CHP’de seçim sonrası hava durumunun parçalı bulutlu olduğunu söyleyebiliriz.

Kemal Kılıçdaroğlu görevini sürdürmekte kararlı gözüküyor. Kurultaya gidip güven tazelemeyi hedefliyor.

Parti içindeki bir cephe, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlıkta devam etmesi ancak çevresinin büyük ölçüde değiştirilmesinden yana. Bu grup, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde partinin ilkelerinden ödün vermesini de doğal buluyor. Onlara göre, kemik oyu yüzde 30’larda olan Erdoğan’ın karşısına ancak sağ ile kurulan bir ittifakla çıkılabileceğini, bunun da ödünden geçtiğini savunuyor. Ayrıca bir yanda Zafer Partisi, diğer yanda Yeşil Sol Parti’yi dolaylı olarak bir araya getirebilme becerisi ile Kılıçdaroğlu’nun yıllardır siyasi alanda yaşanan Türk-Kürt ayrımını da büyük ölçüde giderdiğini düşünüyor.

Parti içi muhalefetin bir kanadı, seçim sonuçlarını “bir kez daha yenilgi” olarak değerlendiriyor ve yönetimin toptan değişim ile hesap vermesini istiyor.

CHP eski Genel Sekreteri Önder Sav’ın hafta içinde yaptığı açıklama, bu açıdan önem kazanıyor ve kimi somut ipuçları veriyor. Sav’ın açıklamasında, seçimden aylarca önce aday adaylığı için istifa ettirilen 40 il başkanından yalnızca 8’inin, 40 ilçe başkanından da yalnızca 3’ünün milletvekili olabilecek sıralara konulduğunu anımsatıp “Kahır çeken, illerinde partimizin başarısı için emek veren ter döken örgütümüz yok sayılmış, onların yerine milletvekili adayı olduğu zaman CHP Genel Merkezi’nin yerini öğrenenler tercih edilmiştir” demesi, örgütteki kırgınlığın bir kanıtı gibi görülebilir. Sav’ın ne önerdiği ise şu tümcesinde kendisini buluyor:

“Partililerimiz, 13 yıldır her seçim yenilgisini sineye çekmekten yoruldu, bıktı, usandı. Kazanımları kendimize yazıp kayıpları ve kusurları başkalarında arama kolaycılığından artık sıyrılmalıyız. Öykündüğümüz Batı demokrasilerinde olduğu gibi başaramamış olmanın sorumluluğunu bilip değişimin yolunu açmak gerekir.”

Sav’ın, Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifaya çağırdığı çok açık.

Ekrem İmamoğlu’nun seçimden bir gün sonra yaptığı açıklama da benzer bir yol tuttuğuna işaret ediyor. İmamoğlu’nun “Kimse endişe etmesin” diye başlayan ve “Her şey yeniden başlıyor. Unutmayın değişmeyen tek şey değişimdir” diye süren sözünün nereye vardığını anlamamak olası değil.

İmamoğlu da değişim istiyor. Bir ayrımla... Kendisini öne çıkararak değişim öneriyor.

SARAY YORGUNLUĞU

Deneyimli bir siyasetçi dostumuz, seçim sonuçlarını şu atasözü ile özetledi:

“İti, öldürene sürütürler.”

Seçimi kazanan Saray’ın bugün önünde çok ağır, üstesinden gelinmesi zor ekonomik sıkıntılar var ve bu yıkıntıdan sorumlu olan da yine Saray’ın ta kendisi.

Saray’daki AKP’li, popülizm ve sanal gündemlerle sürüklenemeyecek bir yıkıntı ile karşı karşıya. Üstelik bedensel olarak da çok yorgun gözüküyor.

Üstesinden gelebilir mi?

Başkent kulislerinde sıkça dile getirilmeye başlanan “Damat Selçuk Bayraktar partinin başına getirilecek” söylentisi, bu sorunun yanıtı gibi duruyor.