Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Akşener krizi

05 Mart 2023 Pazar

Hiç şaşmadım. 

Deprem aklımızı başımızdan almadan önce “Kalıcı yaz saati uygulamasını kaldıracağız”a dek içinde ayrıntı barındıran 244 sayfalık “Ortak Mutabakat Metni” açıklandığında, “İş demek ki bundan böyle üç nalla bir ata kaldı” diye düşündüğümü hatırlıyorum. 

Muhalafetin biricik beklentisi “ortak aday” mevzusunu geçip, 9 başlık ve 80 ara başlıktan oluşan, bağlayıcılığı olmayan bürokratik bir metini öne çıkarmak o kadar aşikâr bir “göz boyama” hamlesiydi ki kapalı kapılar ardında bambaşka hesapların döndüğünü görmemek, fark etmemek ya da en azından kuşkulanmamak olanaksızdı. Zira makul olan önce adayı belirlemek, ardından ortak adayla birlikte programı açıklamaktı.

İngilizcede “Putting the cart before the horse/Arabayı atın önüne koşmak” diye bir deyim vardır. 

Öncelikleri saptayamayan beceriksiz ya da saçma, iler tutar yanı olmayan mantıksız ve bazen de içinde bit yeniği olan organizasyonlar için kullanılır. 

Altılı masa da âlâyı vâlâyla “Ortak Mutabakat Metni” adı altında program açıklarken tam bunu yaptı: Atı arabanın önüne koyacağına, arabayı atın önüne koştu. 

Masanın bize büyük düş kırıklıkları hazırlayabileceğini, bu aşırı tafsilatlı ve gösterişli metin açıklandığında düşündüğümü net hatırlıyorum. 

BAŞLAR KUMA GÖMÜLDÜ

İmamoğlu’nun 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldığı günün gecesinde yapılan Saraçhane mitinginde de gene aynı “eyvah, eyvah” duygusuyla sarsıldığımı biliyorum.

Kritik mitinge Kılıçdaroğlu gelmemişti. 

Ne olduğu anlaşılamayan, pekâlâ ertelenebilir bir gezi için Berlin’e gitmiş, iktidarın hedefindeki İmamoğlu’na kol kanat germek... Tek başına Akşener’e kalmıştı. 

Dönüşte hatırlarsanız CHP lideri, Akşener’le “Vay sen benim yokluğumda, bana haber vermeden, nasıl rol çalarsın?” diye kavgaya tutuştu.

O kavgayı da ibretle “Koyun can derdinde, kasap et derdinde” duygusuyla izlediğimi anımsıyorum. 

Demem o ki Kılıçdaroğlu-Akşener arasındaki fay hatları ortadayken; deprem meselesinde olduğu gibi tıpkı başlar kuma gömüldü ve “mış” gibi yapıldı.   

Akşener’in Kılıçdaroğlu’nun adaylığına hiç mi hiç sıcak bakmadığını sağır sultan dahi duymuştu. 

Ancak kamuoyu önünde konunun uzun boylu irdelenmesinden imtina edildi. 

Dost toplantılarında bile tartışmalar “Kılıçdaroğlu’ndan uygun aday yok” argümanıyla noktalanıyor; ortaya sürülen çekinceler “Sus, moral bozma!” gerekçeleriyle püskürtülüyordu...

Kamuoyu Kılıçdaroğlu’nun aday olacağına ve 6’lı masanın bu adaylığı eli mahkûm kabul edeceğine, seçimlerin illa kazanılacağına sonuna dek inandırılmıştı.   

Kılıçdaroğlu belli ki oluşan bu atmosferin Akşener üzerinde gereken baskıyı yaratacağına ve “ikna olmasa” da... Onu muhtemelen son dakikada şah-mat anlayışıyla ileri süreceği adaylığını kabullenmeye zorlayacağını düşünmüştü.

Ekmeleddin İhsanoğlu için de nitekim vaktiyle seçmenlerine “Tıpış tıpış oy vereceksiniz” dememiş miydi?

TIPIŞ TIPIŞ DAYATMACILIĞI

Bu kez de masadaki üstelik erkek liderler bir son dakika hamlesiyle açıkladığı adaylığını tasdiklerken masanın tek kadın liderine de tıpış tıpış evet demekten başka yol kalabilir miydi?

Kılıçdaroğlu’nun böyle can sıkıcı bir “tıpış tıpış” dayatmacılığı var, bunu biliyoruz. 

Akşener’le aylardır 6’lı ve ikili görüşmelerde yan yana gelinmiş ama masaya dinamit bırakan son toplantıya dek adaylık konuşulmamış! 

Turhan Çömez anlatıyor: “Kılıçdaroğlu ne 6’lı masada, ne bire bir toplantılarda Akşener’e aday olmasıyla ilgili hiçbir açıklamada bulunmadı. Yani düne kadar adaylığı hiçbir şekilde, hiçbir yerde konuşulmadı.”   

Yani Kılıçdaroğlu’nun bile isteye geliştirdiği bir strateji söz konusu: “Ortamı adaylığıma hazırlarım. Akşener mecbur kalır. Hayır diyemez!”

Siyaset bir ikna sanatı değil mi? Bu nasıl siyaset? Türkiye’nin bu en kritik kavşağında nasıl bir strateji? Nasıl bir vizyon?  Nasıl bir öngörüsüzlük? Nasıl muhatabını hiç ölçememek ve tanımamak?

Birden bire şimdi “Akşener güvenilmez. Şimdiye kadar kimleri sattı!” diyenler çıktı ortaya. 

Madem öyle, güvenilmez biriyle neden yola çıktınız da denmeyecek mi?

“Akşener son dakikada masayı sattı” demek her şeyi fazlasıyla basite indirgiyor.. 

Bu şartlarda kim olsa patlardı. 

Tıpış tıpış siyasetle buraya kadar. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Belle Époque’ bitti 8 Aralık 2024
Trump, Musk ve Zweig 1 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları