‘Darbe’den sonra...

21 Temmuz 2016 Perşembe

“Ne oluyor? Neler olacak?” soruları artık, “Nasıl oldu? Kim, hangi akla hizmet yapmaya kalktı?” sorularından çok daha önemli. Batı basınında “Erdoğan otoriter bir iktidarı konsolide ediyor. İslamcı cumhuriyet kuruluyor”a, kadar uzanan, “ülkedeki tüm seküler güçleri yok edecek” gibi vahim boyutlara ulaşan saptamalara rastlanıyor. Ülke içinde de yandaş basını bir kenara bırakırsak, benzer yorumlar yoğun. Ancak insana “bu ne aymazlık; ne sorumsuzluk” dedirtenler de var. Örneğin: Telaşa endişeye kapılmaya gerek yokmuş. Erdoğan’ın elinde artık muhalefeti suçlayacak bir malzeme kalmamış. Erdoğan, artık ne yaparsa yapsın “olduğu gibi görüneceği” bir döneme girmiş. Böylece Erdoğan’ı destekleyen mütedeyyin kitleler durumlarını gözden geçireceklermiş. Şimdi esas görev bunları silkelemeye, geçmişin değerlendirmesini yapmaya zorlamakmış...
Aslında, “Yetmez ama evet” takımından, geçmişi değerlendirmeye yanaşmayan birinden gelen bu yorumu görmezden gelebilirdim, eğer aynı sakatlıkta bir saptamanın tarihte nasıl bir felakete yol açtığını bilmeseydim...

Olduğu gibi...
Biraz felsefe sayfası yalamış biri, hiçbir şeyin “olduğu gibi” görünmediğini bilir. Şeylerin, hele sosyal olayların görüntüsünün, “ne olduğu” bakan gözün bakış açısına, bakanın aklındaki anlamlar sisteminin içinde aldıkları yere göre belli olur. Şeyler oldukları gibi görünselerdi teorik analize gerek kalmazdı.
Erdoğan da bugüne kadar kendisine inanan kitlelere “olduğu” gibi görünmeyecek. Onlar Erdoğan’ı 14 yıldır inşa edilen, Sünni İslamın anlamlar sistemi, “hakikat rejimi” içinde, “Yetmez ama evet” takımının da katkısıyla oluşan bakış açısıyla görecekler. 15 Temmuz darbesinin bu anlamlar sistemini zayıflatmadığı, sokağa çıkanların siyasi eylemlerinin şekillendirme kapasitesinin bu anlamlar sistemini güçlendirdiği kolaylıkla söylenebilir.

Tarihe gelince...
Hitler iktidara gelirken muhalefet içinde bir kesim, seçimlerde aldıkları oylara bakarak, “Oportünistler abartıyor, Hitler iktidara gelince bu onun sonu olacak, olduğu gibi görünecek, işçi sınıfı ondan uzaklaşacak. Sıra bize gelecek” gibisinden fantezileri satıyordu. Bu, iktidarın eylemlerinin şekillendirici gücünü yadsıyan fantezi, Hitler’in iktidarını konsolide etmesine fiilen katkıda bulundu.
Silkelemeye gelince, önce “o tarafta” duyulabilir olabilmek gerekiyor. Bunun için de, 14 yıldır inşa edilen “hakikat rejiminin” kodlarının filtresinden geçebilecek lafları bulmadan önce, kulakları zorlayacak, kafaları karıştıracak, ihmal edilemez bir siyasi gücü inşa etmek gerekiyor. Bu gücün öncelikle, AKP kitlesinin dışında, özgürlükler anlamında bir laikliğin tavizsiz savunulması zemininde inşa edilmesi gerektiğini defalarca vurguladım. Defalarca, aksini yapmaya, AKP kitlesini kazanmaya çalışan CHP bir arpa boyu yol gidemedi. Bugün tehlike çok daha büyük; bir meczup gibi aynı hataları tekrarlamanın faturası çok büyük.
“Tanrı bizi okumuşların şerrinden korusun” sözleri, aslında derin bir anlama sahiptir. Bu, ne bu sözlerin sahibi, ne de benzer bir düşünceye sahip rektör yardımcısı okumamış cahiller olmadığından, okumuşlardan kimlerin kast edildiğini iyi düşünmek gerekir.
AKP ve siyasal İslam, bu darbenin yarattığı “şok” ortamından, MEB’deki 15.000’den fazla tasfiyeyle, seküler düşüncenin mevzilerini yıkmak, yeniden üretiminin araçlarını yok etmek, sokağa inmek için yararlanmaya kalkması da rastlantı değildir. Bu adımlar bir iktidar ve devlet projesinin temel taşlarıdır. Şimdi “olduğu gibi görünecek” fantezisi bu projenin hızlanmasına katkıda bulunmaktan başka bir işe yaramaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları