Bu bir fırsat

06 Mart 2023 Pazartesi

Muhalefetin önünde bir fırsat kapısı açıldı; hızla içeri girmek gerekiyor. Akşener’in çıkışıyla oluşan kriz, yeninin doğuşunun ebesi olabilir. 

‘Escamotage’ ve fantezi

Siyasette, “escamotage” esas konu yerine, yan konuları tartışmakta ısrar anlamına gelir. Akşener, “Bunu neden yaptı?”, “İntihar mı etti?”, “Arkasında kim var?” gibi konularla uğraşmak bir “escamotage” örneğidir. Esas konu, “Seçimler ve REJİM”dir.

Fantezi ise “Altılı masa bir birliği temsil ediyor” savıydı. Süreç olarak faşizmin hızla, tarikatlarıyla, provokasyonlarıyla toplumsal kutuplaşmayı derinleştirerek ilerlediği bir durum içinde bu kutuplaşmayı aşabilecek bir ittifakın kurulabilmesi olanaklı değildi. Bu iki boyutlu bir kutuplaşmadır. Bir taraftan siyasal İslam (tarikatlılar, medya, siyasallaşmış devlet bürokrasisi, sadakaya bağlanmış yoksullar) ile laik Cumhuriyetçi gelenek ve emek ile sermaye arasındaki dikey kutuplaşmalar, diğer taraftan bu iki kutuplaşmayı yatay olarak kesen, “Kürt sorunu” ile şoven milliyetçilik arasındaki kutuplaşma.

Bu kutuplaşmalar, gerçek sınıf/iktidar ilişkileri (ekonomik kaynak, “kültürel sermaye” dağılımı) matrisi üzerinde duruyorlar. Bu matrisin yapısını değiştirmeden bu kutuplaşmaları aşma iddiası, bu matrisin koruyan bir destekleyici fantezi olmaktan öteye gidemez. CHP’nin Ekmeleddin fiyaskosundan bu yana tarihine bakınca, “altılı masa” da dahil, gidemediği de besbellidir. 

Gerçek birlik için fırsat

Bu kutuplaşmayı en azından yumuşatabilmek için o sınıf/iktidar ilişkileri matrisini değiştirebilecek, kutuplaşmayı besleyen sorunlara ilişkin gerçek çözümleri üretecek bir konuma, açıkçası önce iktidara gelinmeli, devlet aygıtı denen güç noktaları ağı, personel ve kültürle, teknoloji ve ekonomik araçlarla kontrol altına alınmalıdır. Tüm bunları başarmak ise esas olarak bir güç sorununa işaret ediyor: Önce güç yaratıp iktidara geleceksin sonra bu gücü toplumu (kutuplaşmaları) değiştirmekte kullanacaksın.

Akşener, “Altılı masa=Birlik” fantezisini yıktı (geride büyük sermayenin hâlâ desteklemekte ısrar ettiği tarikatçı Babacan, siyasal İslamın teorisyeni Davutoğlu ve Erbakan’ın gölgesi kalmadı mı?). Böylece, “deprem olayının” etkisiyle, güç yansıtabilecek bir lider imajı geliştirmeye başlayan Kılıçdaroğlu’na, o gücü yaratabilmek için çok değerli bir fırsat kapısı açıldı. Önce, hemen “Akşener sayfasının” çevrilmesi, Kılıçdaroğlu’nun da “Ben değişmem... Birlikçiyim” gibi yanılsamalardan kurtulması, deprem “olayında”, kendisinin de değişmekte olduğunu (Travma değiştirir) görmesi, bu değişimi işleyip geliştirmesi gerekiyor. 

Kılıçdaroğlu “değiştiği” yerde etrafına bakınca, deprem alanına hemen ulaşan sosyalistleri, seküler cumhuriyetçileri, demokrat STK’leri, bunların ülkenin vicdanını, ahlakını temsil ettiğini görmedi mi? Buradaki “küme”, matematik toplamının çok üzerinde etki yaratabilecek bir potansiyele sahiptir. Bu kümenin organik bir parçası olan HDP ise “seçim aritmetiği” bağlamında olmazsa olmaz bir aktördür. Kısacası “muhalefet ana kümesi”, “cesaret” ile birleşebilirse, nicel içeriğinin çok üzerinde bir değiştirici etki yapacak, çekim gücü yaratacak özelliklere sahiptir. Nihayet CHP, bu “ana küme” ve “cesaret” olmadan seçim sürecinde, en azından büyük kentlerde ne sokak çalışmasını yürütebilecek ne sandık ve güvenliğini sağlayacak kadro ve aygıtlara sahiptir. CHP hem birlik ve güç bağlamında hem de seçim süreci açısından genel olarak solun dinamizmine, militanlığına, özverisine muhtaçtır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları