Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demokrasinin boğazına hançer
Yıllar önce genç bir muhabir olarak İspanya’nın demokrasiye geçiş serüvenini izlediğimde, öğrendiğim zihin açıcı ilk kriter “zıt siyasi kamplar arasında iktidarın barışçıl yolla el değiştirebilir olması”ydı.
Bir ülkenin demokrasi sınavından geçebilmesi için “iktidarın maraza çıkarmadan, kesintisiz olarak devredilebilir olması” gerekiyordu.
Belleklerden silinmeyen korkunç bir iç savaş ve 40 yıllık zalim bir diktatörlük yaşamış bir ülke için böyle bir dönüşüm bir düş, çölde serap gibiydi.
Dünyanın özellikle gözleri önünde yaşanan kısa devre bir askeri darbe girişimi ardından yapılan ilk 1982 seçimlerinde “mutlak çoğunlukla” zafer kazanan sosyalistlerin kazasız belasız iktidarı devralıp alamayacağı zihinlerde soru işareti olarak durmaktaydı.
Ama umulmayan oldu; halkın kayıtsız şartsız desteğini alan güçlü, karizmatik lider Felipe Gonzalez’in dirayetli adımları sayesinde sosyalistler iktidar koltuğunu alayı valayla sorunsuz aldılar.
İspanya salt o tarihi seçimlerin sonucunu değil, 80’lerin gerisini bu harika “demokrasi şöleni”nin coşkusuyla yaşadı.
İktidarın kavgasız, gürültüsüz, şiddetsiz, hilesiz, mızıkmadan, huzur ve güven içinde sağdan sola geçebilmiş olmasını ülke halkı demokratik değişimin nişanesi görüyor, “İşte bu!” diyordu: “Demokrasiye geçiş budur.”
MİNAREYE KILIF
Bunları 6 Ocak Kongre baskınının 1. yılı vesilesiyle ABD Başkanı Biden’ın yaptığı konuşmayı izlerken hatırladım.
Trump’a atfen “Tarihte ilk kez seçim kaybeden bir başkan, şiddete başvurarak Kongre’yi basan güruhu engellemedi ve iktidarın barışçı yoldan el değiştirmesinin önüne geçmeye çalıştı. Amerikan tarihinde hiçbir başkanın yapmadığını yaparak halk iradesi ve seçim sonuçlarını hiçe saydı” dedi Biden.
ABD Başkanı ardından bunu “demokrasinin boğazına dayatılan bir hançer” olarak tanımladı.
Hançer saplandı mı geri dönüşü yok. ABD, o “geri dönüşü olmayan noktaya” acaba ne oranda yakın?
Konuşmayı bu soruya cevap arayarak dinledim.
“Bir dönüm noktasındayız” diyor Biden: “ABD ve dünyada demokrasiler ve otokrasiler arasında mücadele var. Nasıl bir ulus olacağımıza şimdi karar vereceğiz. Siyasi şiddeti norm alan bir ulus mu olacağız?.. Ben demokrasimizin boğazına hançer dayatılmasına izin vermeyeceğim.”
ABD Başkanı’nın bu kerte dramatik bir konuşma yapmasının tek nedeni var: Tehlike geçmiş değil.
Biden’ın görevi devralmasıyla konunun kapandığını sanmıştık. Kapanmamış. Yalnız Biden değil, eski başkanlardan Carter, “Korkuyorum. Ülke uçurumun kenarında!” diyor. Obama da “Demokrasi hiçbir zaman bunca tehdit altında olmamıştı” uyarısı yapıyor.
Gözlemciler kaygılı.
Trump’ın 2024 seçimlerine adaylığını koyması halinde -ki bu güçlü bir olasılık- ABD’nin “otokrasi”ye dönüşmesi işten değil.
O yolun taşları, şimdiden döşenmeye başlanmış.
“Darbe girişimi” olarak tarihe geçen Kongre baskını meğerse tehlikenin sonu değil, yeni bir “milat” olmuş.
ALGI OPERASYONU
Yenilgiyi kabullenmeyen Trump, zemini işliyor ve Demokratların 2024 seçimini de almalarının önünü her yöntemle kesmeye çalışarak, 2020’de yapamadıklarını 2024’te yapmaya hazırlanıyor.
Bunun için ne lazım?
Her şeyden önce dezenformasyon.
Twitter’dan atılan eski başkan, ilk iş kendisine “Truth” (Gerçek) adlı yeni bir sosyal medya ağı kuruyor.
Ekonomik gücüyle partideki muhaliflerini baskı altına alarak hizaya sokuyor. Baskı altına almak derken partide artık “Trumpçı” olmak yetmiyor, aynı zamanda liderin “sandığı çaldılar” yalanına da destek atmak gerekiyor.
Cumhuriyetçi Parti bundan böyle Trump derebeyliği.
2020 seçimlerinin çalındığına dair tek kanıt olmamasına karşın, “bir şeyler oldu” mantığıyla Cumhuriyetçi seçmen tabanına da sürekli belirsizlik ve kuşku zerk ediliyor.
Yoklamalara göre Cumhuriyetçi tabanın üçte ikisi, Kongre baskınının bu ilk yılında “sandığın çalındığına”, yarısı da eylemcilerin bu durumda haklı olduğuna inanıyor.
Baskın ertesinde olayları kınayan vitrindeki Cumhuriyetçilerin -birkaç isim dışında- hepsi çark etmiş durumda.
Güçlü lider kültü, yandaş yarışı ve algı operasyonu ile 6 Ocak baskınının nitelik değiştirdiğini, MAGA (Make America Great Again/Amerika’yı Yeniden Haşmetli Yap) ahalisi başta olmak üzere partililer asında bir utanç vesilesinden “küllerden silkinme” miladına dönüştüğünü görüyoruz.
2024’te başkanlığı yeniden Demokratların alması halinde bu idmanlı “stop the steal/oy hırsızlığına son” tayfası artık daha planlı ve örgütlü biçimde olay çıkaracak. Senaryo bu.
Minareyi çalmaya hazırlananlar, diğer deyişle kılıf hazırlıyor.
Trump hayranlığı ile bilinen dünyanın ünlü otokratları, Bolsonaro’dan Orban’a, beri yandan durumdan vazife çıkarmak üzere oyunu izliyor.
Daimi iktidarın sırrı ve sloganı belli: “Sandığı çaldılar!”
Gerçeğin ne olduğunu zira artık gerçekler değil, otokratlar belirliyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- Ankaralı Turgut hayatını kaybetti!
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği