Feyzi Açıkalın

Son Güneş Tutulması örneğinde bilimin popülerleştirilmesi

13 Nisan 2024 Cumartesi

8 Nisan günü Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Tam Güneş Tutulması yaşandı. Beklendiği gibi, CNN başta olmak üzere büyük haber kanalları saatlerce naklen yayın yaptılar. Kanallar söz birliği etmişçesine, ekrana çıkaracakları bilim insanlarının anlatımından ziyade, halkın tutulma anındaki izlenimine yer verdiler. Aynı saatlerde bizim kanallarımızda İYİP Genel Başkanı Meral Akşener tartışılmaktaydı. “Özü başı bir olarak”  girdiği yerel seçimler sonrası partisinin başından ayrılacağı söylenen İYİP lideri,  güneş tutulmasının ülkemizden izlenmesini, bir anlamda önlemişti!

Yabancı kanallardaki ekran yorumcuları yalnızca anahtar bilgileri veriyordu. Tam Güneş Tutulması’nın yaşanması için, güneşin önünü kapatıp ışınlarının dünyadan görünmesini önleyen ay’ın, dünyamız ve güneşin aynı hizada olması gerekiyordu. Aynı düzlemde oluş her altı ayda bir gerçekleşiyordu ama eğer ay dünyaya yeterince yakın değilse tam olarak güneşi kapatamıyordu. Bu olasılık yani tam tutulma ise yaklaşık 18 ayda bir gerçekleşiyordu. Ama dünyamızın üçte dördünün denizlerle kaplı olduğu düşünüldüğünde, insanların karadan güneş tutulmasını izleme olasılığı çok yüksek olmuyordu. Onun için bu müthiş doğa olayı “yaşamda yalnızca bir kez deneyimlenecek” sözleriyle adlandırılıyordu.

Ön bilgiler ışığında tutulmayı izleyen halk birden çöken karanlık, serinleyen hava ve esmeye başlayan rüzgar ile tıpkı doğadaki hayvanlar gibi çığlıklar atarak şaşkınlıklarını ekrana yansıtıyorlardı. Tutulmanın izlendiği 186 kilometre genişliğindeki rota boyunca sıralanan insanların duyguları milyonlara böyle aktarıldı.

Ülkemiz yakın tarihindeki tam tutulma 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşmişti. Cizre’den giriş yapan tutulma Elazığ, Sivas, Kastamonu hattını izleyerek Karadeniz’den çıkmıştı. Bilimin şanssızlığı buradan başlamıştı belki; içinde İstanbul’un olmadığı her şey gibi, bir  doğa olayı da, hele Diyarbakır gibi(!) bir yerden başlayarak gelişiyorsa yakından izlemeye değmezdi. Yanılgılar bununla bitmedi, tutulma hattının ne kadar dışında olduğuna aldırmaksızın özel gözlükler takılarak, misal Alanya’dan olay izlenmeye çalışıldı. Görülen, yalnızca havanın berraklığını biraz kaybettiğiydi. Yüzde 97 oranında gerçekleştiği söylenen tutulma matah bir şey değildi yani!

Alanya şansını ikinci kez tadacaktı… Tam tutulma 29 Mart 2006 günü öğle saatlerinde Side- Alanya arasından ülkeye giriş yaptı. Ta Amerika’lardan kalkıp gelen bir bilim insanının önderliğinde Alanya’ya bakan yamaçlarda yerler alındı, kameralar hazırlandı. Ama cahillik sürmekteydi, insanlar hâlâ olup biteceklerin farkında değildi. Kapanma yüzde 99 olmuş ama hava hâlâ aydınlıktı. Birden o meşhur Elmas Yüzük göründü, hava karardı. Şehrin ışıkları otomatik olarak yandı. O bir derecelik farkın nasıl önemli olduğu  anlaşıldı. Kelimelerle anlatılmaz duygular yaşandı…

Sonradan, tutulmanın nasıl bir tanıtım fırsatına dönüşmediği ve popüler anlamda halka nasıl ulaşmadığı, önceden bilgi verilmediği fark edildi. Böylece bu müthiş doğa olayı, yalnızca tesadüfen izleyenlerin tanıklığıyla sınırlı kalacak, bilimsel anlamda halkta bir merak da oluşturmayacaktı. Son tutulmada da, Akşener’i tartışan TV kanallarından başka, ne sosyal medya ne de başka mecralarda güneş tutulmasının en küçük bir ilgi uyandırmadığı hayretle gözlenmekteydi. Bırakın astronomiyi, gök bilimini falcılık düzeyine indirerek magazinleştiren astrologlar bile tutulmaya yüz vermemişlerdi.

Tabii ki Batı böyle değildi. Son tutulmanın yaşandığı Colorado henüz yeni kurulmuşken, 1878’de burada gerçekleşen tutulmayı detaylıca inceleyen bilim insanları eyaleti bu anlamda bilinir kılmışlardı. 1970’lerde Carl Sagan’ın yaptığı televizyon programları ile popülerleşen bilim, günümüzde Neil deGrasse Tyson ve İngiliz Bryan Cox gibi bilim insanlarının çabalarıyla halkın anlayacağı basitlikle kitlelere ulaşmaya başlamıştı. Bilim insanları deneme, yanılma ve kanıtlamayla gelişen bilimsel yöntemlerde, bulgular değiştiğinde sonucun da değişebileceği gerçeğini yaydılar. Bilimsel yöntemin doğmanın yani koşulsuz inanışın tam karşıtı olduğu geniş anlamda anons ediliyordu.

Popülerleşip sokağa inen bilim, insanların bu anlamda girdikleri tartışmalarda çekince içeren “bence” kelimelerini kullanmak yerine, aldıkları temel bilgileri dayanak kabul eden net savlar ortaya koymasını sağlayacaktı. Bu bir tartışma kültürü yarattığı gibi, demokrasinin temeli sayılan ve bir tür deneme yanılma ile doğrunun belirlendiği seçimlerin gerekliliğine de yol açacaktı. Koşulsuz biatın söz konusu olduğu, dogmatik sayılacak liderliklere karşı çıkışı da sağlayacaktı.

Günümüzde halkın yaygın kullanımına açılan meteorolojide olduğu gibi, her alandaki bilimin popüler anlamda sunumu ülkemizde merak eden, sorgulayan bir kuşak yetiştirecekti. En önemlisi, dogmalardan uzak bilim anlayışı herhangi bir siyasi anlayışın vesayetinde yani korumacılığında, liderliğinde gelişmediği için bağımsız kalacaktı. Böylece hem daha rahat hareket edecek hem de yobazın hedefine kolay oturmayacaktı. Bu yüzden bilimin halka ulaşmasından korkuyor olmalıydılar…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ah şu çöl tozları 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları