Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Peki şimdi ne olacak? - II

06 Ağustos 2015 Perşembe

Bu sorunun içeriği, kapsamı üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Çünkü Türkiye toplumu çok kritik bir noktada, hatta bir “eşikte...”

‘Toplum’ ve fantezi
“Toplum” çelişkili, hatta imkânsızlıklarla dolu bir “tutarlı - tanımlanabilir - bütün” oluşturur. Bu bütünün tanımlanabilir olma özelliğini kaybederek başka bir “şey” olmaması ya da bir kaosta dağılmaması için bileşenleri arasındaki çelişkilerin yönetilmesi, bastırılması, imkânsızlıkların gizlenmesi gerekir. Örtülü ya da açık devlet şiddeti (maddi, simgesel) ve “fantezi” bu noktada devreye giriyor. Devlet şiddeti parlamenter meşruiyetin, yasaların sınırlar içinde kalınarak uygulanıyorsa “örtülü”; yasaları yok sayan bir pratik sergiliyorsa “açık” olarak nitelenebilir.
Askeri, faşist, dinci rejimler “açık şiddete” örnektir. Beni şiddet değil daha çok “fantezi” ilgilendiriyor. Çünkü, toplumsal bütünlüğün korunabilmesi, daha doğrusu, böyle bir bütünlük algısının toplumun üyeleri, özellikle de alt sınıflar tarafından benimsenmesi için, hatta açık şiddetin uygulanabilmesinin de ön koşulu olarak (uygulayıcılar açısından) fantezi çok daha kritik bir öneme sahiptir.
Fantezi, bu “imkânsızlıklarla” yaşamanın getirdiği sıkıntılara karşı, bir arzu nesnesi olabilecek anlatı/senaryo, imkânsızlığı dışlayan bir mükemmellik vaat eder. Fantezi, gerçeklikten alınmış parçaların, gerçeklik içindeki durumlarından biraz farklı bir biçimde bir araya gelmesiyle oluşur. Bu nedenle fanteziler, salt yalan ya da yanılsamalar değildir; ideolojinin önemli bileşenleri olduklarını da düşünebiliriz. Fanteziler, günlük yaşamdan, ikili ilişkilerden, devlet ve ekonomi alanlarına kadar birçok yerde “yaşarlar”.

Tehlike ve fırsat
Cumhuriyet tarihinin çeşitli anlarında bütünsellik iddiasının dayandığı fantezilerin hemen hepsinin artık çözülmeye başladığını yazmıştım. Eğer bu “tanı” doğruysa, bu çözülmeye bağlı olarak toplumun tanımlanabilir olmasına olanak sağlayan “tutarlı bütünselliğini” hızla kaybetmeye başladığı savunulabilir.
Bu sav aynı zamanda bir kaos olasılığına işaret eder. “Toplumsal kaos” durumu, yok olma, dağılma olasılığının yanı sıra, düzen getirme eğilimlerinin de gündeme geleceğini, birbirinden farklı düzen getirme eğilimlerinin, şiddete dayalı senaryoları da içerebileceğini söyler. Osmanlı toplumu tanımlanabilir bütünselliğini kaybederken oluşan kaostan Cumhuriyet çıkmıştı, düzen kurulurken de şiddet çeşitli oranlarda, aşamalarda devreye girmişti.
Örnek olarak, Fransa’da 1789’da başlayan sürece karşı “terör” dönemi, Weimar Cumhuriyetine karşı Nazi darbesi, Şahlık rejimi çökerken Molla karşıdevrimi, Rus Çarlığı kriz ve savaşla çökerken Bolşevik devrimi de düşünülebilir. Tarihten, birçok zayıf /güçlü, ulusal /uluslararası ölçekte başka örnekler de bulup çıkarabiliriz.
Bu örnekler bize birkaç şeyi birden söylüyor: (1) Kaos eğilimi, entropi bir kez başladı mı yayılmaya devam eder. (2) Kaos ve entropi eski “tanımlanabilir tutarlılığa” geri dönüşü olanaksız kılar. (3) Eskinin iktidar ilişkilerinin düzen getirici eğilimlerce, yeni bir “tutarlı bütünsellik” içinde “restorasyonunu” dışlamaz. (4) Kaos, “başka türlü bir toplum” kurma olasılığını da içerir.
Bugün ülkede, AKP’de temsil edilen siyasal İslam, kapitalist, otoriter, dinci ve ırkçı ilişkileri de içeren yeni bir totaliter “tutarlı bütünsellik kurmayı” arzulayan çok etkili bir güçtür. Karşısındaki tek güç, Cumhuriyetçilerden, sosyalistlerden, Kürt siyasi hareketinden, Gezi olayının, bıraktığı siyasi kültürel izlerden oluşan çokluktur. Ancak bu çokluk, bir türlü tutarlı bir küme oluşturamıyor.
Dağılmakta olan “bütünselliğin” dışlanmışları içinden gelen HDP’nin seçimler öncesi ve sonrası, Türkiye’nin tümünü kapsayan demokratik hakları savunma çabaları, Haziran Hareketinin, Cumhuriyet ve diğer sol basının katkıları ne yazık ki yeterli olamıyor. CHP’nin de çözülmekte olan fantezilerin etkileri karşısında, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, barış, demokrasi gibi temel sosyal demokrat değerleri savunmakta daha inisiyatifli, daha cesur davranması gerekiyor. Zaman hızla akıyor.. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Böyle devam etmez! 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları