Kontrollü süreç ve yeni anayasa tartışması - İbrahim Berksoy
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Kontrollü süreç ve yeni anayasa tartışması - İbrahim Berksoy

05.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

1 Ekim 2024’te Meclis’in açılışında MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin beklenmedik bir biçimde DEM Parti sıralarına yönelip oradaki milletvekillerinin halini hatırını sormasıyla başlayan “süreç”, PKK’nin kendisini feshetmesine kadar uzandı. 1 Ekim’den PKK’nin kongresini toplayıp kendisini feshetme kararı aldığı 5-7 Mayıs 2025 tarihine kadar aradan geçen yedi aylık “baş döndürücü” süreç aslında herkesin her şeyi bildiği “kontrollü” bir süreçti. Daha doğrusu gerek aşamaları gerekse olası sonuçları bakımından görünenin ötesinde, daha geniş kapsamlı bir sürecin ilk perdesiydi.

Meclis açılışındaki o “sembolik” jestin ne anlama geldiği kamuoyunda tartışılmaktayken bu kez MHP’nin 22 Ekim 2024’teki grup toplantısında Bahçeli’den Abdullah Öcalan’a “beklenmedik” bir çağrı geldi. Bahçeli, Öcalan’ın DEM Parti grup kürsüsünden terör örgütünün lağvedileceğini açıklamasını istedi.

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN FESHİ

Bu gelişmeler üzerine DEM parti kendi içerisinde bir “İmralı Heyeti” oluşturdu. Heyette yer alan Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder 28 Aralık 2024’te İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştü. Ardından DEM Parti, süreç hakkında “bilgilendirme” yapmak üzere Meclis’teki partileri ziyarete başladı. Heyet Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile de görüştü. Ocak ve şubat ayları kamuoyunda “terörsüz Türkiye” tartışmalarıyla geçerken 27 Şubat’ta terör örgütü elebaşı Öcalan, İmralı’dan, “barış ve demokratik toplum çağrısı” adını verdiği bir bildiriyle, 1978’de kurduğu örgüte (PKK) silah bırakma ve kendini feshetme çağrısında bulundu. Öcalan’ın bildirisi kamuoyunda çeşitli tartışmalara yol açtı. Her paragrafına başka bir kalemin karıştığı her halinden belli olan bildiri nereye çekilse oraya gidecek esneklikteydi. Soğuk savaştan, reel sosyalizmden, çeşitli “pratiklerden” söz eden bildirideki satır aralarını okumak ve aradaki boşlukları doldurmak yine kamuoyuna kaldı. Öcalan’ın özetle söylediği şuydu: 1978’de kurduğum örgüt artık işlevini tamamlamıştır. Görev ve faaliyet alanı kalmamıştır. Varlığını daha fazla sürdürmesine gerek yoktur, feshi gerekir.

Kamuoyunda bildirinin içeriği, kapsamı, etkisi vb. tartışılırken sürecin “olumlu” seyri üzerine 10 Nisan 2025’te Erdoğan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla İmralı heyetini Saray’da kabul etti. Tüm bu gelişmeler üzerine PKK, 5-7 Mayıs tarihlerinde 12. ve son kongresini toplayıp kendisini feshetti. Kongrenin “sonuç bildirgesi” 12 Mayıs’ta PKK tarafından kamuoyuna açıklandı. Anlaşılan o ki Öcalan’ın çağrısına benzer şekilde bu sonuç bildirisinin satırlarına da pek çok kalem karışmış. Bildiri, içerdiği kışkırtıcı bölümlerden dolayı kamuoyunda derhal hararetli tartışmalara yol açtı. Bana göre iyi polis-kötü polis türünden kontrollü bir biçimde yürütülmesi istenilen bu “tartışma zemini” de “plan”ın (sürecin) bir parçası.

'YENİ ANAYASA' İTTİFAKI

Yukarıda satırbaşlarıyla özetlediğim tüm bu baş döndürücü gelişmeler, “süreç” içerisinde yer alan herkesin başından itibaren her şeyi bildiği, herkesin rolünü yerinde ve zamanında oynadığı, kısacası herkesin “plana sadık kaldığı” kontrollü bir süreçti. Ancak bundan sonrasının öncesi gibi “çok gizli” biçimde, hassasiyetle ve “kontrollü” bir biçimde yürütülmesi beklenemez. Bundan sonrasını “kontrol altında” tutmak için devreye yoğun bir biçimde propaganda aygıtları girecektir. Bu yolla, sürece eleştirel bakan kesimlerin, aykırı düşünenlerin önü kesilmeye çalışılacaktır. Bunları öngörmek hiç de zor değil.

Başlatılan bu sürecin, geçmişteki “yetmez ama evet”e benzer şekilde, bu kez de DEM Parti’yi içine alacak şekilde, adına Cumhurbaşkanlığı hükümet Sistemi denilen Saray rejimini iyice güçlendirmeye yönelik “yeni anayasa” ile “taçlandırıp taçlandırmayacağı”nı zaman gösterecek.

1921'E DEĞİL 1924'E BAKILMALI

Türkiye’nin geleceğini 1921’deki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda aramak ve tüm toplum kesimlerini 1921’de buluşturmaya çalışmak boşunadır. Her şeyden önce atıf yapılan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, bir anayasa değil, 1920’de Anadolu’da kurulan Meclis’in ve Meclis Hükümeti’nin işleyişini düzenleyen bir çerçeve kanundur. Kaldı ki 1921’deki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yürürlükteyken 1876 Anayasası da yürürlükteydi. Öyle ki o dönemde pek çok uygulama 1876 Anayasasına göre yürütülmekteydi. Çünkü 1921’de henüz saltanat kaldırılmamış, Osmanlı Devleti’nin varlığı tamamen sona ermemişti. İstanbul’da İstanbul Hükümeti, Ankara’da da Ankara Hükümeti vardı.

Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı yürütmek gibi yaşamsal bir görevi ve varlık sebebi olan Meclis Hükümeti, Lozan Antlaşması sonrasında üniter bir devlet olarak tarih sahnesine çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte görevini başarıyla tamamladı. Bunun üzerine 1924 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası hazırlanarak yürürlüğe girdi. Dolayısıyla, üniter bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzeninin başlangıcı 1924 Anayasası’dır. Daha öncesi, olağanüstü şartların gerektirdiği olağanüstü yasalardır.

İBRAHİM BERKSOY

MAKİNE MÜHENDİSİ

Yazarın Son Yazıları

Yenilmezlikler ve dokunulmazlıklar - Cengiz Kuday

Tarih, bazen büyük savaşlarla değil; küçük, sessiz ve ilk bakışta sıradan görünen olaylarla yön değiştirir.

Devamını Oku
20.12.2025
Büyüyen eşitsizlik, yaygınlaşan yoksulluk - Sıtkı Ergüney

Ekonomide; fiyatlar genel düzeyindeki; artış “enflasyon”, gerileme “deflasyon”, duraklama ile birlikte yaşanan artış da “stagflasyon” olarak tanımlanır.

Devamını Oku
20.12.2025
Hayvancılıktaki yol ayrımı - Gülay Ertürk

Türkiye bugün hayvancılıkta çok kritik bir eşiğe geldi.

Devamını Oku
19.12.2025
Devlet ve kalkınma - Prof. Dr. Bilin Neyaptı

Bir ülkede ekonomi yönetiminin temel hedefleri verimlilik ve adil bölüşümdür.

Devamını Oku
18.12.2025
Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025