Metal paslanması

Metal paslanması

08.06.2018 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Son günlerin en hareketli siyasi gündem başlıkları, Muharrem İnce ile Erdoğan arasındaki polemikler. Meydanlarda gösterilen videolar eşliğinde devam eden atışma sosyal medyada da büyük trafik alıyor. Ancak İnce’nin başarılı çıkışları kadar Erdoğan’ın gafları ve bilinçli olup olmadığı tartışmalı çarpıtmaları giderek daha öne çıkmaya başladı. Erdoğan’ın muhalefete “tamam” sloganını hediye etmesinden sonra, iktidar medyasındaki yorumcular bunun gaf değil, bilinçli bir ifade olduğunu iddia etmişti. Kampanya süresince hemen her konuşmasına benzer bir “kullanışlı açıklar” vererek devam eden Erdoğan için, bahane bulmak giderek zorlaşıyor.
Adıyaman’da 1998’de açılan havaalanını, 1992’de Isparta’da kurulan üniversiteyi AKP’nin yaptığını, üstelik de başka yerde değil bunu yakından bilenlerin önünde söyleyen Erdoğan, Mersin-Silifke arasında olmayan tren yolunu hızlı tren hattına bağlama vaadinde de bulundu. Diyarbakır’da prompter arızalanınca kürsüyü terk eden, Zonguldak demekte zorlanan, kendi partisinin kongre salonunu kürsüden verdiği talimatlarla ve meydanları tribünden transferlerle heyecanlandırabilen Erdoğan alışılmadık bir resim veriyor.

Komünizm dersleri
Erdoğan, son olarak Tarsus’ta yaptığı konuşmada muhalefetin AKP’nin yaptıklarını yıkmak istediği söyledikten sonra, hızını alamadı yeni bir zirveye daha imza attı: “Hatırlayın birinci köprüyü Süleyman Demirel yapmıştı. O zamanki komünistler ne diyordu: Biz köprüyü satacağız diyordu. Rahmetli Özal da satamazsınız diyordu. Ne oldu? Neyi satıyorsun? Bu millet sizi mezara gömer.” Ahmet Kaya’nın sözleriyle söylersek “nereden baksan tutarsızlık, nereden baksan ... ” Ayrıca, meseleye başka uzmanlık alanlarının da el atmasını gerektirecek kadar da tuhaf.
Erdoğan’ın, ahır yapılan camiler, olmayan saat kulesini yıkan teröristler, camide içki içen Geziciler, başörtülü dövenleri gösteren kasetler gibi doğrulanması zor iddialarına herkes alışık. Fakat bu son çıkış, sadece suçladıkları insanlar açısından değil savunduğu isimler için de fazlasıyla sorunlu. Köprü satmaya çalışan komünistleri tespit etmesi imkânsız olan Erdoğan, kongre salonlarına resmini astığı Özal’a da “devletçiliği” nasıl yapıştıracak. Üstelik, yapılmış köprülerin yanında, daha yapılmamış hastanelerin hastalarını, kurulmamış havaalanının henüz yola çıkmamış yolcularını bile satarken.
Yaşananları “tarihsel gerçekleri çarpıtma” tanımlamasıyla açıklamak bu aşamadan sonra artık çok güç. Ya Erdoğan çok ciddi bir prompter komplosuyla karşı karşıya, ya gerçeklik algısını tamamen kaybetmiş durumda ya da girilen seçim anaforu bütün ayarları bozdu. Çünkü eğer yapılan bir çarpıtma olsa, çarpıtmanın kime ve neye hizmet ettiği son derece belirsiz. Birincisi, biz köprüyü satacağız diyen komünistler kimdir? Sattırmam diyen Özal neyi temsil etmektedir? Muhalefetin köprüyü satma tehlikesine karşı, AKP’ye oy verecek seçmen nerededir?
Erdoğan’ın anlattığı tarihe göre, Özal sıkı bir komünist, o dönem komünistleri her kimse fena halde neoliberal olmalı.

Reis zorlanıyor
Koca bir parti teşkilatını metal yorgunluğu ile itham eden, vatandaşlık hakkını kullanarak sandıkta mesaj vermeye niyet edenleri münafıklıkla suçlayan Erdoğan, performansıyla muhalefete koz vermeye devam etmekle kalmıyor, kendi seçmenini de hayrete düşürüyor. Söylediği her sözle bütün siyasi aktörleri peşine takan, sadece onun söyledikleri konuşulan, korkutan, caydıran, sindiren “Reis”, şimdi yine gündemde, yine söyledikleri günlerce konuşuluyor. Ama bu kez, vurduğu yerden ses getirdiği için değil, elindekileri yere düşürüp kırıp dökerek yarattığı gürültüyle gündem oluyor.
Berat Albayrak’ın söylediği gibi Ay’a duble yol yapacağını söylese bile alkışlanacak, inanılacak bir lider olabilir ama Erdoğan’ın bu halleri aşırı medya görünürlüğü nedeniyle herkese ulaşıyor. Ve “Ay’a yol” konusuna biraz kuşkucu yaklaşma olasılığı olan iktidar seçmeninde de bu durumun bir karşılığı olacak. Herkesi metal yorgunluğuyla suçlayan liderde iyice açığa çıkan paslanma, performans zafiyeti ve savunma telaşı, muhalefet cephesinde yarattığı eğlence imkânından çok, iktidar cephesinde oluşturduğu endişeyle sonuç doğurmaya aday.
Ortaya çıkan anketlerin çoğunda iktidar oy oranında bütün bu gelişmelerin karşılığı olacak bir gerileme görülememesinden doğan yoğun şaşkınlık görülüyor. Hem ülkenin içinde bulunduğu koşullar, hem de başta Erdoğan olmak üzere iktidar sözcülerinin yaşadığı çaresizlik karşısında hâlâ fazla yüksek bir oy desteği olduğu görüşü hâkim. Fakat meseleye bir de şu açıdan bakılabilir: Yüksekten düşmek için yeterince yükseğe çıkmak gerekir. Ve çok yüksekte oksijen seviyesi fazlaca düşer.

Yazarın Son Yazıları

Eyvallah

Eyvallah

Devamını Oku
10.09.2018
Ödenmemiş fatura yığını

Ödenmemiş fatura yığını

Devamını Oku
07.09.2018
Ekonomiyi siyasetle, siyaseti sertlikle idare

Ekonomiyi siyasetle, siyaseti sertlikle idare

Devamını Oku
03.09.2018
Lütufla başlamayan yasakla bitmez

Türkiye kaybedilenlerin açık seçik göründüğü, kazanılması gerekenlerin berraklaştığı günlerden geçiyor. Dünkü Cumhuriyet’in 1. sayfası, özellikle de Vedat Arık, Hayri Tunç ve Ahmet Şık fotoğrafları bunun özeti gibiydi: “Bitmeyen zulüm” ve bitmemesi gereken direniş.

Devamını Oku
27.08.2018
Partilerin yerel seçim ufku

Partilerin yerel seçim ufku

Devamını Oku
24.08.2018
Lütuf düzeni

Lütuf düzeni

Devamını Oku
20.08.2018
Kayıp bölüştürmek

Kayıp bölüştürmek

Devamını Oku
17.08.2018
Neyin mücadelesi kimin savaşı?

Neyin mücadelesi kimin savaşı?

Devamını Oku
14.08.2018
Krizi karşılama stratejisi

Krizi karşılama stratejisi

Devamını Oku
13.08.2018
Her şey algıdan

Her şey algıdan

Devamını Oku
10.08.2018
Göstermeye ihtiyaç yok, her şey zaten ortada

Göstermeye ihtiyaç yok, her şey zaten ortada

Devamını Oku
06.08.2018
Kim kimi idare ediyor?

Kim kimi idare ediyor?

Devamını Oku
03.08.2018
Diklenerek eğilmek

Diklenerek eğilmek

Devamını Oku
30.07.2018
Akşener gerçekten dönmezse?

Akşener gerçekten dönmezse?

Devamını Oku
27.07.2018
İyi Parti’de ne olacak?

İyi Parti’de ne olacak?

Devamını Oku
24.07.2018
Ne yaptınız da yoruldunuz?

Ne yaptınız da yoruldunuz?

Devamını Oku
23.07.2018
Sarsıntı kaçınılmazdı

Sarsıntı kaçınılmazdı

Devamını Oku
23.07.2018
‘Dağılma’ hevesi

‘Dağılma’ hevesi

Devamını Oku
16.07.2018
Kötü siyaset iyisini kovar

Kötü siyaset iyisini kovar

Devamını Oku
13.07.2018
Başkanın adamları

Başkanın adamları

Devamını Oku
10.07.2018
Yeni dönem başlarken

Yeni dönem başlarken

Devamını Oku
09.07.2018
Muhalefet neden dağıldı?

Muhalefet niçin dağıldı?

Devamını Oku
06.07.2018
Soruları bitmeyen seçim

Soruları bitmeyen seçim

Devamını Oku
02.07.2018
Değişim bir tercih değil

Değişim bir tercih değil

Devamını Oku
29.06.2018
MHP oylarının anlamı

MHP oylarının anlamı

Devamını Oku
26.06.2018
24 Haziran’ın iktidar tablosu

24 Haziran’ın iktidar tablosu

Devamını Oku
25.06.2018
Tek adamlık artık zor

Tek adamlık artık zor

Devamını Oku
25.06.2018
Bozgun görüntüsü

Bozgun görüntüsü

Devamını Oku
22.06.2018
Son düzlük notları

Son düzlük notları

Devamını Oku
18.06.2018
İttifaklar tablosu

İttifaklar tablosu

Devamını Oku
11.06.2018
Metal paslanması

Metal paslanması

Devamını Oku
08.06.2018
Rehavete yetmeyen ama cesaret veren bir umut

Rehavete yetmeyen ama cesaret veren bir umut

Devamını Oku
04.06.2018
Münafık dinamiği

Münafık dinamiği

Devamını Oku
01.06.2018
Başkasının oyu Dimyat’taki pirinç

Başkasının oyu Dimyat’taki pirinç

Devamını Oku
28.05.2018
Görev erteleme beyannamesi

Görev erteleme beyannamesi

Devamını Oku
25.05.2018
Seçimin arka plan senaryoları

Seçimin arka plan senaryoları

Devamını Oku
21.05.2018
Görev, ihtiyat, sürpriz

Görev, ihtiyat, sürpriz

Devamını Oku
18.05.2018
İyimserlik ve kötümserlik

İyimserlik ve kötümserlik

Devamını Oku
14.05.2018
AKP artık ‘eski Türkiye’

AKP artık ‘eski Türkiye’

Devamını Oku
11.05.2018
Muhalefete hediye

Muhalefete hediye

Devamını Oku
09.05.2018