Milli Mücadele’de Tıbbiyeliler
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Milli Mücadele’de Tıbbiyeliler

03.09.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Kurtuluş ve kuruluş yıllarında bir yandan Anadolu’yu kasıp kavuran sıtma, trahom, frengi, kolera, verem gibi hastalıklarla mücadele ederken bir yandan da bağımsızlık savaşına aktif olarak katılmış, en ön safta destek olmuşlardır.

Yakın bir zamanda üniversite giriş sınav sonuçları açıklandı. Hemen hemen her yıl olduğu gibi bu yılda yine en başarılı, en disiplinli, en hırslı, genellikle orta sınıf ailelere mensup gençler tıp fakültelerini tercih etti. İş garantisi, toplumsal saygınlık, sınıf atlama kaygısı ve idealleri için meslek tercihine yönelmiş olan bu gençler, uzun ve meşakkatli bir eğitim süreci sonrasında Anadolu’nun en ücra köşelerinde zorunlu hizmet yapacaklar. Günaşırı nöbetlerde bir maden işçisi kadar ağır fiziki koşullarda çalışacaklar. Bir din adamı gibi hasta ve yakınlarına manevi destek olacak, bir bilim insanı gibi laboratuvarlarda gecesini gündüzüne katacak, teknolojik gelişmeleri yakından takip ederek sürekli kendilerini geliştirerek okuyup araştıracak ve hayatları boyu tamamlayıcı, kolaylaştırıcı ve sabırlı olacaklar.
Sorunları ötelemeksizin hızlı ve yerinde çözüm üreten, doğumdan ölüme kadar insan hayatına doğrudan etki eden zannedersem başkaca bir meslek grubu yoktur. Böylesine çalışkan, disiplinli ve insan odaklı bir meslek grubunun da doğal olarak ülkemiz sorunlarına sesiz kalması düşünülemez. Türk siyasi hayatında çok önemli görevlerde bulunan hekimler Milli Mücadele yıllarından günümüze kadar vatan savunması ve Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesinde çok önemli katkı yapmışlardır.

Tıbbiyeli Hikmet
Kurtuluş ve kuruluş yıllarında bir yandan Anadolu’yu kasıp kavuran sıtma, trahom, frengi, kolera, verem gibi hastalıklarla mücadele ederken bir yandan da bağımsızlık savaşına aktif olarak katılmış, en ön safda destek olmuşlardır. Kurtuluş Savaşı’nın en çetin dönemlerinde ve devrimlerin inşasında ilerici, akılcı ve yurtsever tutumları ile Atatürk’ün yanında yer edinmişlerdir.
Milli Mücadele tarihinde doktorların en bilineni kuşkusuz Tıbbiyeli Hikmet’tir. 1919 yılında Sivas Kongresi’ne tıp öğrencisi olarak katılan Hikmet Bey bütün derneklerin “Rumeli ve Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’’ adıyla, tek çatı altında toplanmasını öneren kişidir. Sivas Kongresi’nde ABD ve İngiltere mandacılığı talep edildiğinde, öfkesini dile getirmiş ve çok sert tepki göstermiştir. Mustafa Kemal’in de bulunduğu özel bir sohbet ortamında yüksek sesle tarihe geçecek aşağıdaki sözleri ifade etmiştir; “Beyler, delege bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız.’’ “Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. “Devamında büyük bir cesaretle “Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı olarak değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz’’ demiştir. Odada bulunan herkes bu cüret ve cesaret karşısında Mustafa Kemal’in tepkisini merak etmiştir. Mustafa Kemal Paşa tıbbiyeli gence, “Evlat içiniz rahat olsun, biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: “Ya İstiklal, Ya Ölüm!’’ der.

Reşit Galip
Bir diğer Milli Mücadele kahramanı Dr. Reşit Galip’tir. Öğrencilik yıllarında gönüllü olarak gittiği Balkan Savaşı’nda yaralanmış, ardından Birinci Dünya Savaşı’na katılmış, Kurtuluş Savaşı’nda köylerde Milli Mücadele propagandası yapmak için örgüt kurmuş, yiğit bir devrimcidir. “Üniversite Reformu”nun kurucusu ve andımızın yazarı Dr. Reşit Galip, karakteri ve devrimciliğinden ödün vermeyen bir hekimdir. Atatürk’ün sofrasında Reşit Galip söz alarak, Milli Eğitim Bakanı Esat Bey’i eleştiri ve gericilikle suçlar. Atatürk, Bakanı’nı zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmaz ve “Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin’’ diyerek kibarca Reşit Galip’in sofradan ayrılmasını ister. Bununla birlikte genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktur. “Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır’’ der. Ortalık buz gibi olur ve Atatürk yanındakilere dönüp “Öyleyse biz kalkalım’’ der. Sofradaki heyet Reşit Galip’i orada bırakıp çıkarlar. 1932 yılında Atatürk’ün ricasıyla Milli Eğitim Bakanı olan Dr. Reşit Galip açık sözlülüğü ve devrimci kişiliğinden hayatı boyunca asla taviz vermemiştir.

Refik Saydam, Tevfik Rüştü Aras
1919’da Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkan Dr. Refik Saydam; Erzurum’da Mustafa Kemal’in istifasından sonra tereddütsüz mesleğinden ayrılarak Milli Mücadele’ye katılmış, 1920’de TBMM’ye girmiş, Atatürk’ün yanından hiç ayrılmamış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Sağlık Bakanı olmuştur. Sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasında ve halka ulaştırılmasında etkin görevler üslenmiş, bulaşıcı hastalıklarla etkin mücadele ederek Numune Hastanelerinin ve Verem Savaş Dispanserlerinin yurt genelinde kurulmasında görev üslenmiş büyük bir halkçıdır.
Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşlarında Dr. Tevfik Rüştü Aras, Atatürk’ün ölümüne kadar Türkiye tarihinin en uzun Dışişleri Bakanı’dır. Dr. Tevfik Rüştü Bey 1907 yılında Mustafa Kemal ile sohbeti sonrası İttihat ve Terakki Partisi’nde politikaya girmiş, dönemin birçok politikacısı gibi İttihatçı olduğu için tutuklanmış, Bekirağa Bölüğü’ne gönderilmiştir. Milletvekilliği döneminde İstiklal Mahkemeleri’nin kurulmasında görev almış, Atatürk’ün akıldaşlığından ve yoldaşlığından asla taviz vermemiştir.

Rasim Ferit Talay
Dr. Rasim Ferit Talay Atatürk’ün çok güvendiği, en yakın gördüğü, en çok haberleştiği arkadaşıdır. Milli Mücadele yıllarında şifreli yazışmalarını Dr. Rasim Ferit Talay üzerinden göndermiştir. Suriye cephesinden dönerken Vahdettin’e yazdığı bakanlık talebini onun üzerinden iletmiştir. Mustafa Kemal 13 Kasım 1918’de işgal altındaki İstanbul’a vardığı zaman kendini karşılamaya gelen tek kişi Dr. Rasim Ferit Talay ve yaveri Cevat Abbas’a dönerek “Geldikleri gibi giderler’’ demiştir. Sabiha Sultan’la evlilik fikrini dahi soracak kadar yakın bulduğu arkadaşı Dr. Rasim Ferit Talay bu konudaki düşüncesini açıkça ifade ederek “Eğer bir sultanla evlenirsen eleştirdiğin Enver Paşa’ya benzersin’’ diyecek kadar Mustafa Kemal Atatürk’e yakındır.
Mesleki eğitimleri gereği daima kolaylaştırıcı, sabırlı ve tamamlayıcı olmuş, liderlik iddiasından uzak durmuş hekimler; gerektiğinde Dr. Reşit Galip gibi devrimci, gerektiğinde Dr. Tevfik Rüştü Aras gibi akıldaş, gerektiğinde Dr. Refik Saydam gibi halkçı, gerektiğinde Dr. Rasim Talay gibi sırdaş, gerektiğinde tıbbiyeli Hikmet gibi antiempeyalisttir. Bir hekim şövenizmi içinde değilim fakat gazetecilerden, siyaset bilimcilerden, iktisatçılardan, askerlerden, mühendis ve hukukçulardan hatta mesleksizlerden dahi parti liderleri olmuştur, ama bir iki marjinal siyasi parti başkalığından öte hiçbir doktorun 1. adam olduğuna rastlanmamıştır.
Çalışkan, hırslı, disiplinli ve doğrudan insan ilişkilerinin içinde olmalarına rağmen siyasi parti liderliğine doktorlar niyet etmemiştir. Hatta kurucusu oldukları İttihat ve Terakki Partisi’nde dahi liderliğe teşebbüs etmemişlerdir. Hekimler arasında belediye başkanları, milletvekilleri, il başkanları olmuştur, ama parti genel başkanı olmamıştır. Bugünün koşullarında da böyle bir durum Anadolu gezileri yapmalarına, son yerel seçim başarısına katkı sunmalarına rağmen söz konusu değildir.

Bülent Kerimoğlu
Bakırköy Belediye Başkanı

Yazarın Son Yazıları

Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025
Hukuk devleti mi, yargı devleti mi? - Av. Erol Türk

Hukuk devleti herkesin, devleti yönetenlerin de hukuka bağlı olduğu, hukukun üstünlüğünü ve temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan devlettir.

Devamını Oku
12.11.2025
Ankara Hukuk Fakültesi 100 yaşında - Av. Ahmet AKGÜL

5 Kasım 1925 tarihinde, ilk TBMM binasının toplantı salonunda yapılan törende Ankara’da leyli (yatılı) – nehari (gündüzlü) bir hukuk mektebi açılmıştı.

Devamını Oku
12.11.2025
Onlar daha çocuktu… - Şükrü KARAMAN

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde merdiven altı parfümeri imalathanesinde meydana gelen patlamada üçü çocuk altı emekçi...

Devamını Oku
12.11.2025
Efsanevi bir dönemin sonu - Doç. Dr. Hüner Tuncer

10 Kasım 1938 tarihi, tarihte hiç kuşkusuz bir dönüm noktasıdır! Bu tarihle birlikte Türkiye’de efsanevî bir dönem sona ermiştir. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren gözlerini her gün yeni bir masala, gerçekleşmesi olanaksız gibi görünen yeni bir düşe açan Türk ulusu, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağının ayırdına varmaya başlayacaktır.

Devamını Oku
11.11.2025