Bu yazıyı...
Attığı telaşlı tweet’lerle lafı “Valla Freddie Mercury’ni askeri falan değiliz”e getirmek için ter döken Beşiktaş Belediye Başkanı’nın,
Hayatta ciddiye alınması gereken şeylerle alınmaması gereken şeyleri fena halde birbirine karıştırdığını varsayarak yazıyorum.
(Ciddiye alınacak şeyler: Direniş, insan hakları, adalet, eşitlik, özgürlük...
Ciddiye alınmayacak şeyler: Tehdit, cahillerden gelen ahlaki baskı, gerici toplumsal yaptırımlar, akılsız kınamalar, yersiz ayıplamalar, homofobik refleksler...)
Olay Beşiktaş Belediyesi’nin Twitter hesabında yaşandı.
Söz konusu olan ve tepkiler yüzünden alelacele kaldırılan tweet’i artık belediyenin sayfasında bulamazsınız.
Tweet’te Beşiktaş Belediyesi’nin binasına asılmış bir gökkuşağı bayrağının fotoğrafı vardı;
Altında da “Fredie Mercury’nin askerleriyiz” yazılıydı.
Bunun, bugünün el değiştiren Türkiye’sine ağır gelecek, Amsterdam Belediyesi standartlarında bir tweet olduğu tartışılmaz.
Ve sırf bu yüzden bile bu tweet’in arkasında durmamak, duramamak Beşiktaş Belediyesi’ne yakışmaz.
Ama Beşiktaş Belediye Başkanı, belediyenin Twitter adresinden onur haftası dolayısıyla atılan ve LGBTİ hareketine esprili bir selam çakan bu kurumsal tweet’i derhal kaldırttı ve yapılan “hata” yüzünden halktan özür diledi.
“Sosyal medyada çalışan bir arkadaşımız işgüzarlık yapmış” dedi.
“Biz sadece Hz. Muhammed Mustafa (Sav) ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün değerlerinin peşinde devletimizin ve milletimizin askeri oluruz” dedi.
“İnsanlarımızın değerlerine, kültürlerine, inançlarına ve tercihlerine saygı göstermek düsturumuzdur” dedi.
“Bizim saygılı tutumumuz eşcinselliği teşvik etmemize neden olamaz” dedi.
“İnancımız ve toplumsal yaşama bakışımız buna engeldir” dedi.
Neticede asla kabahat sayılmaması gereken bir tweet uğruna uzun uzun dil dökerek ifade ettiği özrü, bildiğiniz koca bir kabahate çevirdi.
Eşcinselliği teşvikten, inanca saygıya kadar olmayacak bahanelerle dolu bu dilin LGBTİ hareketi açısından sınıfta kalması bir yana;
Sergilenen tavır baştan ayağa politik bir facia.
Şu korkunç zamanlarda, iktidara kafa tutmanın yolu onun bir silah ve araç olarak kullandığı muhafazakârlığa prim vermekten geçmez.
Aksine, her fırsatta başka bir Türkiye hâlâ mümkün mesajları vermekten ve bu mesajlara uygun yürekli bir dil ve tavırda inat etmekten geçer.
Biz...
Yani iktidarın diş biledikleri...
Tarihe gömmeye ant içtikleri...
Cumhuriyet aydınlanmasından kendi aydınlığını yaratmaya çalışanlar... Muhafazakâr politikaların hedefinde olanlar...
Biz...
Şakalarla yücelttiğimiz kıymetli bir dilin çağdaş ve etkili politik ikliminden güç almaktan vazgeçersek;
Resmi ve işgalci ve muhafazakâr ideolojiler tarafından dışlanan tüm değerlere, her şeye rağmen, inadına sahip çıkmaktan korkmaya kalkarsak;
Ahlaki ya da dini, tüm zorba yaptırımlara direnmeyi erdem saymaktan cayarsak;
İşi hesaba, kitaba vurup tehditlere, tepkilere prim verirsek;
Zaten kısmaya çalıştıkları sesimizi korktuğumuzdan daha çabuk engeller;
Kopartmaya fırsat kolladıkları dilimizi de tam dibinden pat diye keserler.
O yüzden hassasiyetlerle hak karşı karşıya geldiğinde, rasyonel akıl seçimini hassasiyetten değil, haktan yana yapar.
Hakları korumak için kalabalıkların hassasiyetlerini beslemek yerine onları onarmanın yolları arar.
Ayrıca Fredie Mercury’nin askerleri olmak şahane bir oksimorondur*.
Bu güzelim oksimorona da böyle kolay kıyılmaz.
(*) Oksimoron: Birbiriyle çelişen ya da tamamen zıt iki kavramın bir arada kullanılmasıyla oluşan ifadeye denir. Bunu bazen anlamı kuvvetlendirmek için yaparsınız; bazen sanatsal bir estetik niyetiyle; bazen de halihazırda kullanılan bir kavramı alaya almak için...
Ama biz gerçekten Freddie Mercury’nin askerleriyiz
Yazarın Son Yazıları
Yanık saraylar
Patron çıldırdı
‘O kadar istiyorsan eve bir mülteci al besle’
Vatandaşın evi
Mültecinin evi
Atinalı Sokrates’ten Boğaziçili direnişçilere
Sizin hiç silahınız çalındı mı?
Uçağın kadar konuş!
Merve’nin kaderi ve bizim kaderimiz
‘Ben Aziz Nesin...’
Çocuk tacizinin önlenemeyen devamlılığı
Her şey ‘gerçekten’ çok güzel olsun diye...
O çocuklar sizi hiç sevmeyecekler
Katil belli, refleks belli, sonuç belli
Gazeteciliğin karanlık yüzü
‘Hadi’ ama kime hadi?
Mafyayı bilmek ve mafyayı anlamak
‘Ne oldu? Öldürdün mü?’
‘O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!’
Neyi bekliyorsunuz?
Kimin lehi, kimin aleyhi?
Mafyanın ve iktidarın selameti, ülkenin kıyameti
Gençliğe hitabe
Sen de vaat edilmiş, ben diyeyim işgal edilmiş
Devlet, mafya ve siyaset üçgeni değil, dairesi
Çocuklarımızın ismini neden Deniz koymuştuk biz?
Temel ihtiyaçlar listesi
Beş maymun* ve bir toplum
İnsanlığın aydınlık ve karanlık yüzü
Bugün 23 Nisan, öfke doluyor insan!
Burada yazar ne demek istemiştir?
Geçmiş olsun Ahmet Altan
‘Patates soğan, güle güle Erdoğan’
‘Darbe’nin kelime anlamı ve bizim için anlamı
Günün mönüsü: Emekli generaller
Geniş kalçalı ve çok memeli kadın tanrılar
Kokain cesareti
İktidarın yüzüncü yıl fantezisi belli, peki ya sizinki?
Siyasi başarısını;
Tek parti, tek akıl, tek uçurum