Emperyalizmin üstünde güneş batmayan imparatorluk olmasını sağlayan kuruluşlardan en önemlisidir Chatham House. Diğer adıyla, İngiliz Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü…
Chatham House, bir önceki AKP’li Cumhurbaşkanı (az kaldı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da onayıyla başkan adayı yapılmaya kalkışılan) Abdullah Gül’e ödül vermişti.
Bu kez, İngiltere’yi “stratejik ortak ve müttefik” diye tanımlayan “reis” gitti oraya ve bir konuşma yaptı. Her ne kadar Erdoğan, bölgesel ve uluslararası gelişmeleri masaya yatırdıklarını söylese de, tümüyle Türkiye üzerinde nasıl bir “işlem” yapılacağı, dolayısıyla Erdoğan’ın geleceği görüşüldü aslında. Görüşüldü demek de yanlış olur, dikte edildi bir anlamda.
Kulislerden edindiğimiz bilgiye göre, AKP sayesinde borca batırılmış ülkenin “sıcak para”ya (yeni borçlara) kavuşması karşılığında Chatham House toplantısına katılan para simsarları ile siyaset belirleyicilerin “reis”ten istekleri dört noktada toplanıyordu:
1.Kıbrıs sorununu çözeceksin. Türk askerini adadan çekeceksin, garantörlük hakkından vazgeçeceksin.
2.PKK’lileri de kapsayan bir af ilan edeceksin.Abdullah Öcalan’ı İmralı’dan çıkarıp ev hapsine alacaksın.
3.2006’da “bölgeler arası eşitsizliğin ekonomik boyutuyla başa çıkmak” gerekçesiyle kurulan kalkınma ajanslarını bir adım daha öteye götürerek, siyasal anlamda Türkiye’yi yerel ve bölgesel yönetimlere ayırarak, federal yapıya döneceksin.
4.Özerklik dahil çeşitli yöntemleri kullanarak Kürt sorununu çözeceksin.
Sızan bilgilere bakılırsa, Chatham House diktecileri, “reis”e, bütün bu istemleri yerine getirebilmek için gerekli gücün “kararname” ile elinde olduğunu da vurgulamışlar.
Erdoğan, bir kez daha seçilirse, “ekonomik darboğazın aşılması” karşılığında ikide bir “eyy” diye diklendiklerinin isteklerini bir bir yerine getirmek zorunda olduğunu biliyor artık.
Emir büyük yerden: İkinci turda Kürt milliyetçilerine göz kırpacak. Onlar da ona.
Ali Abalı’nın 12 Eylül anısı
Meslek büyüğümüz, beyefendi insan, gazetemiz kurucusu Yunus Nadi’nin yeğeni Ali Abalı’yı yitirdik.Ölümüne değin yüreğindeki gazetecilik aşkı sönmeyen Ali Abalı’yı bizimle paylaştığı bir gazetecilik anısı ile analım:
Yeni Asır Ankara Temsilciliği de yapan Ali Abalı, 12 Eylül 1980 öncesi, dönemin Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun ile dostluk kurar. Celasun, bir söyleşi sırasında, TSK’nin komuta kademesinin yürüttüğü hazırlıklar sonucu 30 Ağustos 1980 günü bir darbe gerçekleşeceğini Ali Abalı’ya aktarır.
Abalı da, durumu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e iletir. Demirel, Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’den durumu sordurur, “Yok böyle bir şey” yanıtını alır.
30 Ağustos 1980 günü darbe ertelenir, çünkü darbe için onay almaya ABD’ye giden Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya Türkiye’ye dönmemiştir.
Bu köşenin yazarı, Başbakanlık muhabiri olarak 11 Eylül 1980 günü Başbakanlık önündeydi. O gün Ankara’nın birçok yerinden bomba sesleri yükseliyordu.
Pentagoncu generaller, darbeye zemin olsun diye Ankara’yı bombalatıyorlardı. Tıpkı, yıllarca insanların birbirini kırmasına göz yumdukları gibi.
İntikam sürüyor
Atatürk’ün isteği ile kurulan TCDD Müzesi kapatıldı!
Yerine lojman, bina ve cami yapılacakmış.
Kindar nesil, intikamını sürdürüyor.
Chatham House ödevleri
Yazarın Son Yazıları
Ülkenin batısında belediye başkanlarından gazetecilere kadar birçok kişi cezaevlerine atılmışken doğusunda çok düşündürücü gelişmeler oluyor.
CHP’deki kimileri dahil, herkesin dilinde bir “eşit yurttaşlık” sözüdür, gidiyor.
Öcalan’ı “önder” diye niteleyen MHP lideri Devlet Bahçeli, gerekirse tek başına İmralı’ya gitme peşinde olduğunu belirterek kendince bir ısrar içinde.
Futboldaki bahis bataklığına yönelik operasyonlarda eski Kasımpaşaspor Başkanı Mehmet Fatih Saraç ifadesi alınıp hemen birkaç saat sonra serbest bırakıldı.
Saray’ın şahin takımından Mehmet Uçum, “Türkiye’nin bekası olan Cumhur İttifakı ile oynamayın, tutmaz” diyor. Cumhur İttifakı milliymiş, dahası kurucu ittifakmış.
Bu ülke çok sıkıyönetim gördü, ancak sivil sıkıyönetimi ilk kez yaşıyor.
Kıbrıs’ı Çürütme Göstergesi
Dünya sömürgenlerinin, Ortadoğu’da kirli-kanlı oyunları hiç bitmez.
Nereye varacaklar böyle?
Hanedan jetinde gezen uçan gazeteciler vardır; soru soramazlar; belleri, boyunları bükük tutanak tutarlar.
Özgür Özel, CHP’nin içini karıştırmaya yönelik kararı veren İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi yargıcı için ne demişti?
Şekspir’in Hamlet’indeki ünlü “Çürümüş bir şeyler var Danimarka Krallığı’nda” repliğini alıp bugüne getirin Türkiye’nin başına koyun, cuk oturur.
Sattılar savdılar, perişan ettikleri ülke ekonomisine para bulabilmek için halen satmaya da devam ediyorlar.
12 Eylül 1980, yurt, can ve demokrasi kırımının günüdür.
O fotoğrafları içime sindiremiyorum.
Cumhuriyetin ölüm kalım mücadelesi
Süreç dedikleri şeyi başlatan MHP lideri, pazarlık yapılmadığını söylüyor, ancak öbür yana bakıldığında durum hiç de öyle gözükmüyor.
Epeydir bir Karagöz-Hacivat oyunu içindeydik.
Odak, sevgisizlik sözcüğünde.
Türkiye bir çukur içinde debeleniyor.
Üniter yapı ile dertleri var. Ulus ve yurttaşlık tanımıyla didişiyorlar.
Anayasa değişikliği istekleri, uygar Cumhuriyeti kurmuş CHP’ye yönelen baskılar, İmralı’daki ile pazarlıklar...
Bize barıştan ve kardeşlikten söz edenlere bakınca İmralı’dakinin PKK’yi hangi koşullarda kurduğunu anımsamak gerekiyor.
Bir yanda terör örgütünün üç beş silahı teslim etme törenleri düzenlenirken diğer yanda İmralı’daki büyük büyük konuşmalar yapıyor, “komünalist yoldaşlık hareketi”nin son aşamasını açıklıyor!
Ankara’daki yüksek gerilim, Türkiye’yi sonu belirsiz bir siyasi ve sosyal ortama sürüklüyor.
Yinelemeye gerek yok: Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasından bu yana, Saray iktidarının pekiştirilmesine, dolayısıyla ülkenin dünya egemenlerinin sözünden çıkmayan bir tek belirleyici tarafından yönetilmesini sağlamaya yönelik gelişmeler yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.
Mehmet Uçum, Türkiye’de siyaseten yaşanan kurguların ardında yer alan Saray’daki şahin takımının başı olarak nitelendiriliyor.
Abdülhamit dönemine benzer istibdat jurnalciliğine soyunan başdanışman Oktay Saral’ın son açıklamaları, Saray’da solunan havayı özetliyor.
Devlet Bahçeli, “Bir kurucu anayasa anlayışı içerisinde yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğu kabullenilmelidir” diyor.
Cumhuriyet okuru bilinçlidir, ufukludur, kül yutmaz...
Beklenen oldu: Saray’ın yeniden seçilme uğruna CHP’ye boyun eğdirmek, diz çöktürmek için kurguladığı “iç kavga” çıkarmaya yönelik senaryosu çerçevesinde, Özgür Özel’in CHP genel başkanı seçildiği kurultay hakkında dava açıldı.
Yaşananların tek bir nedeni, anlamı, gerekçesi var: Saray’daki AKP’li, Saray’ından kesinlikle ayrılmak istemiyor.
“Türkiye Yüzyılı”, Cumhuriyetin 100. yılında, Saray’ın propaganda bakanlığının 1923 Devrimi’ni sözüm ona yok saymak için türettiği bir söz.
Siyasi dinciler, etnikçi Turancılar ve etnikçi ayrılıkçılar, Türkiye’yi bir “sayım, suyum yok” mızıkçılığına doğru sürüklüyorlar.
Tüm dünyaya bağımsızlık savaşının nasıl verileceğini göstermiş, ortaçağda donmuş kalmış bir toplumun nasıl uygar bir ulusa dönüşebileceğini kanıtlamış, yaptığı atılımla dünya devrimler tarihine geçmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısına bir bakın:
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, terör örgütü PKK'nin silah bıraktığını ileri sürdüğü bildirisinin, ülkenin istihbarat örgütü ile iktidarın gözetim ve onayından geçtiğini söyledi. Yani, Özgür Özel'e göre, AKP-MHP ve paydaşları, bu bildirinin içeriğinden haberdardılar ve kabul etmişlerdi.
Cuntanın Somutlaşmış Hali
Geçmişte Üstü Örtülen Dosyalar
Halk Volkanı
Buharlaşan 2.5 Trilyon Dosyası