Hüseyin Baş

İsrail - Filistin Barışının Engellenmesinde Aşırı Dincilerin Rolü..

11 Temmuz 2011 Pazartesi
\n

\n

Ortadoğudaki gelişmelerden, alışılmış deyişle Arap Baharından herkesin olduğu gibi İsrail-Filistin barışının da nasibini alacağından kuşku yok. Gerçi henüz kargaşa sürüyor. O kadar ki olup bitenlere bakanlar, sözü edilen baharın bugünden yarına geleceği hakkında kuşkularını saklamıyorlar. Ne ki zamanla her şeyin rayına oturacağı da uzak bir ihtimal olarak görünmüyor. Demokrasiye giden yol sancılı. Özellikle de yıllardır tüm olumsuzluklarıyla despot rejimlerin sultasında yaşayan Arap ulusları için. Bu bağlamda değişim öncelikle İsrail-Filistin sorununu etkileyecek. Zira demokrasi yönündeki gelişmelere koşut olarak Filistinlilerin 40 yılı aşkın çilesine mutlaka bir çare bulunması, sözü edilen gelişmelerin doğal sonucu sayılmak gerekmektedir. Kutsal kitabımız böyle yazıyor gibi akıldışı bir gerekçeyle İsrailin 1967de işgal ettiği Filistin topraklarını, kendi yurdunda esir binlerce göçmenin içler acısı durumunun 40 yıl daha sürdürülmesine izin verileceği ne Filistinliler için, ne de yakın gelecekte demokrasiye geçecek Arap ulusları için olasıdır.

\n

Bir iki ay önce Başkan Obamanın 1967 sınırları içinde bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik önerisi, bilmem kaçıncı kez Filistinin çilekeş halkı için bir umut yaratmış, ne ki İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahunun ABD Kongresi önünde, kuşkusuz güçlü Yahudi lobisinin de etkin çabalarıyla ayakta alkışlanan karşı çıkışıyla Başkan geri adım atmak zorunda kalmış ve İsrail-Filistin sorununun barışçı çözümü bir başka bahara ertelenmiştir. Bu arada olumlu bazı gelişmeler de olmamış değildir. Örneğin Gazze şeridine hâkim köktendinci yönetimle Batı Şeriadaki Filistin otoritesi başkanı Mahmut Abbas birleşme kararı almışlardır. Gerçi bu mutlu olay, Gazze yönetiminin birleşik Filistinin başbakanlığına getirilmesi düşünülen Fayada karşı çıkmasıyla sekteye uğramışsa da sorunun kısa sürede aşılacağı sanılmaktadır.

\n

Ancak laisizmin demokrasiye gidişin olmazsa olmazları arasında olduğu da unutulmamalıdır. Bu kuşkusuz kolay değil. Ama gereklidir. Örneğin Arap dünyasının yakından tanıdığı Müslüman Kardeşler örgütü eğer takıyye değilseköktendinciliği terk edip demokratik ve çok partili rejimlerin gereklerine uygun yapılanmalara girişmişlerdir.

\n

Yedioth Ahronothun saygın başyazarlarından Nahum Barneanın köktendincilikle ilgili şu sözleri son derecede ilginçtir. Başyazar Aşırı dincilik salt İslam ülkelerine özgü değildirderken aslında İsraili işaret etmektedir. Gerek İslam ülkelerinde gerekse de İsraildeki aşırı dinciler her zaman hesapsız kitapsız girişimleriyle barışın önünde aşılması güç engeller yaratmışlar ve her defasında da bu yersiz çıkışlarından en çok kendileri zarara uğramışlardır. Le Monde gazetesinin deneyimli Kudüs özel muhabiri Laurent Zeccihininin aşağıda önemli bölümünü aktaracağımız İsrail-Filistin barışının önündeki engellerden İsrail aşırı dincilerinin giderek artan etkisini sorgulamaktadır başlığıyla kaleme aldığı yazıda konuyla ilgili ilginç bilgiler sergilemektedir. (Le Monde, 7 Temmuz 2011.)

\n

Geçen 27 Haziran-3 Temmuzda polis aşırı dinciler konusundaki aldırmazlığını bırakarak Dov Lior, ardından da kuşkulanılan Yaakov Yosefi, halkı raşizme ve şiddete kışkırtmaktan gözaltına almış, ancak bu davranışı porotesto eden aşırı dincilerin polisle çatışmasına yol açmıştı. Sözü edilen iki aşırı dinci, yoğun polemiklere yol açan ve 2009da yayımlanan ne ki dağıtımı yasaklanan Torat Hamelech(Musanın Yasaları) kitabını desteklemişlerdi. Sözü geçen kitapta şu tüyler ürpertici satırlar yer almaktadır: Yahudi olmayanları önlem olarak öldürmek yasaldır. Burada Yahudi olmayanlardan kasıt Filistinli Araplardır. Savaşta buna kadın ve çocukların da öldürülmesi dahildir.Ancak Dov Lior ve Yaakov Yosef, din adamı olarak Yahudi yasalarına göre adalet önündeki sorulara cevap vermeme hakkına sahiptirler. Ayrıca Dov Lior aşırı dinci yerleşimci Kiryat Arbanın mensubudur. 1994te Hebron yakınında kutsal saydıkları kişilere dua eden 29 Filistinlinin katlinin planlayıcısı Baruh Goldsteinnın taviz vermez partizanları arasında yer almaktadır. Son zamanlarda aşırı dincilerin etkilerinin arttığı ise kimse için sır değildir. Çok sayıda yazar kendilerine sürekli İsrail toplumumun teokrasiyle mi yönetildiğini sormaktadırlar. Biraz da bu nedenle İsraili bundan böyle laik bir devlet olarak nitelemek zorlaşmaktadır. Ayrıca aşırı dinciler ordu içinde hemen her birimde siyasi komiser türü görevler üstlenmişlerdir. Bizzat Netanyahunun koalisyonunun devamı da, koalisyonda yer alan aşırı dincilerin iki dudağı arasındadır. Filistinlilerle barış görüşmelerinin sürekli kolonizasyona takılıp kalmasının ardında koalisyon ortağı aşırı dinciler vardır. Son Obama barış girişiminin başarısızlığının ardında da Netanyahu koalisyonunu oluşturan aşırı dincilerin mevcut bulunduğu kimsenin saklısı değildir. Ancak sürmekte olan Arap Baharının sonucu olarak barış bundan böyle Birleşmiş Milletler mecrasında aranacaktır. BMnin eylül genel kurulunda şimdiden 113 devlet, Filistin devletinin kurulması hazırlıklarını tamamlamıştır. Filistine reva görülen kırk yıllık haksızlığın muhatabı, artık Filisinlilerin yanı sıra BMye kayıtlı dünya devletleridir. İsrail bu yeni gelişmeyi ciddi olarak düşünmelidir. Ayrıca Netanyahunun bu hamleyi durdurması için Filistin devletinin kurulmasına moral için karşı çıkacak otuz ülke araması da abesle iştigaldir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tunus Nereye?.. 12 Mart 2012

Günün Köşe Yazıları