‘Bırak Evi Bok Götürsün!’

10 Mart 2015 Salı

En sevdiğim kadınlar günü sloganıdır:
“Bırak evi bok götürsün!”
Çünkü bu lanet düzen, ancak itaatsizlikle değişir.
Eğer bir şeylerin gerçekten artık daha farklı olmasını istiyorsak, işe bize biçilmiş temel rolleri yeniden sorgulayarak başlamalıyız.
Feodal aile hapishanelerinde tehditlerle, dayaklarla varlığını sürdüren ya da sakat kalan, deliren, öldürülen kadınların kaderinin değişmesi gibi bir idealimiz varsa; bunu isteme gücünü kendimizde hissediyorsak...
Önce kendi kaderimize ve direncimize bir otopsi yapmalıyız.
Kadına yönelik toplumsal tehditlerden nispeten uzak yaşayan ve kendi hayatını özgür iradesiyle sürdürme şansına sahip olan kadının bile en büyük zaafı, bir yandan erkeğe yüklenen efendi rolüne meydan okurken; diğer yandan üzerine yapışan köle etiketini bir rozet gibi taşıma ısrarıdır.
Ütüsünü yapıp tozunu almadan, dolapların içini düzeltip camları silmeden rahat edemeyen kadınlar...
Evi temiz tutmayı bir numaralı vazifesi belleyen ve içerisi ne kadar temizse dışarısı da bir o kadar kirlidir sanan kadınlar...
Var oluş nedenini, yataktaki ya da sokaktaki zaferleriyle değil, sadece mutfaktaki zaferleriyle tanımlayan kadınlar...
Doğurmazsa varlığının bir anlamı olmayacağına ikna olan kadınlar...
Ne kendi kaderlerini değiştirebilirler ne de bir başkasınınkini.
Toplumun kadınları annelik hapishanesine tıkmaktaki ısrarı boşuna değildir.
İsteklerinin ve heveslerinin cazibesine kapılıp dünyayı bir anda tersine döndürebilecek potansiyeli rahminde taşıyan kadına kurulan en sağlam tuzak, anneliktir.
Kadınlar asırlardır kutsal annelik masalıyla uyutulurlar.
Hatta komaya sokulurlar.
Toplum, kadını kolektif bir hipnoz marifetiyle hayatın gerçeklerinden ustalıkla koparıp kalın bir zincirle rahminden ve kalbinden annelik hülyalarına sıkı sıkı bağlar.
Onun aslında bir erkeğinki kadar uçarı olan varlığı üzerinde mutlak bir hâkimiyet kurmayı başarır.
Ahlak tanımlayıcı irili ufaklı iktidarlar tarafından, doğurmamak gibi bir seçeneği olmadığına ikna edilen kadın, en son çare olarak doğurmazsa pişman olacağı tehdidiyle terbiyelenir.
Bundan sonra artık onu anne olmanın müthiş hazzıyla, anne olmamanın müthiş hazzının eşdeğer olduğuna kolay kolay inandıramazsınız.
Bir tercih hakkı olduğu gerçeği, kulağına küfür gibi gelir.
Çarşafların asla ütüsüz serilemeyeceği bilgisiyle erken yaşta deforme olan o zihin, anneliğin getirileri ve götürüleri üzerine mantıklı bir muhakeme yapmaktan kadim bir telaşla daha en başta men edilmiştir.
Doğurmazsa çıldıracağını sanır da; doğurursa çıldırabileceğini aklına getirmekten utanır.
Sırf bu utanç yüzünden, fazla düşünmeden...
Çocuklarını öldüren ya da terk eden, onları bir türlü sevemeyen annelerle dolu bir dünyada kendi riskli yerini alır.
O yüzden önce bir bırakın, evi bok götürsün.
Sonra isterseniz, gerçekten isterseniz, her şeyi ama her şeyi gönlünüzce temizlersiniz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yanık saraylar 4 Ağustos 2021
Patron çıldırdı 30 Temmuz 2021

Günün Köşe Yazıları