Türkiye’den Turkey’e
Mine G. Kırıkkanat
Son Köşe Yazıları

Türkiye’den Turkey’e

03.03.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kanatlı canlıların uçanı vardır, koşanı vardır. Uçan ile koşan arasında son toplamdaki fark, ölüm anındadır. Bir kartalın başını koparırsanız, uçamaz.
Ama bir tavuğun ya da hindinin kellesini keser, serbest bırakırsanız, başsız hayvan bir süre daha, kanı boşalıp kalbi durana kadar koşar.
Çünkü uçmak, koşmaktan hem daha zor, hem daha karmaşık bir fizik mekanizmasıdır.
Yine de “soylu güç” armasıdır, kartal. Gücü kabasından ayırıp soylu hale getiren bu imgesel yüzündendir ki, Eski Roma’nın, ezelden ebede Almanya’nın, Avusturya’nın, Rusya’nın, elbette ki ABD’nin ve daha pek çok köklü ya da güçlü devletin simgesi, kartaldır.
Kurdukları devletler pek köksüz ve güçsüz sayılmayacak Türkler, nedense hiçbir dönemde kartallığı düşünmemiş, göklerde avlana, yerlerde zehirlene soyu da yavaş yavaş tükendiğinden, kuşkusuz dayanıksız bulmuş olacaklar ki:
Kurdukları sonuncu devlet Türkiye’yi, teknolojik anlamda kartaldan hem daha sağlam, hem daha gösterişli diye düşündükleri bir metaforla, yıllardır “motorları tam gaz çalışan, ama bir türlü havalanamayan devasa bir uçağa”, benzetenler çoktur. Bu metafor, yürek sesinde, “Ah bir havalansa!” dileğiyle yükselen, nihayet yükseklerden uçan bir Türkiye özlemini içerir.
Ne var ki Türkiye’nin yıllardır piste çakılı kalması yetmiyormuş gibi, motorları da tek tek sustu, susturuldu. Zaten kartal değildi, son gelişmelerin ışığında görünen hazin gerçek şu ki, kafası koptuktan sonra kanı boşalana, yüreği durana kadar, nereye gittiğini bilmeden koşan bir “Turkey” var, artık.
Birleşik Devletler’in mührüne kartal basan Amerikalıların, Türkiye’yi malum şükran gününde kurban kesip yedikleri “hindi” diye çağırmaları, herhalde bu infaza yabancı bir raslantı olmasa gerek!
Bir okurumun, “Hep beraber kafayı yedik!” diye özetlediği son tabloya bakılırsa, biz Türkler galiba “kafayı yemek” deyimini bile başımıza eninde sonunda gelecekleri önsezerek uydurduk: Madem Türkiye’nin başı yenecek, niye elaleme bırakalım, kendi kafamızı kendimiz yer, çıldırır, her gün birimiz tutulur, tüyleri yolunur ve tencereye sokulurken de “Demokrasi pişiyor!” diye sevinirdik, nitekim seviniyorlar.
Oysa bu cadı kazanında demokrasi pişer, bu cadı avcılarından demokrat çıkar, diye ummak iyi niyetle açıklanamayacak bir cehalettir.
Geçmiş hukuksuzluğa şimdiki hukuksuzlukla müdahale, hukuku getirmez, bitirir. Hukuksuzluğa karşı, ancak hukuk ve yalnız hukukla mücadele edilir.
Hukuksuzluğun üstüne hukuksuzlukla gitmek, haksızlığı ikiye katlamaktan ibarettir. Her gün, ciddi kanıtlara dayanmayan, gerçekliği tartışmalı darbe planlarıyla insanlar tutuklamak, tutuklananları makul sürede yargılamadan, haksız ve dayanaksız gerekçelerle yıllarca içerde tutmak, dışarda kalanlarda özgürlük duygusu uyandırmaz, tam tersine içlerine baskı ve korku salar.
Oysa demokrasi, özgürlük duygusu ve düşüncesidir. Korku, baskı rejimlerinin ölçütü...
Hukuk devletini, “herkese dokunulur” diye algılayıp sunanlar, sadece cahilin dik alası olmakla kalmayıp, bu ülkeye bu cehalet yüzünden demokrasinin gelmeyeceğinin canlı kanıtıdırlar.
Hukuk devleti, bu zevatın bilmeden sandığı ve sandığını uydurduğunun aksine, devletin kimseye ciddi gerekçeler ortaya koymadan dokunamadığı, dokunduğu zaman da savunma hakkının, iddia ve itham hakkından üstün olduğu hukuktur.
Hukuk devleti, sade yurttaştan kamu gücüne, her özel ya da tüzel kişiliğin yasaya uymak zorunda olduğu bir adalet durumudur.
Türkiye’de tam tersi oluyor. Yargı sistemi, insanların suçları kanıtlanmadan cezalandırıldıkları bir işkence ve hatta intikam mekanizmasına dönüştü. Yargıdan kaçanlar, kaçmayanların hukukunu çiğniyor.
Hukuk devleti olmadan demokrasi olmayacağına göre, kafası kesilmiş bir Turkey’in de umutsuz koşusu, ancak “guguk devleti”ne varır.

***

Yukarda okuduğunuz yazım, 2010 yılında, artık kapanmış olan bir gazetede yayımlandı. FETÖ, bazıları Adnancıların teknolojik desteğiyle üretilen sahte kanıtlarla orduyu ve yargıyı çökertirken; bugün her iki örgütü çökertmeye çalışan devletin mutlak muktedirinin, Pennsylvania’daki hoca efendiyi “Artık bitsin bu hasret…” diye yanına çağırdığı 2012 yılına daha 2 yıl vardı. Ve ben, hep böyle düşünüyor ve yazıyordum.
Türkiye’yi yönetenler, eksik olmasınlar, hiçbir öngörümü yanlış çıkartmadılar. Keşke yanılsaydım, ama olmadı.
Dolayısıyla bu bir teşekkür: Türkiye’yi bugünlere taşıyan AKP iktidarına, bu iktidara TBMM’deki gereksiz varlığıyla meşruiyet sağlayan CHP başta olmak üzere muhalefete, her sözümü doğruladıkları için minnettarım.
Mahvolan bir ülkede büyüklü küçüklü iktidarlarını güle güle kullansınlar, makam koltukları altlarında paralansın.

Yazarın Son Yazıları

Hemingway için “ikinci Truva kuşatmasının sonu” (2)

9 Ekim 1922 tarihli Toronto Daily Star gazetesinde Ernest Hemingway imzasıyla yayımlanan “Türkler İstanbul yakınlarında” başlıklı haber...

Devamını Oku
28.12.2025
Hemingway’in Türklerle imtihanı

Kurtuluş Savaşı’nın Cumhuriyetle taçlanmasına bir yıl var ve İstanbul işgal altındaydı.

Devamını Oku
21.12.2025
Bir sosyal demokratın anıları

Halkçı Parti’nin genç milletvekilleri koşulların izin verdiği ölçüleri aşarak 12 Eylül ve sonrasındaki işkence iddialarını Meclis gündemine taşıyordu.

Devamını Oku
14.12.2025
Hello Papa, sen misin yeni baba?

Boğaz kıyılarındaki küçük Byzantion yerleşkesini Nova Roma’ya (Yeni Roma, bugünkü İstanbul) dönüştürecek yıkım-yapım çalışmaları 324 yılında başladı.

Devamını Oku
07.12.2025
Türkiye’nin ilk kitap müzesi: FKE

Fethiye, yurttaşların ormanları yanmasın diye nöbet tuttuğu ve olağanüstü güzellikte kıyı şeridine çöken muktedirlere, muktedir torpillilerine karşı kazanamayacaklarını bile bile mücadeleye girmekten korkmayan çevreciler ile yurtsever Yörüklerin diyarıdır.

Devamını Oku
30.11.2025
Karar ve tavır

Türkiye artık ulusal bir toplum değil.

Devamını Oku
23.11.2025
Onlar SAFE, bizler saf..

Hayhuy arasında kaynadı gitti...

Devamını Oku
16.11.2025
Yangın önlemek mi, keriz silkelemek mi?

Turizm, Türkiye’nin en önemli gelir kaynaklarından biri.

Devamını Oku
09.11.2025
Panik atak mı, panik aşk mı?

Kırk yaş, rastgele bir yaş değildir.

Devamını Oku
02.11.2025
İster zart, ister zurt, illaki zort

Dünyada pek çok devlet ve yönetim biçimi vardır.

Devamını Oku
26.10.2025
Yılanların yalanı

Türkiye’nin yalanları, tarihi kadar uzun, kalın ve kuyrukludur.

Devamını Oku
19.10.2025
Hayaller Riviera, gerçekler Gazze

ABD’nin en hafif deyimle en tuhaf başkanı Trump’ın Gazze’ye ilişkin bir projesi var.

Devamını Oku
12.10.2025
Siter yalha züdü çekger dirmi?

Çocukken çok sevdiğim bir oyun vardı. Belki siz de oynamışsınızdır...

Devamını Oku
05.10.2025
Al saat ver saat

Makronezya müstebiti Valdemir Potin’in ricası üzerine Mikronezya’yı barışçıl amaçlarla işgal eden 100 bin Çinli askeri doyurmak kolay değildi.

Devamını Oku
04.10.2025
Bir muhtarın çığlığı

11 Eylül 2025 tarihinde Kadıköy ilçesindeki Caferağa Mahallesi’nin kalbindeki tek mazbut (tahrip edilmemiş alan), Ali Oğlu Hüseyin Vakfı’na ait 12 dönümlük arsa için bir ihale düzenlendi.

Devamını Oku
28.09.2025
Hatırla sevgili, o makus tarifi

100 bin Çinlinin 100 bin nüfuslu Mikronezya adasını işgali, iştah ve sefayla sürüyordu.

Devamını Oku
27.09.2025
Eğriliğin ederi, doğruluğun bedeli

Dünyanın tüm kedileri aynı dili konuşur, aynı tınılarda hırlar ve miyavlarlar.

Devamını Oku
21.09.2025
Kayyum devşirme

12 Haziran 2011 genel seçimleri, Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olarak girdiği ikinci, oy kullanabildiği ilk seçimdi.

Devamını Oku
14.09.2025
Sal gideyim, salla geleyim

Yalnız ve güzel ada Mikronezya’nın uyuşuk ahalisi, her şeye alıştığı gibi savaşsız gerçekleşen Çin işgaline de alışmış, minnak adayı nüfusu kadar işgalciyle paylaşmayı da kabullenmişti.

Devamını Oku
13.09.2025
Hayaller dolgun fon, gerçekler yırtık don

Güzel bir Kafkas atasözüdür: “Yükseklerde ne eserse alçaklarda onu toplarsın.”

Devamını Oku
07.09.2025
Belirsizliğe doğru

Joseph Ignace Guillotin, 1738 ile 1814 yılları arasında yaşamış bir doktor; Paris Tıp Enstitüsü’nde anatomi dersleri veren bir hocaydı.

Devamını Oku
31.08.2025
Yarım insan hakları

Mısır, nüfus çoğunluğu Müslüman bir ülkedir.

Devamını Oku
24.08.2025
我们身后还有十五亿

Çin’in Mikronezya’yı sessizce işgali Makronezya müstebiti Valdemir Potin hariç, Ezya arşipelindeki tüm istibdatları heyecana gark etmiş ve hatta okyanus ötesi kıtaları da zıplatmıştı.

Devamını Oku
23.08.2025
Bir vasiyetin ağırlığı

“Toplum olarak fikirdüşünce gelişmesi ve vicdan bilinçlenmesi gibi nimetlerden yoksun kalmışlığımızın iki sorumlusu vardır...

Devamını Oku
17.08.2025
Çin işi, asker dişi

Mikronezya ile Yutania’nın şöyle ağız tadıyla bir türlü kapışamayan ordularının sahillerde pineklediği bir sabah; olan oldu.

Devamını Oku
16.08.2025
İsyan hakkı

İnsanlar niçin anneye, babaya, düzene isyan ederler?

Devamını Oku
10.08.2025
Yanık toprak taktiği

Türkiye, artık ağır yaralı bir ülke.

Devamını Oku
03.08.2025
Satamam derdimi kimseye

Mikronezya’nın Yutania ile nihai kapışması beklenirken Ulu Çoban Muktedir Makropiç’in de askeri ve sivil ahalinin moralini elbette yüksek tutması gerekiyordu.

Devamını Oku
02.08.2025
Patria Nostra’dan Madara Mostra’ya

Hani karşınızda biri limon yer, sizin damağınız kamaşır.

Devamını Oku
27.07.2025
Emekli açlık, emeksiz tokluk

Köyde doğdum. Lise bitene kadar kara lastik ayakkabı giydim. Devlet yurdunda tıkış tıkış vaziyette üniversiteyi bitirebildim...

Devamını Oku
20.07.2025
Son dilek, yok çörek

Mikronezya ve Yutania’nın yaz sıcağında çöle dönüşen kumsallarında düşman beklerken sivrisinek avlayan, sevdiklerinden aylardır uzak kalan askerler, depresyona giriyorlardı.

Devamını Oku
19.07.2025
Yüreğimiz sızlar, ciğerimiz yanarken...

Canlılar arasında bir canlı türü olan insanın, ait olduğu memeliler sınıfındaki diğerlerinden tek üstünlüğü, beyinsel yeteneğidir.

Devamını Oku
13.07.2025
Dar sahada kısa paslaşma

Mikron ordusu kıyıda düşman beklerken, Betonit Saray’da işler çığrından çıkmıştı. Olası savaş masrafları boyuna yoksul halkın sırtına bindiriliyor; savaş korkusu ise Kel Tepe’deki ayrıcalıklı nüfusun cima furyasını kamçılıyordu. Sarayın CİA danışmanı Frozen Goldstein, donuk zekâsına karşın epeyce ateşli bir çapkındı. Güzeller güzeli karısı Frambuaz ise başlangıçta dini bütün bir Yolcu ve erdemli bir kadındı. Ama kocasının ihanetlerini öğrenince yoldan çıkmış; “göze göz dişe diş” deyip o da cima havuzuna atlamıştı.

Devamını Oku
07.07.2025
Diyanet’in yol harcı, teğmenlerin ihracı

Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023’te Atatürk’ü anma etkinlikleri için son hazırlıklar yapılıyordu.

Devamını Oku
06.07.2025
Saçma sapan bir savaş mıydı?

Saçma sapan bir savaş mıydı? İ srail’in suikast saldırıları, İran’ın Demir Kubbe’yi delen füzeleri, ABD’nin İran’ı bombardımanı, yıkılan binalar, insan kayıpları ve pek de anlam verilemeyen bir savaş daha tavsadıktan sonra ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth dünyaya açıkladı: “Biz bu saldırılara aylardır hazırlanıyoruz…”

Devamını Oku
29.06.2025
Suratın tatlısı, limonun ekşisi

Mikronezya adasının Yutania’ya bakan kıyı şeridinde, askeri karargâh dışında bir sivil yaşam belirtisi de vardı...

Devamını Oku
28.06.2025
Sarı Paşa ve Türk Mucizesi

Vakit dardı. Kütahya mücadelesi sonrası, Yunan ordusu var gücüyle saldırıya geçecekti.

Devamını Oku
22.06.2025
Felekten bir gece, adını hece hece

Bolluk ve mutluluk istibdatı Yutania adasında, herkes seferberlik öncesi günleri özlüyordu.

Devamını Oku
21.06.2025
Organize işler

Antik Yunan tarihinin “Sokrates öncesi” diye anılan ilk filozofları, sayıları 23’e ulaşan bir düşünür topluluğuydu.

Devamını Oku
15.06.2025
Doğal cennetten parasal cinnete: Türkiye

Jeolojik olarak yaklaşık 300 milyon yıl önce oluşan ve şairin dediği gibi Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu, birçok ilkleri barındıran bir coğrafya olmasının yanı sıra çok çeşitli bitki ve hayvana da ev sahipliği yapar.

Devamını Oku
08.06.2025