Gökteki Yıldızlar - Prof. Dr. Suat GEZGİN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Gökteki Yıldızlar - Prof. Dr. Suat GEZGİN

16.05.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki; bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki; bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?”

Mustafa Kemal Atatürk


İnsanlık tarihi, mitlerle doludur. Yüzyıllardır yaşadığı evreni ve dünyayı anlamlandırma çabasında olan insan, cevabını merak ettiği soruların, kurduğu hayallerin, yaşadığı tecrübelerin ayrıntılı bir resmini çizmeye çalışmıştır mitlerle. Birçok kültürün temelinde yer alan mitler, geçmişte insanlığın evrenin bilinmezliği karşısındaki tavrının bir ürünüyken, günümüzde insanlığın en temel düşüncelerini anlamamızı sağlayan bir anlatımlar bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsanı, yaratıcı güçlerin, tanrıların, devasa canavarların, kahramanların dünyasında gezdiren bu olağanüstü hikâyelerde kadın” imgesi çok sık kullanılmıştır. Mitlerin kültürlerin düşünüş temellerini oluşturduğu savından hareketle evrensel düzeyde, toplumların kadına bakışını anlayabilmek için mitlerdeki kadın imgesine göz atmakta fayda vardır.

ANAERKİLDEN ATAERKİLE 

İnsanlık tarihinin ilk çağlarında etkin bir role sahip olan kadınlar, üretim faaliyetlerinde yer almaktaydı. Erkekler ise güç, kuvvet isteyen avcılık gibi işlerle uğraşıyorlardı. Kadının olağanüstü bir çabayla yaşamsal her türlü ihtiyacı karşılayabilecek tarzdaki üretim faaliyetleri, onun gücünün de bir göstergesiydi. Öte yandan kadının doğurganlığı da onu gizemli yapıyor ve bu nedenle kadınlar doğa ile özdeşleştiriliyordu. Nitekim ilkel çağlarda ana soyunun egemen olduğunu görüyoruz. Ne zaman ki taş devrinden tunç devrine geçildi, erkekler el araç gereçleri kullanmaya başladı, işte o zaman söz sahibi kadınların yerini, erkekler aldı. Ataerkil aile tipinin tarih sahnesinde yer almaya başlamasıyla kadın, doğurganlığı ölçüsünde değerli hâle geldi ve kadının yaşamında değişimler ortaya çıktı. Bu değişimleri de en iyi mitlerde görebiliyoruz.

Yunan mitolojisinde, toplumu oluşturanlar yalnızca erkeklerdi. Bir gün Tanrılardan Prometheus, Zeus’tan ateşi çaldı ve insanlara armağan etti. Bunun üzerine öfkelenen Zeus, erkekleri cezalandırmak için kadını yaratmaya karar verdi. Hephaistios’a emir vererek balçıktan bir kadın figürü yapmasını istedi ve böylece Antik Yunan’da ilk kadın kabul edilen Pandora doğdu. Zeus, Pandora’yı dünyaya gönderirken ona bir kutu verdi ve bu kutuyu asla açmamasını söyledi. Ancak Pandora merakına yenik düşerek kutuyu açtı. İşte o andan itibaren kutunun içindeki tüm kötülükler dünyaya yayılmaya başladı. Ne olduğunu anlayamayan Pandora, kutuyu kapattığında kutunun içinde yalnızca “ümit” kalmıştı ve insanlığın “ümitsizliği” artık kadının “ümitsizliği” olmuştu. Kadının erkekten sonra ve erkeği cezalandırma aracı olarak yaratılması, kadının merakı yüzünden(!) kötülüklerin dünyaya yayılması... Kadın daha en baştan kaybedendi. Öte yandan Yunan mitolojisinde gökyüzü eril iken, doğa ve yeryüzü dişildi. Yani erkek göklerdeydi, tanrısal ve güçlüydü; kadın ise yeryüzündeydi, erkek kadını her daim yukarıdan izleyendi.

KADINA BİÇİLEN "KÖTÜ" ROL 

İbrani mitlerindeyse dem’in ilk eşinin Lilith olduğunu görüyoruz. Tanrı’ya karşı gelen, başkaldıran bir kadın, Lilith. Mite göre, Tanrı, Havva’dan önce dem ile birlikte Lilith’i yaratmıştı. Lilith, dem’in kendisine eşit olduğunu düşünüyordu ve onun altında olmayı reddediyordu. dem ise ısrarcıydı ve bir gün bu ısrarlara dayanamayan Lilith çekip gitti. Gittiği yerde Kızıldeniz’in cinleri ile birlikte oldu, bir sürü çocuk dünyaya getirdi. Bunun üzerine Tanrı, Lilith’e geri dönmesi için meleklerini yolladı. Ancak Lilith dönmeyi reddetti ve Tanrı’ya başkaldırdı. Çok sinirlenen Tanrı, Lilithin dönmesi için her gün onun bir çocuğunu öldürmeye başladı. Lilith de dem’in soyundan gelen çocuklara musallat olacağını söyledi.

Birçok mitte ve inanışta kadın ayıplı, kabahatli ve günahkâr sayılmaktadır. Lilith mitine göre de nahı yeryüzüne indiren” kadındır. Buna karşın az da olsa anaerkil motiflerin ağır bastığı; kadının özgür olduğu mitler de karşımıza çıkmaktadır. Kızılderili mitleri buna örnek gösterilebilir. Öyle ki bir Kızılderili atasözü şunları söyler: Kadınların ezelden beri bildiği kâinatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlayacaktır.”

AYDINLANMA KADINLARLA MÜMKÜN 

İnsanlığın kökeniyle ilgili mitlerde kadın imgesine baktığımızda; kadının üreme işlevinin ön planda olduğunu ve üreme işlevi dışındaki özelliklerinin göz ardı edilerek erkekten aşağıda konumlandırıldığını görüyoruz. Erkek, gücü, iktidarı, mücadeleyi simgelerken kadın, erkeğin gölgesinde ve itaatinde yaşamını sürdüren, Tanrı’ya başkaldıran”, erkeği baştan çıkaran”, yeryüzüne günah saçan” kişi olarak tasvir edilmektedir. Kısacası mitler, toplumdaki ataerkil düşünüşü besleyerek günümüze kadar taşımıştır. Yüzyıllar içinde cinsiyetçi söylemler oluşturarak bu söylemleri toplumun temel dinamikleri arasına yerleştirmiştir. Kadının her daim ötekileştirilmesi, ezilmesi çok kadim bir mesele ve çok eskilere dayanmakta; bugün karşı karşıya olduğumuz birçok toplumsal sorunun altında insanlığın başlangıcından miras kalan bu düşünceler yatıyor. Tarih sahnesinde her zaman arka planda kalan kadının, geleceği mitlerle çiziliyor ve modern mitlerle” devam ettiriliyor. Bunun önüne geçmek içinse geçmişte insanlığın ortak hafızasına kazınan cinsiyetçi kodları kökten değiştirmek gerekiyor.

Evrensel boyutta bir değişimle, dünya üzerindeki tüm kadınların hak ettiği değeri görebileceği, daha fazla söz sahibi olabileceği, değişim ve özgürlük ışığını yakıp tüm dünyayı aydınlatabileceği, her türlü baskıdan, şiddetten uzakta yakın bir gelecek temennisiyle... Unutmayalım ki kadınlar gökyüzündeki yıldızlardır, karanlığı ışıklarıyla aydınlatan...

PROF. DR. SUAT GEZGİN
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ AVRUPA ÇALIŞMALARI ENSTİTÜSÜ 


Yazarın Son Yazıları

Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025