Seçimlerden sonra...

30 Mart 2023 Perşembe

Pazartesi yazımda, ülkeyi seçimlerden sonra bekleyen uluslararası ortamın kimi özelliklerine değinmiştim.

YENİDEN PAYLAŞIM ÇAĞI

Kapitalizmin yapısal krizi içinde, “büyük güçler” sermaye birikim süreçlerinin kriz eğilimlerini, yeni mekânları kendi gereksinimlerine cevap verecek biçimde, gerektiğinde diğer büyük güçlerin nüfuz alanlarına girme pahasına açarak, yönetme çabalarını yoğunlaştırırlar; bu çabaları siyasi, diplomatik hatta askeri araçlarla desteklerler. Bu “yeniden paylaşım” süreci ister istemez, silahlanma yarışını, beraberinde ekonomik-teknolojik dönüşümleri hızlandırır. 

Türkiye, siyasi kültürel/toplumsal yapısıyla ve finansal-sınai-askeri-teknolojik özellikleriyle, 19. yüzyılın ikinci yarısında ve sonra ABD hegemonyası altında “Soğuk Savaş”, döneminde büyük güçler kategorisine değil, “paylaşılacak mekânlar” kategorisine giriyordu. Cumhuriyetin kurucu döneminde, kurucu liderliğinin modernist-kalkınmacı politikalarının, uluslararası ortamın kimi özelliklerinin (küreselleşmenin çözülmesi, emperyalist savaşlar, yeni doğan sosyalizmin) etkisiyle, bir süre için, “paylaşılacak mekânlar” kategorisinden çıktı, kendi sanayi-tarım, kalkınma politikalarını uygulayabildi. 

Yeni, “yeniden paylaşım” çağında, siyasal İslamın “tek adam” rejimi “süreç olarak faşizm”, büyük güçlerin ekonomik, siyasi askeri hatta kültürel basınçları karşısında ülkeyi, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden bu yana hiç görülmemiş düzeyde, korunaksız bıraktı. Acilen, bu kadın düşmanı, “ıslak” Taliban rüyalarıyla realiteden kopmuş adamların rejiminden kurtulmak gerekiyor. 

İKİ SÜREÇ

Kurtulmak için, “muhalefet blokunun”, ilk önce, seçimlerde hileye-hurdaya, seçimlerden sonra şiddete başvurmaya niyetli olanları caydırabilecek bir siyasi iradeyi, kitlesel gücü sergilemesi gerekiyor. Sosyalist hareketin kararlılığı burada yaşamsal bir öneme sahiptir. Seçimlerin ertesinde, ülkeyi “paylaşılacak mekân” kategorisinden çıkartmak için iki süreci birbiriyle ilişkilendirerek inşa etmek gerekiyor. 

(1) Büyük güçlerin devletleri, “serbest piyasa” kapitalizmini, paylaşılacak mekânları açma aracı olmanın dışında, terk ederek ulusal ekonomileri koruyan ticaret ve sanayi politikalarına yöneliyorlar; yeni teknolojilere özellikle “yapay zekâ” kullanımına, her alanda giderek daha fazla ağırlık veriyor, gelişmesini destekliyorlar. Yeni ekonomi, teknoloji ve güvenlik politikaları, bu eğilimlere uygun biçimde hızla neoliberal fantezilerden arındırılmalıdır. Bu bağlamda araştırıcı, sorgulayıcı bir eğitimin, bilimi besleyen devlet politikalarının ve kültürel ortamın yeniden inşası son derecede önemlidir. 

(2) Bu politikalar, “güçler ayrılığı” siteminin, demokratik denetimin yokluğunda bir “tek adamın” hatta bir “oligarşinin” iradesi altında, kolaylıkla faşizme açılabilir. Bu yüzden, siyasal İslamın yarattığı kültürel kutuplaşmayı aşmak gerekiyor. Bu ancak, onu yeniden üreten “makineleri” sökerek kaynakları kurutarak, baskı altındaki sınıf ve tabakaların, etnik grupların, toplumsal kesimlerinin, özellikle kadınların, LGBT bireylerin haklarını, özgürlüklerini genişleterek, bunları ifade etmelerine uygun kurumları güçlendirerek gerçekleştirilebilir.

“Yeniden paylaşım” çağında, bir dış müdahale, olası bir “büyük savaşa” taraf olmaya doğru yönlendirilme riskinden korunabilmek bu ikili inşa sürecinin başarısına bağlıdır. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları