Sen beni dönüştür
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Sen beni dönüştür

28.03.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sen beni dönüştür, ben de seni. Aynı dili konuşalım demek isterdim. 

Ama izin vermiyor dilin bakışsızlığı. Zamanın inceldiği bir yerde duralayınca örselenen yanınıza bakıyorsunuz en çok. Toplumun sıkışıp kaldığı yerden çıkma ışıltısını yansıtan günlere tanık olmak, fluluğu kaldırıyor bir anda, görüşünüz netleşiyor. 

İşte tam da o zaman karanlık zamanların aydınlığı muştulayan enerjisi, yepyeni bir dil yaratıyor. İçinde geleceğe dair umudu taşıyor. 

Uzunca bir süre önce yazdığım bir yazıya uzanıyor ellerim, duygularımı süzerek yeniden okuyorum onu: 

ELİM DEĞSE YAVAŞ YAVAŞ…

Sular çekiliyor. Görünmez oluyor ufuk. Gözüm görse diyorum yavaş yavaş... 

Bulutlandı hava, can esrimeleri yitti. Umudu kestik topraktan da. Şifahane kitaplarda bir sözcük şimdi. Taşlar unuttu dilini. Denizin tuzuna kaldık, kuşların diline. Suyun kokusuna geldi ebabil kuşları. Zümrüdüanka yitirdi göğünü. Zehir kusan yele dönüştü bakışlar. Dokunmak nafile! Herkes bir alev, bir ateş! 

Gün döndü biliyorum. Sokakların ışığı karardı. Yeni bir dil yaratmak için bütün bu hengâme. Doğu’su Batı’sı yok içimizdeki savaşın. Sağı solu yok. 

Diyordu ya, insanın şu ölümcül kimliğinden bahseden Amin Maalouf

“Hepimiz köklerimizin dayandığı topraklara hiç benzemeyen bir evrende yaşamaya zorlanıyoruz; hepimiz başka diller, başka ağızlar, başka işaretler öğrenmek zorundayız, hepimiz çocukluğumuzdan beri hayal ettiğimiz biçimiyle kimliğimizin tehdit altında olduğu izlenimine kapılıyoruz.” (*) 

İşte öylesine kangrene dönmüş düzen, yalnızca kendi dilini konuşuyor, ağrıtıyor zamanımızı. 

Hadi, düş yola şimdi; ayır ayırabilirsen bir gözünü ötekinden. İkisi de birbirine her zaman muhtaçtır oysa! 

Hadi, soğut şimdi bu yangını. Eskimiş bir dilin simsarı gibi bütün yüzler; sanıyorlar ki kan damlıyor ettikleri her sözden. Oysa bilmiyorlar ki asıl kan başka yerden akıyor. 

Şimdi kapanmış bütün yollar, bakıyorum bir sayrılar evinin son nefesleri dindiren mekânından, hayatımızın daralan yerlerine doğru... 

Sözü tüketen zamanın, her şeyi belli eden bakışları da yok artık, aramak nafile şimdi, biliyorum. 

O suskun zaman, bekleyişteki insanı bir seferberlik türküsünü dinlemeye çağırsa... Herkese içindeki sızısına bakmak için bir ayna gerek nasıl olsa! 

Bu tufan dilimi yaralıyor, canımın yongasına dönüşüyor sokaktaki bu yaban dil. Çıksam çarşıya, sır döken o gözlere değsem elimi yavaş yavaş... 

Bu zaman bakışsız biliyorum, bu zaman kör. Herkes biliyor artık itin önünde otun, atın önünde de etin olduğunu. 

“Kimyası bozuluyor hayatımızın” diyor ötelerdeki bir ses. Bir yanıt diğerinden: “Hormonluyuz hepimiz, öne çıkanların günahı bu; hormonlu kafalarla bu kadar yol almak!” 

İçimizi acıtan ne varsa aynalara yansıyor. Hadi, çekinmeyin siz de bir ayna edinin kendinize; şöyle küçük, cebinize çantanıza sığdırabileceğiniz kadar... Biraz içinize tutun, biraz da güneşe. 

Biliyorum güneşsiz çekilmiyor bu hayat! 

Sakız ağacının ömrünü, güneş yılına göre ayarlamayı da unuttuk nasılsa... 

Unuttuk sahi! Nasıldı “Nutuk”un açılış sayfasındaki Mustafa Kemal’in ilk sözleri: 

“1919 yılı mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş: 

Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, genel savaşta yenilmiş, Osmanlı ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ‘Ateşkes Anlaşması’ imzalamış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus yorgun ve yoksul durumda. Ulusu ve güzel yurdu Genel Savaş’a sürükleyenler, kendi başlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış ve yalnız tahtının koruyabileceğini düşlediği alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş ve onunla birlikte kendilerini ayakta tutabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. 

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...” (s.1) (**) 

Şimdi, yalın kılıç bir bakışı kuşanıyor ecel celalileri. Kendini adsızlaştırma zamanının değirmenine su taşıyor her biri. 

Elim değmiyor şimdi bu güne, bakışlarım yetişmiyor kısılan sese. 

En iyisi, sizinle, Âşık Veysel’in şu şiirini birlikte okumak şimdi. 

OLMASA

Güzelliğin on par’ etmez 

Şu bendeki aşk olmasa 

Eğlenecek yer bulaman 

Gönlümdeki köşk olmasa 

Tabirin sığmaz kaleme 

Derdin dermandır yareme 

İsmin yayılmaz âleme 

Âşıklarda meşk olmasa 

Kim okurdu kim yazardı 

Bu düğümü kim çözerdi 

Koyun kurt ile gezerdi 

Fikir başka başk’ olmasa 

Fikirler başka başka olsa da yine de sen beni anla, ben de seni. 

Sen beni dönüştür, ben de seni, birlikte dönüşelim, aynı dilden konuşalım. 

Bu dönüşüm, bu enerji, geleceğe umut olsun, ışığa doğru birlikte koşalım. 

(*) Ölümcül Kimlikler, Amin Maalouf, Çev.: Aysel Bora, 2000, YKY. 

(**) Söylev (Nutuk), Atatürk, 1978, TDK Yay.

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024