İdari vesayet-üniter devlet birlikteliği - Doç. Dr. Ozan Zengin
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

İdari vesayet-üniter devlet birlikteliği - Doç. Dr. Ozan Zengin

20.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’de üzerine en çok tartışılan konulardan biri “idari vesayet”tir. İdari vesayeti, yerel (yönetim) özerkliğin(in) ve çağdaş yerel yönetim anlayışının karşıtı bir kavram/ilke olarak nitelendirme yaygındır. Bu kabul hem içeriden hem de dışarıdan destek bulmuştur. Yıllar boyunca Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin, Birleşmiş Milletler’in ve Dünya Bankası’nın farklı metinlerinde Türkiye’nin aşırı merkeziyetçi bir yönetim yapısına örnek teşkil ettiği ve anayasal ilke olan idari vesayetin bunun nedeni olduğu ileri sürülmüştür. İçeride de iktidar ve muhalefet sözcüleri idari vesayetin anayasadan çıkarılması gerektiğini zaman zaman dile getirmişlerdir.

Yakın zamanda “terör” ve “yolsuzluk” gibi gerekçelerle merkezi yönetim tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırma ve kamuoyunda “kayyum atamaları” diye adlandırılan belediye başkanı görevlendirmeleri tartışmayı daha da derinleştirmiştir. Siyasi saiklerle merkezi yönetimin içişleri bakanı veya valiler aracılığıyla gerçekleştirdiği bu uygulamalar ağır vesayet uygulamaları olarak eleştirilerden nasibini almaktadır.

İDARİ VESAYET İLKESİNİN NİTELİĞİ

İdari vesayet ilkesi, üniter ve bölgeli devletlerde merkezi yönetim ile yerinden yönetim kuruluşları arasında ilişkiyi sağlayan temel bir ilkedir. Türkiye gibi üniter devletlerde idari vesayet, idarenin bütünlüğünü sağlama işlevini görür. Türkiye’de çoğunlukla merkezi yönetimin yer yönünden (yerel yönetimler) ve hizmet yönünden (örn. üniversiteler, KİT’ler, düzenleyici ve denetleyici kurumlar, kalkınma ajansları) yerinden yönetim üzerinde hukuka uygunluk ve yerindelik denetimi şeklinde sahip olduğu denetim yetkisi olarak değerlendirilse de idari vesayet yalnızca bir denetim yetkisi değil merkezi yönetim ile ayrı kamu tüzel kişiliğini haiz yerinden yönetim kuruluşları arasındaki bağlantıyı sağlayan bir ilkedir. Anayasaya ve kanuna dayanmak zorunda olan vesayet yetkileri, dar yoruma tabi tutulur. Hiyerarşi gibi genel bir yetki değildir.

YERİNDELİK DENETİMİNE DÖNÜŞEBİLME

İdari vesayet, “Mahalli İdareler” başlıklı 127. maddede düzenlenmiştir. Bu maddede idarenin bütünlüğünden ve kamu görevlerinde birlikten bahsedilmekle birlikte “mahalli ihtiyaçların gereği gibi karşılanması” ve “toplum yararının korunması” gibi ucu açık yetkiler merkezi yönetime verilmiştir. Buna ek olarak aynı maddede görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan yerel yönetim organları veya bu organların üyelerinin içişleri bakanı tarafından geçici olarak görevden uzaklaştırabileceği belirtilmiştir. Belediye ve il özel idaresi kanunlarında bulunan “hizmetlerde aksama durumunda” ikame maddesi de düşünüldüğünde bu hükümlerin yerindelik denetimine kapı araladığı görülebilecektir.

İLKENİN VAZGEÇİLMEZLİĞİ

Tüm bu ağır uygulamalara karşın idari vesayetin anayasadan çıkarılmasını önermek, üniter devleti tartışmaya açmak demektir. Ağır vesayet uygulamalarını bertaraf etmeyi ve idari vesayeti salt hukuka uygunluk düzlemine çekmeyi düşünmeyip yerel özerklik, yerel demokrasi, yerelleşme gibi söylemlerin naifliğinde “idari vesayet ilkesinin” kaldırılmasını konuşmak Cumhuriyetin teşkilatlanmasını, ülkenin ve ulusun bütünlüğünü tehlikeye atmak demektir.

DOÇ. DR. OZAN ZENGİN

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SBF/MÜLKİYE

İlgili Konular: #Anayasa