‘Felaketin merkezinde’

04 Kasım 2021 Perşembe

Son araştırmalar, küresel ısınma sürecinde, bugünkü eğilimler devam ederse 3 milyar insanın yaşamaya uygun olmayan koşullarla yüz yüze kalacağını gösteriyor. Ortadoğu, hızla yaklaşan felaketin merkezindeki bölgelerden biri. Türkiye, rejimin elinde hızla bu felaketin merkezine doğru sürükleniyor.

BİR İKTİDAR SORUNU

Ortadoğu, aşılması çok zor bir ikilem içinde: The Guardian’da bir çalışmanın işaret ettiği gibi bölge, dünyanın geri kalanından iki kez daha hızla ısınıyor. Buna karşılık, başta Suudi Arabistan olmak üzere, Körfez Emirliklerinde, İran ve Irak’ta egemen sınıflar, CO2 emisyonunu besleyen petrol tüketiminden gelen gelirlere dayanarak ayakta duruyorlar. Bu gelirler, baskı araçlarını, dini kurumları beslemenin yanı sıra halkın rızasını da satın alma olanağını getiriyor.

Geçen yıllarda sık sık 50 °C derecenin üzerine çıkabilen sıcaklıklar, bölgede sıcaklığın 1980’den bu yana ortalama 2 °C arttığını gösteriyor. Bu artışlar karşısından klima kullanımı, elektrik tüketimi artmaya devam ediyor. Bu yaz, Katar’da kimi noktalarda sokaklarda da klima kullanmak zorunda kalmışlar. Bu eğilim devam ederse, yaz aylarında hacca gitmek olanaksızlaşacak. Bu Suudi Krallığı için çok büyük gelir kaybı anlamına geliyor. Eğer Uluslararası Enerji Ajansı’nın öngördüğü gibi net sıfır karbon emisyonuna ulaşmak için alınacak önlemler, petrole olan talebi günde 88 milyon varilden 2030’da 72 milyon varile ve 2050’de 24 milyon varile düşürebilirse, bölgenin egemen sınıflarının ne baskı örgütlerini beslemeleri ne de halklarının rızasını satın alma olanağı kalacak.  

Küresel ısınmayı, orman yangınları, su kaynaklarının kullanımı üzerinde uyuşmazlıkların artması, kum fırtınaları, ani su baskınları, balık havzalarının zehirlenmesi, kentlerde hava kirlenmesinin hızlanması gibi etkileriyle birlikte düşününce bölgede, siyasi istikrar, barış ve göçler bağlamında çok büyük krizler beklemek gerekiyor.

BU REJİM İLE UMUT YOK!

Türkiye’nin bu felaketlerin merkezine doğru sürüklenmesini, bu rejim değişmeden, inşa ettiği hukuki, kurumsal yapıntılar, devlet içinde iktidar odakları yerinden sökülmeden durdurmak olanaksızdır.

Yeşil Gazete editörlüğü, AKP iktidara geldikten sonra gerçekleşen yıkımın ayrıntılı bir bilançosunu sunduğu araştırmasında, “Tarım alanları, ormanlar, sulak alanlar, denizler, göller, nehirler ve hatta korunan alanlar bile artık bir enkaz” diyor (Yeşil Gazete, 04/06/2021). Burada araştırmanın bulgularını aktarma olanağım yok ancak birine değinmeden edemeyeceğim. Türkiye’de tarım arazileri, AKP’nin iktidara geldiği 2002’den 2020 yılına 3 milyon 484 bin hektar (Belçika’nın yüzölçümüne eşit) azalarak 37 milyon 712 bin hektara gerilemiş. 

Yeşil Gazete’nin çalışması, rant için orman katliamlarının, maden çıkarmak adına kirletilen topraklarla kesilen ağaçların, su baskınlarıyla HES rezaletinin örnekleriyle dolu. Kısa bir Google gezisi zeytinliklerin yüzde 70’inin tehlike altında olduğunu düşündürüyor... Rejimin, ülkeyi, karşısında üstünlük tasladığı Hıristiyan “uygarlığının”, plastik ve kimyasal atık çöplüğüne çevirmiş olması da cabası. 

Bu sürükleniş, liderliği, Paris Anlaşması’na imza koyduktan, COP26 zirvesinden protokol bahanesiyle kaçan bir rejim için şaşırtıcı bir durum değil: “Doğasında var.” Doğasını anlamak için bu rejimin egemenlerinin ekonomi politiğine ve söylemlerinin ideolojisine bakmak yeter.

Ekonomi politik, doğayı, ekolojik ve toplumsal sonuçlarına bakmadan rant kaynağına dönüştürerek tüketmeye dayanıyor. Bu ekonomi politiğin ideolojisi “iki dünya” inancına dayanıyor. Biri bu “geçici dünya”, diğeri de ötedeki “ebedi dünya”. Bu dünyada rejimin egemenleri, kimi yandaş yazarların bile midesini bulandıran bir lüks içinde yaşıyorlar. Rejimin “ideoloji üretim merkezinin” başındaki şahıs, halka “Açlığa, yoksulluğa isyan etmeyin”, “Fakirlik, Allah’a yakın olmaktır” gibi “hutbeleri” uygun görüyor. 

“Öbür dünyayı” esas, “bu dünyayı” geçici kullanım alanı, hırsızlığa da dayansa serveti ve yoksulluğu Tanrı’nın takdiri olarak gören aklın küresel ısınmaya karşı önlem almasını bekleyenleri, bu akılla uzlaşmaya çalışanları da derin bir düş kırıklığı bekliyor. Bu sırada Türkiye, felaketin merkezine doğru sürüklenmeye devam ediyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları