Yeni COVID düzeni

28 Kasım 2021 Pazar

Viyana’dan yazan okurum Tolga, Avusturya’nın “zorunlu aşılama kararı”nın “antidemokratik bir uygulama olacağını” belirterek devam ediyor: 

Avusturya gibi demokratik bir ülkede bile bu karara karşı sendikalar, işçi konseyleri ve hatta sol partilerden muhalefet yok. Tam tersine olumluyorlar bu kararları. Kolaycı ve baskıcı sermaye ile beceriksiz politikacıların zapturaptına, Avrupa demokrasisi boyun eğecek mi?...

İki hafta evvel lockdown (kapanma) olur mu diye sorduğumda yok canım kesinlikle olmaz diye gülüyordu Avusturyalı sosyal demokratlar bu geri kalmış ülkeden gelen bendeniz Türk göçmene. Beş gün önce acaba zorla insanları aşılarlar mı diye sorduğumda ‘Burası Türkiye mi?’ diye bakıyor, ‘Hayır olmaz öyle şey’ diyorlardı.  

Kanaatimce Pandora’nın Kutusu açıldı. Gelişen teknoloji ile artan kontrolün katalizörü muhtemelen COVID ve aşısı olacak.”

Viyanalı okurum, hemen eklemeliyim ki bir aşı karşıtı olmadığını da not etmiş ve naçiz yazarınız gibi üçüncü aşısını da olmuş. Ne ki COVID baskısıyla siyasi iklimde çok temel bir şeylerin değişmekte olduğuna dikkat çekiyor. Bunun önemle üzerinde duruyor.  

YURTTAŞ - DEVLET İLİŞKİSİ DEĞİŞTİ

Reppublica gazetesi yazarlarından Ezio Mauro’nun henüz pandeminin ilk döneminde konuyu kaleme aldığı çok ilginç bir kitabı var: “Virüs ve Demokrasinin Enfeksiyonu

Repubblica’nın on yıl boyunca genel yayın yönetmenliği koltuğunda oturan Mauro, özetle “COVID’in yalnız kişisel organizmaya girmekle kalmayıp sosyal organizmayı ve özgürlükleri de ağına düşürdüğünü, bunun sonucunda devlet - yurttaş ilişkisinin değiştiğini ve bir otorite artı değerinin ortaya çıktığını” söylüyor.

Bu “otorite artı değeri”nin yurttaş üzerinde “velayet”e dönüştüğünü değerlendiren yazar, virüsün Batı demokrasilerinde bir “önce” ve “sonra” yarattığını, COVID’le yaşanan “sürekli teyakkuz halinin post-demokrasiye geçiş için gerekli duygusal iklimi oluşturduğunu” ifade ediyor: 

Sıra dışı anlarda kuralların ayak bağı yaratmaması için hâkimiyeti kurumsallaştıracak bir OHAL’e ihtiyaç duyulur” diyor özetle Mauro, “Bu dönüşümü sağlayan ivme şimdi korku. Salgının yarattığı psikoz öyle büyük ki kimse yönetenlerin güç aşımından çekinmiyor ve siyasi erk bunu ivedi biçimde kullanıyor. Sonuç, demokrasinin enfeksiyonu!

Dördüncü dalgaya giren eski kıtanın atmosferi bugün bu: Bir korku OHAL’i. Anahtar sözcük “korku”.

 Akşam haberlerinde TV karşısına geçtiğinizde sürekli olarak COVID eğrisindeki dikleşme ile yeni bulaşıcı varyantların bombardımanına maruz kalıyor, tedbirlerin nasıl giderek daha da sıkılaştırıldığını duyuyorsunuz.  

Nüfusun yüzde 87’sinin zaten aşılı olduğu İtalya’da aşı pasaportu olmayanlar örneğin toplu taşıma araçlarına da alınmayacaklarmış, Noel çarşılarına girişlerde ziyaretçilerden gereğinde aşı pasaportu yerine bileklik takmaları istenecekmiş...

BİZ VE ONLAR

Kamuoyunun da hevesle alkış tutttuğu “süper aşı pasaportu”, “daha süper aşı pasaportu” yarışında artık sınır yok gibi. Auschwitz misali neredeyse bileğe damga vurulacak kerteye gelindi. Halihazırda “bileklik” aşamasındayız: Bileklik taşıyan makbul vatandaşlar ve bilekliği olmayan aşısızlar. Biz ve onlar. 

COVID’le mücadele” Avrupa ülkelerinde neredeyse tümüyle bundan böyle “aşılılar” ve “aşısız vatandaşlar” ayrımı üzerinden yürütülüyor. 

COVID’in yarattığı tüm sosyal öfke, huzursuzluk, güvensizlik, belirsizliğin hesabı “aşısızlar” üzerinden görülüyor. 

Kıyıda köşede “Tamam, iyi güzel, aşı yaptıralım, yaptırıyoruz da ama nasıl oluyor da dördüncü dalga örneğin şimdi dünyanın bu en yüksek aşılı coğrafyası Avrupa’yı kasıp kavuruyor?” diyen, kuşku belirtenler -kamuoyu baskısıyla- hızla dışlanıyor. 

Milano Üniversitesi’nde ahlak felsefesi dersleri veren Andrea Zhok’un sözleriyle kapatalım bu yazıyı. 

Hayatım boyunca” diyor Zhok, “Ekonomik güçler, hükümetler, Avrupa Birliği, medya ve yargının bugün olduğu denli tek bir çizgide hizalandığı bir dönemi görmedim ve yaşamadım. Abartmayalım da adına diktatörlük demeyelim... Kulağa daha hoş ve sevimli gelsin diye hadi ‘pippo’ tabir edelim.”

Virüs, yeni bir “pippo düzeni” yarattı. 

Avusturya’daki zorunlu aşı uygulaması da sonuçta bir “pippo düzenlemesi”. Ama gene de aşı pasaportu var - yok diye kolunuza bileklik takılmasından daha tutarlı bana göre.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları