Çorlu’daki tren kazası nedeniyle işin gösteri tarafı ertelendi ama Erdoğan’ın yemin töreni 24 Haziran sonrasında ortaya konmayan zafer havasını vermek için tasarlanmıştı. Ülkenin yarısının başkanı, kendisini seçen, iktidarda tutan kalabalık için seçim öncesinde ve sonrasında sağlanamayan tatmini bu törenle temin etmek istedi. “İtibarın tasarrufu olmaz” anlayışının bütün özelliklerini yansıtan, mehterle başlayıp dua ile biten tören, yıllardır tatmin olmayan rövanşist atakların belki de en kapsamlısıydı.
İktidar yanlıları kadar muhalif olanlar da, “Bir dönemin sonu, önemli bir tarihi eşik” hissiyatına katılsın diye bütün semboller itinayla seçilmişti. Açıkçası ülkenin yarısı pozitif, yarısı da negatif bir anlam yükleyerek bu hissiyatı paylaştı. Erdoğan’ın gazetecilere “Bana artık başkan diyebilirsiniz” demesi ve “81 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım” sözünün, bir açılım niyetinden çok kabul etme zorunluğu vurgusu da, yeni dönemin ruhunu biçimliyor.
Hemen her seçimden sonra yapılan onlarca balkon konuşması dinlemiş ve sonra yaşananları izlemiş olanlar için bir yenilik içermeyen konuşma, referandumda ve seçim kampanyasında da olduğu gibi başlayacağı söylenen şahlanışı şimdiye kadar neyin engellediğine bir cevap vermedi. Demokrasiden büyümeye kadar geniş vaatlerin ne için beklediği, iktidar kibrinden ötekileştirmeye kadar bu kadar sorunun nasıl biriktiğini de açıklamadı. Elbette “ülke tarihinin en önemli günü” olmasının nedeni de önümüzdeki günlerde netleşecek. Kabinenin açıklanacağı saatin bir buçuk saat sarkması da, yeni sistemin hızlanması iddialarıyla ilgili fikir veriyor.
Meclis denetiminden ve siyasi sorumluluktan azade olacak yeni sistemin kabinesindeki bakanlara bakılınca da, konuşmanın cevap veremediği “Şimdiye kadar neden yapmadınız” sorusu daha da önem kazanıyor. Ekonomi, Adalet, Dışişleri ve İçişleri bakanlarının Berat Albayrak, Abdulhamit Gül, Mevlüt Çavuşoğlu ve Süleyman Soylu olarak açıklanmasına, Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak da Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay’ın ve Milli Savunma Bakanı olarak Hulusi Akar’ın isimleri eklenince, neyin değiştiğini anlamak zorlaşıyor. Kalan bakanların seçim kriterlerinde de, zaten gözde bürokratların tercih edilmesi bir olağanüstülük ve farklılık içermiyor.
Açıklanan isimler Türkiye’yi şahlandıracak süper bir kabine görüntüsü vermediği gibi, şimdiye kadar Erdoğan’ın büyük ölçüde belirlediği politikaların ana yürütücülerinin ve rotanın değişmediği görülüyor. Hatta, ekonomi yönetimi Berat Albayrak’a verilerek iyice aile içine alınıyor. Soylu’nun seçim sonrası performansının Erdoğan tarafından nasıl bir onay aldığının anlaşılması da, yumuşama iddialarının ne kadar boş olduğunun işareti. Dış politikada yeni bir perspektif yerine yine düşük profil tercihi gündemde. İcracı bakanlar konusunda da şapkadan çıkan bir tavşan yok. Beklendiği ve açıklandığı gibi MHP de kabinede yer almadı. Ancak, Erdoğan’ın özel teşekkürüne ve ittifakın devamı taahhüdüne mazhar oldu.
Erdoğan’ın yemin töreni ve kabine açıklaması vesilesiyle özel yayına geçen televizyonlarda, iktidara yandaş yorumcuların hemen hepsinin yeni sistem için başka şey anlatması, sistemin faziletleri konusunda kendi aralarında bile anlaşamamaları çok şey anlatıyor. Erdoğan’ın ilk konuşmasında ve açıklanan kabinede de, şimdiye kadar olmayan bir özellik bulmak pek kolay değil. Çünkü, Erdoğan çok arzuluyor diye mükemmel işleyecek bir sistem kurulabileceğini söylemek, siyasi istikrar gelince özgür ve demokratik olunacağı, otomatik bir şahlanma başlayacağı iddiası kadar saçma duruyor. Çok da uzun sürmeyecek bir zaman sonra, “biz bunu neden yaptık” denmesi mümkün ama önemli olan bunu önce kimin söyleyeceği olacak.
Başkanın adamları
Yazarın Son Yazıları
Eyvallah
Ödenmemiş fatura yığını
Ekonomiyi siyasetle, siyaseti sertlikle idare
Türkiye kaybedilenlerin açık seçik göründüğü, kazanılması gerekenlerin berraklaştığı günlerden geçiyor. Dünkü Cumhuriyet’in 1. sayfası, özellikle de Vedat Arık, Hayri Tunç ve Ahmet Şık fotoğrafları bunun özeti gibiydi: “Bitmeyen zulüm” ve bitmemesi gereken direniş.
Partilerin yerel seçim ufku
Lütuf düzeni
Kayıp bölüştürmek
Neyin mücadelesi kimin savaşı?
Krizi karşılama stratejisi
Her şey algıdan
Göstermeye ihtiyaç yok, her şey zaten ortada
Kim kimi idare ediyor?
Diklenerek eğilmek
Akşener gerçekten dönmezse?
İyi Parti’de ne olacak?
Ne yaptınız da yoruldunuz?
Sarsıntı kaçınılmazdı
‘Dağılma’ hevesi
Kötü siyaset iyisini kovar
Başkanın adamları
Yeni dönem başlarken
Muhalefet niçin dağıldı?
Soruları bitmeyen seçim
Değişim bir tercih değil
MHP oylarının anlamı
24 Haziran’ın iktidar tablosu
Tek adamlık artık zor
Bozgun görüntüsü
Son düzlük notları
İttifaklar tablosu
Metal paslanması
Rehavete yetmeyen ama cesaret veren bir umut
Münafık dinamiği
Başkasının oyu Dimyat’taki pirinç
Görev erteleme beyannamesi
Seçimin arka plan senaryoları
Görev, ihtiyat, sürpriz
İyimserlik ve kötümserlik
AKP artık ‘eski Türkiye’
Muhalefete hediye