Cumhuriyetçi bir sol - Ali Haydar Fırat
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Cumhuriyetçi bir sol - Ali Haydar Fırat

01.11.2024 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’deki düzen bugün ideolojik-politik hatta sıkışmış ve çözüm üretememektedir. Türk-İslam sentezi çökmüştür. İslamcılık ve milliyetçilik bütün albenisini yitirmiştir. Tıpkı Osmanlı’nın son dönemindeki gibi uluslararası güç dengeleri içinde ödünler vererek ayakta kalmaya çalışılmaktadır. 

Türkiye bugün bir yöntem arayışındadır. Ülkeyi ve toplumu düze çıkaracak ve var olan krizleri aşacak yeni ve de güçlü bir fikir bulma çabasındadır. Bu arayış elbette geçmişin devrimci mirasından bağımsız ve kopuk değildir. 

Osmanlı’nın son dönemindeki yoğun tartışmalar gibi olmasa da bugün de yoğun bir arayışın içindeyiz. Osmanlı toplum düzeni çöküşün ve işgalin sonrasında, ulusal kurtuluş mücadelesi ve devrimci bir Cumhuriyet iradesi ile yeni bir ülke ve düzene evrilmiştir. Atatürk’ün o devrimci müdahalesi eski düzenin bütün ağırlıklarını toplumun üstünden kaldırmış ve toplumu yeni bir çağa uyarlamıştır.

Bugün aynı devrimci durum ile karşı karşıyayız. Yaşadığımız bir kriz değil, çöküştür; toplam bir çöküş. İnsanıyla, toplumuyla, kurumlarıyla, bir devleti ve ulusu oluşturan bütün değer sistematiğiyle bir çöküşü yaşıyoruz. Sokaktaki şiddet, kurumsal ve siyasal şiddet bütün bir yaşamı boğuyor. İnsanımız çaresizlik içinde ya ona teslim olacak ve bu çöküş derinleşecek ya da bir seçenek yaratıp insanımıza bu karanlıkta bir el uzatacağız.

SORUMLULUK KİMİN?

Bütün yaşadıklarımız siyaset kurumunun sorumluluğundadır. Geçmişten bugüne siyasetin popülist ve partizan tarzı, darbe süreçlerinin ekonomi politiği, her dönem yönetici elitin zorla giydirmeye çalıştığı elbiseler, toplum mühendisliği ve bunun sonucunda ortaya çıkan lümpen bir düzen; tutunacak dal, inanılacak siyasal aktör ve kurum bırakmamıştır. Bu olağanüstü süreçlerden “olağan” bir siyasetle çıkılamaz. Bütün çöküş süreçlerinin ya devrimci bir iradenin ortaya çıkmasıyla altından kalkılmış ya da siyasetsizlik haliyle çöküntünün altında kalınmıştır.

Üzerimizde ağır bir ekonomik, siyasal ve toplumsal enkaz bulunmaktadır. Nefes alamayan toplum, nefes alamayan bireyler; bütün insani niteliklerini bırakarak bir şiddet sarmalında yanındakini ve kendisini yok etmektedir. Sokağı örgütlemeyen, özgürleştirmeyen, bir amaç etrafında buluşturmayan siyasetsizlik sokağı şiddete mahkûm eder. Mesele bir güvenlik meselesi değildir, buna indirgenemez. Topyekûn ve toplumsallaşmış şiddeti faile indirgeyen ve ona ceza verildiğinde sorunun çözüleceğini düşünen bir yaklaşım gerçekçi değildir. Her gün bir çocuğa ve kadına yönelik patlayan şiddetin analizinin gerçekçi bir şekilde yapılması gerektiğini her olay bize tekrar tekrar hatırlatıyor. Bu çerçevede asıl mesele; toplumun mahkûm edildiği düzendir.

BU DÜZEN NASIL DEĞİŞİR?

Solun, Türk solunun gündemine alması gereken ve uzun süredir ayrıntılandırmadığı, derinleştirmediği, çözümlemediği bu düzen konusunu ana odak olarak ele alması, tarihsel devrimci rolünün gereğidir. Sosyal demokratından sosyalistine, cumhuriyetçisinden bütün demokratlarına var olan düzeni tartışmak, netleştirmek ve yeni bir düzen kurmak yaşamsal bir hal almıştır.

Bugün “Türkiye’nin düzeni nedir ve bu düzen nasıl değiştirilebilir” sorusu en güncel tartışma niteliğini taşımaktadır. İnsanı, toplumu, kurumları ve devleti ayağa kaldıracak, yeni bir siyasi hedef doğrultusunda kenetleyecek ve sonrasında uzun erimli bir siyasal programla toplumu büyük bir sıkışmışlıktan sıçrayışa taşıyacak devrimci müdahale gerek değil, zorunlu bir şart olmuştur.

Devletin kurumlarına, iktidarın politikalarına, siyasal partilere, aktörlere olan güvenin her geçen gün azaldığı bir ortamda şiddetin olağanlaşması ve doğallaşması kaçınılmazdır. Bugün yaşadığımız gerçekliğin ve de çöküşün çok uzağında bir siyaset icra ediliyor. Elbette bütün partilerin buna karşı farklı düzeylerde sorumlulukları bulunmaktadır. İktidarın güncel gündemleri ağır bir yabancılaşmayı önümüze koymuştur. Ranta indirgenmiş bir siyasetin körleştiği ve kökleştiği bu düzen sadece ilkel bir sermaye birikim sürecini bize dayatmaktadır. Bu siyasetin seçeneğini üretmek öncelikle ana muhalefet partisinin görevidir.

İKİ TEMEL SÜTUN

Yeni bir kurucu siyaset iki temel sütun üzerinde yükselebilir. İlk olarak Cumhuriyetin yurttaşlık yapısı ile bireylerin yeniden özne/aktör haline getirilmesi gerekmektedir. Böylece kendi yazgısına etki edecek bir iradi müdahale ortaya çıkar. İkinci olarak ise ancak sol bir programla her alandaki yıkıcı eşitsizlikler ortadan kaldırılabilir. Cumhuriyetçi sol bir program, yaklaşım, örgütlenme hem kurucu sürecin canlandırılması ve kazanımlarının korunmasını sağlayacak hem de onun demokratik niteliğinin güçlendirilmesiyle sınıfsal, etnik ve mezhepsel ayrımlar giderilmiş olacaktır. Ortadoğu’daki ateş çemberinden ve kimliksel bölünmelerin yarattığı çatışma ve kaostan böyle çıkabiliriz.

Cumhuriyetimiz devrimci niteliği ile bize eşsiz bir miras bırakmıştır. Bu kurucu felsefe korunmalı ve ileriye taşınmalıdır. Cumhuriyetin devrimci birikimi, hedefleri ancak sol bir programla yapılabilir. Ulusla bileşimin devrimci bir sıçrayışla taçlandırılması zorunlu bir hale gelmiştir.

İnsanın bütün ilişki sistematiğini değiştirecek bir yeni açılım gerekmektedir. Birbiriyle, doğayla, teknoloji ile barışık yeni bir hareket tarzı edinilmelidir. Cumhuriyet sağ iktidarlar tarafından çözülmüştür, değiştirilmiş ve bürokratik bir ideolojiye dönüştürülmüştür. Kavramlarımızla, duygularımızla, düşüncelerimizle konuşma cesaretini göstermek zorundayız. Renksiz bir siyasetin geleceği yoktur. Rakibine benzeten siyasetin karşılığı yoktur. Kariyerizme endeksli siyasetin içeriği boştur. Bu sebeple sol bir Cumhuriyet veya cumhuriyetçi bir sol, içinde bulunduğumuz paradigma krizini, ideolojik-politik sıkışmayı aşabilir.

Yazarın Son Yazıları

Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025