmasına doğal vızıltıyı ekleyen üst sınıftan sarışın bir kız çıktı. Oyununu sergiledikten sonra mola verdik. Sahnenin kenarına oturdu. Ayakkabılarını çıkartırken, başını kaldırıp gülümseyerek, “Eren hoş geldin” dedi. O kız, Doğan Öz’ün kızı Bengi’ydi. Şiir kitabındaki fotoğrafta babasının kucağındaki sarışın kız çocuğu büyümüştü. Aynı hüznün bilirkişi halini yıllar sonra bu defa Gezi’de ölenlerin yakınlarıyla konuşurken yaşayacaktım. Bu defa o sarmal ve korkunç döngü Bengi’nin yerine beni koyacaktı. 

*

Geçtiğimiz yaz, Dikili’de Sezen Teyze’nin (Öz) evinin bahçesinde oturuyoruz. Upuzun bir kahvaltı masası. Sezen Teyze ve Bengi’nin yanında Cevat Yurdakul’un eşi Ülker Teyze ve oğlu Acar’la eşi, Metin Altıok’un kızı canım Zeynep de var. Boşlukta sallanır gibiyiz. Bu filmi Angelopaulos çeker miydi? Sanmam. Hiçbirimiz adalet sözcüğünün hâlâ ne anlama geldiğini bilmiyoruz. Yıllardır kendi adımıza bir özür beklemiyoruz. Bu toplumdan özür dilesinler yeter!

Çünkü o çok sevdiğim türküde var; 

Har içinde biten gonca güle minnet eylemem

Arabiyi, Farisiyi bilmem, dile minnet eylemem

Sırati müzre müstakim gözetirim rahimi

Zalimin talim ettiği yola minnet eylemem

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025

İlgili Haberler