Seferberlik Zamanı - Dr. Ferruh DEMİRMEN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Seferberlik Zamanı - Dr. Ferruh DEMİRMEN

17.09.2020 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Haziran ayı ortalarında Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı'nda Ermeni sorununa ilişik bir toplantı yapıldı. Yaklaşık 5 saat süren toplantıda ne gibi kararlar alındığına dek bir açıklama olmadı. Bu haberden sonra hükümetin Ermeni sorununda ne gibi bir adımlar atacağı bilinmiyor; ancak vakit geçirmeden yapılacak çok şey var.

 

DURUMUN CİDDİYETİ

 

Ermeni sorununda herşeyden önce durumun ciddiyetinin altını çizmek gerekir. Hükümetin bu noktada bugüne değin çok pasif kaldığı ve dolayısıyla asılsız sözde Ermeni soykırımı suçlamalarının çok büyük bir boyuta ulaştığı bir gerçek. Günümüzde 32 ülke sözde Ermeni soykırımını şu veya bu şekilde tanıdı; tanımaların büyük çoğunluğu AKP döneminde oldu. 1960’lardan bu yana yabancı meclis, yönetim, eyalet, şehir kararları da hesaba katılırsa “soykırım”ı tanıma sayısı dünya çapında yaklaşık 200. ABD’de 49 eyaletin aldığı kararlar bu rakama dahil.

 

Bu bilanço Türk ulusu ve Türk geçmişinin haksız olarak yabancı kamuoyu nezdinde çok iğrenç bir suçla lekelendiğine işaret ediyor. Türk ulusu ve Türklük bir kuşatma altında.

Dahası, “soykırım”ın tanınması hususundaki “başarısını” daha da ileriye götürmeyi amaçlayan Ermeni tarafı, ek olarak Sevr Antlaşması çerçevesinde toprak istemlerini dayatmaya çalışmaktadır. 

TAZMİNAT TALEPLERİ

2019 yılı sonlarında ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu’nda alınan “soykırım” kararları ve onu izleyen gelişmeler Türkiye için büyük m?li külfet riski taşımaktadır. Kongre’de alınan kararlar her nekadar Başkan Trump tarafından imzalanmamış ve yasal bir mevzuat doğmadıysa da, önümüzdeki Kasım ayı seçimlerinden sonra durumun nasıl gelişeceği belirsiz. Demokrat partinin başkan adayı Joe Biden Kongre kararlarından sonra başkan olursa “soykırım”ı tanıyacağını açıkça dile getirdi. Böyle bir gelişme Ermeni lobisini ABD federal mahkemelerinde Türkiye aleyhine bireysel ya da toplu tazminat davaları açmaya, gerekirse ABD Yüksek Mahkemesi’ne başvurmaya cesaretlendirecektir.

 

2010 yılında birtakım Ermeni kökenli ABD vatandaşı Ziraat Bankası, Merkez Bankası ve genellikle Türkiye aleyhine California federal mahkemesinde 2 dava açtılar; birinci grup 65 milyon dolar, ikinci grup rakamı belirtilmeyen, ancak milyarca doları tutabilecek tazminat isteminde bulundular. Her nekadar mahkeme 2013’de aldığı bir kararla bu istekleri geri çevirdiyse de, ABD Başkanı’nın “soykırım”ı tanımasından sonra durum değişebilir. Mahkeme, red kararını soykırım savının Yürütme’nin siyasi takdiri altında olduğu argümanına bağladı. Davacılar kararı temyize taşıdılar; temyiz mahkemesi Ağustos 2019’da aldığı bir kararla alt mahkemenin kararını onayladı; gerekçe olarak zaman aşımını belirtti.

 

Ancak zaman aşımı gerekçesi Holokost’da (Yahudi Soykırımı) olduğu gibi soykırım suçlamalarında geçerli olmayabilir. Bu demek oluyor ki, 1915 olayları ABD hükümeti tarafından “soykırım” olarak kabul edilirse zaman aşımı gerekçesi geçersiz olabilir. ABD Yüksek Mahkemesi Mayıs ayında aldığı bir kararla tazminat taleplerinin geriye işleyebileceğine hüküm verdi.

 

İlginçtir ki, Lozan Antlaşması’ndan sonra Türkiye ile ABD arasında yapılan görüşmelerden sonra Türkiye’nin Osmanlı dönemine ilişik ABD vatandaşlarına olan borç sorumluluğu 1937’de nihai çözüme bağlanmıştı. Türkiye o tarihte yaklaşık 900 bin dolar (bugünün parasıyla yaklaşık 24 milyon dolar) ödedi. Bu husus her nedense adı geçen davalarda gündeme gelmedi. Anlaşılılan, Türk tarafını savunan Amerikalı avukatlara Türk hükümeti tarafından bu noktada bilgi verilmedi.

Düşündürücü yeni bir gelişme, Ermeni örgütlerinin girişimleriyle bazı dış çevreler Sevr Antlaşması’nı ileri sürerek Ermenilere tazminat ödenmesi için çağrıda bulundu. HDP Gençlik Meclisi bu çağrıya imza attı

GENÇ BEYİNLERE BASKI

2016’da Almanya Federal Parlamentosu ve 2019’da ABD Kongresi’nde alınan “soykırım” kararları 1915 olaylarının orta eğitim okul müfredatına soykırım olarak dahil edilmesini öngörüyor. Günümüzde Almanya’da bu noktada 2 eyalette, ABD’de 15 eyalette uygulama veya plan var. “Soykırım” önümüzdeki yıl olası Biden Yönetimi’nce kabul edilirse ABD’de bu yöndeki girişimlerin ivme kazanacağı kesin. Öteki ülkelerde de benzer gelişmeler beklenir.

 

Ayrıca geçtiğimiz Mayıs’ta ABD Kongresi’nde onaylanan ve Başkan Trump tarafından imzalanarak yasalaşan yeni bir mevzuata göre okullarda Holokost’a ilişik eğitimlere federal hükümetin parasal yardım yapması öngörülüyor. Yasa her nekadar Holokost ile ilgili ise de, yasanın metninde “soykırım” sözcüğü de geçiyor. Ermeni lobisinin bu yasadan yararlanmak isteyeceği şüphesiz.

Bütün bu gelişmelerin sonucu olarak yabancı ülkelerde orta eğitim çağındaki Türk ve Türk kökenli genç öğrenciler psikolojik baskı altına girecek, ve hatta bunalım geçirecektir. Bu tür örneklerin olduğu biliniyor. Irkçılığı ve genç beyinlerde aşağılık duygularını kamçılayabilecek bu türk baskılar kabul edilemez.

KARŞILIK GÖRMEYEN GİRİŞİMLER

Ermeni sorununda bugüne değin Türkiye hükümetinin ana çözüm arayışı, tarihçilerden oluşan uluslararası bir komisyonun taplanmasına çağrı yapmak olmuştur. Bu çözüm yolunun zamanı geçmiştir. Yaklaşık 200 “soykırım” kararı aldırmayı başarmış Ermenistan ve Ermeni lobisi, böyle bir çözüm yoluna niye sıcak baksın? Her yıl 24 Nisan’da Sn. Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye Ermeni topluluğuna gönderilen taziye mesajları da beklenen semereyi vermemiş, ne Ermenistan ve ne de Ermeni lobisinin tavırlarında bir yumuşama olmamıştır.

Aynı şekilde, bütün masrafları Türkiye hükümetince karşılanmak üzere Van Gölü’ndeki Akdamar Klisesi’nin onarımını teşhir etmeyi amaçlayan bir serginin 5 Kasım 2019’da New York’da açılması da hiçbir yarar sağlamadı. Sergide 88 fotoğraf teşhir edildi; bir düzineden fazla Patrikhane dahil Türkiye Ermeni ileri gelenleri ABD’ye getirelerek misafir edildi. Ne ki, olayı alay edercesine lanse eden bir Ermeni haber sitesine göre ne ABD Ermeni klisesi ve ne de Ermeni sivil toplumundan tek bir temsilci sergiye katılmadı. http://www.thecaliforniacourier.com/armenians-fly-from-istanbul-to-new-york-to-participate-in-turkish-propaganda/

“Jest” denilebilecek bu girişim, yaklaşık bir ay sonra ABD Senatosu’nda yapılan “soykırım” oylamasında da tek bir oyu etkilemedi.

Daha da vahimi, 10 Ağustos’da, Sevr Antlaşması’nın 100. yılında, Ermenistan Cumhurbaşkanı Armen Sarkissian ve Başbakan Nikol Pashinyan bu antlaşmanın h?l? hüküm sürdüğünü savladılar. Aynı görüş, daha sonra birtakım Ermeni örgütlerinin düzenlediği bir panelde dile getirildi. Lozan’ı görmezden gelen bu özlemden anlaşılıyor ki “Batı Ermenistan” toprak hayalleri ölmüş değil.

ATILABİLECEK ADIMLAR

Bugünkü aşamada Ermeni sorununda yapılması gereken, bu sorunu bir devlet politikası olarak benimsemek ve “soykırım” suçlamalarına bir seferberlik anlayışıyla karşı koymaktır. Pasif, reaktif davranışlardan proaktif girişimlere geçilmeli, ve organize bir yaklaşımla Türk tezi çeşitli yollar ile dünya kamuoyuna anlatılmalı.

1915 olaylarının 1948 Birleşmiş Soykırım Sözleşmesi uyarınca bir soykırım olmayıp toplumlararası bir kırılma olduğu, savaş koşullarının her iki tarafa da büyük zayiat verdiği, tehcir nedeniyle iddia edilen 1,5 milyon Ermeni kaybının mantık dışı, insafsız bir yalan olduğu, ve bunun yanı sıra sadece Anadolu’da yaklaşık 520 bin sivil Müslüman halkının Ermeni milisleri tarafından katledildiği, bu hususun Batı kaynaklarında söz edilmediği, ve uluslararası hukukun Türk tezinin tarafında olduğu, bütün çıplaklığı ile dünya kamuoyuna yansıtılmalıdır.

Böyle bir “seferberlik” için Dışişleri Bakanlığı’na bağlı, en az Genel Müdürlük düzeyinde özel bir kurumun oluşturulması, gereken bütçenin sağlanması, ve faaliyetlerin bu kurumun yönetiminde yürütülmesi önem taşımaktadır.

Faaliyetler ana hatları ile şunlar olabilir:

1.      1915 olaylarının ve geçmişinin orta ve lise eğitim programına sokulması. (Türk halkı Ermeni sorununda genellikle bilgi yoksunu).

2.      Ermeni sorununda akademik çalışmaların teşviki, bu konuda konferanslar düzenlenmesi, uzman kişilerin yurtdışı toplantılarına katılımının desteklenmesi, Türk öğrencilerine bu bağlamda burs sağlanması.

3.      Türk akademisyenleri tarafından Ermeni sorunu konusunda yazılan kitap, yazı, vb.lerin yabancı akademik dergilerde yayınlanmasının teşviki.

4.      Türk tezini dünya kamuoyuna yansıtmayı amaçlayan, başta İngilizce olmak üzere yabancı dilde yayım yapan internet bilgi ve haber websitelerinin oluşturulması. (Günümüzde İngilizce yayım yapan 7-8 Ermeni haber websitesi var).

5.      Gn. Kurmay ATESE arşivi dahil, Ermeni sorununa ilişik devlet arşivlerinin internet ortamında araştırmacılara ve kamuoyuna açık olması.

6.      Ermeni sorununa ilişik Türkçe ve İngilizce belgesellerin yapımı ve Türk ve yabancı kamuoyuna gösterilmesi.   

7.      AB ülkeleri ve ABD başta olmak üzere, Konsolos ya da Başkonsolos olarak atanacak kimselerin bu atamalardan önce Ermeni sorunu konusunda özel kurs görmesi.

8.      Bu konsoloslukların bulunduğu yörelerde yaşayan Türk ve Türk asıllı kimseler ve sivil toplum kuruluşları (STK) ile Ermeni sorununa ilişik işbirliği kurması, onları bu konuda örgütlenmeye ve etkinlikte bulunmaya teşvik etmesi, gereğince özel konferanslar düzenlemesi.

9.      Ermeni sorununda seçkin, birikimli TBMM mensuplarının arada bir ABD gibi önemli ülke parlamenterleri ile temasta bulunması.

10.  İsrail’e dönük dış siyasetin daha dostane bir düzeye getirilmesi. (ABD’deki Yahudi lobisi Ermeni sorununda daha önceleri Türkiye’yi destekliyordu).   

11.  1973’den bu yana Ermeni terörüne kurban olan Türk diplomatları ve ailelerini saygıyla anan bir anıtın Ankara’da uygun bir yerde dikilmesi.

12.  Yargı yönteminin ciddi bir seçenek olarak değerlendirilmesi.

Yukarıda belirtilenler genellikle uzun vadede sonuç verebilecek atılımlar. Kısa vade için yargı yöntemi ön planda.

YARGI YÖNTEMİ

Yargı yöntemi bireysel, toplumsal (STK’lar), ya da devlet kapsamında ele alınabilir. Bireysel ve toplumsal girişimler, “soykırım” suçlamalarının haksız ve kasıtlı bir karalama olduğu gerekçesiyle yabancı ülkelerde açılacak tazminat davaları olarak mülahaza edilebilir. Devlet kapsamında yapılacak girişimler “soykırım” kararlarının hukuksal olarak kabul edilemez, büyük bir çarpıtma olduğu esasına dayanmalı. Yabancı parlamentolar, yönetimler, vb. tarafından alınmış “soykırım” kararları tümüyle siyasi nitelikte olup hukuksal açıdan geçersizdir. Ancak bu kararların şu veya bu yolla geriye çekilmesini beklemek, gerçekçi bir yaklaşım değil.

Yapılması gereken, Ermeni sorununun esas itibarı ile Türkiye ile Ermenistan arasında bir anlaşmazlık olduğu yaklaşımıyla konunun Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) taşınması. Soykırım Sözleşmesi’nde (Madde 9) böyle bir yol öngörülüyor. Ancak UAD’da ele alınan bir davada taraf ülkelerin önceden bu davaya rıza göstermesi gerekiyor. Türkiye böyle bir davanın UAD’da ele alınması için Ermenistan’a çağrıda bulunmalı. Ermenistan, güveni olmadığı için büyük bir olasılıkla böyle bir çağrıya sıcak bakmayacaktır; bu durum Türkiye için dünya kamuoyu nezdinde büyük bir kazanım olacaktır.

Bir seçenek, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler aracılığı ile 1915 olaylarına “soykırım” sıfatının yapıştırılmasının hukuk açısından doğru bir yaklaşım olup olmadığı hususunda UAD’dan görüş talep etmesi.

SONUÇ

Ermeni sorununda bugüne gelen durum ağırlıklı olarak Türkiye’nin aleyhinde. Yine Ermeni haber sitelerinden öğrendiğimize göre Türk hükümeti lobicilik maksadıyla ABD’de milyonlarca dolar para harcıyor; lobicilik genel anlamda olup Ermeni sorunuyla doğrudan ilgili değil, ve bu noktada bir fayda sağladığı da büyük bir soru işareti. Yapılacak olan, bir seferberlik yaklaşımıyla hükümetin kendine özgün, proaktif, yeni bir politika geliştirmesi. Uzun vadede atılabilecek adımlar olduğu gibi kısa vadede yargı yöntemi ön planda ele alınmalı. Yargı yönteminde Türkiye yıllarca çekingen davrandı; bu çekingenliğin Türkiye’ye herhangi bir çıkar sağladığı söylenemez. Sorun müzminleşmiştir.

Altını çizmek gerekir ki, 1915-1916 Osmanlı divan-ı harp yargılamaları dahil tarihi gerçekler, tehcir sürecinde Ermeni mültecilerin yaşadığı zülum ve kırılmalarda hükümetçe kötü bir niyetin veya kastın olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. İngilizlerin yürüttüğü 1919-1921 Malta Yargılaması da aynı sonuca işaret etmektedir. Bu bakımdan zülum ve kırılmaların “soykırım” olarak lanse edilmesi Soykırım Sözleşmesi’ne ters düşmektedir. İl?veten, Sözleşme’nin 6. maddesinin açıkça şart koştuğu, “soykırım”ı tescil eden tek bir geçerli yargı kararı yok.

2003 Avrupa Adalet Divanı hükmü, 2013/2015 AİHM İsviçre-Perinçek, ve 2016 Fransa Anayasa Konseyi kararları da “soykırım” konusunda Türk tezini desteklemedir.

Ermeni tarafının zora gelince gündeme getirdiği 1919-1920 Osmanlı yargı kararları – geriye dönük olmaları bir yana - işg?l altında hüküm veren ve inanırlığı olmayan “kanguru mahkemesi” kararlarından öteye gitmeyen kararlardır.

Ermenistan, soykırım iddiasını kanıtlamada güveni olmaması nedeniyle bugüne dek yargı yoluna gitmekten çekinmiş, onun yerine etnik lobisini de yanına alarak propaganda yöntemini yeğlemiş, ve bu noktada başarılı olmuştur. Bilindiği kadar Ermenistan para karşılığında lobicilik yapan yabancı şirketleri istihdam etmemektedir. Gücünü kendi faaliyetlerinden ve Ermeni diyasporasından almaktadır. Diyasporanın büyük parasal güce sahip olduğu ve çok sistemli çalıştığı bilinen bir gerçek.

En son olarak altını çizmek gerekir ki, Ermeni sorununda günümüzdeki olumsuz konjüktürün sorumlusu yalnız hükümet değildir. Yurt dışında yaşayan Türk topluluğunun da bu noktada büyük sorumluluğu olmuştur. Ermeni diyasporasının aksine Türk diyasporası bu güne dek bu noktada genellikle pasif, hatta duyarsız kalmıştır. Büyük bir özveri ile gayret gösteren yurtseverlerin sayısı çok az. Bu pasifliğin başlıca nedeni, Ermeni sorununun Türkiye’de eğitim programının dışında olmasından kaynaklanan bilgi ve motivasyon yoksunluğu.

DR. FERRUH DEMİRMEN


Yazarın Son Yazıları

Programda işçinin adı yok - Engin Ünsal

CHP 39. Olağan Kurultayı’nda tüzük değişikliği yaptı ve iktidar programını kabul etti.

Devamını Oku
17.12.2025
Yargı öyküleri - Ziya Yergök

Yıllar önce, 5 Ocak 1982’de Çetin Altan’ın Milliyet gazetesindeki “Şeytanın gör dediği” adlı köşesinde “Eski (Mahkeme Koridorları) sütununa özlem” başlıklı yazısında yer alan, bir ceza avukatının “Oturum” adlı anı kitabından alıntılanmış ilginç bir yargı öyküsüne değinmek istiyorum.

Devamını Oku
17.12.2025
Devletçiliğe dönebilmek... - Kemal Onur

Demokratik ve laik sosyal hukuk devletimizin kurucu lideri Atatürk’ün yönetimi döneminde; ülkemizin ulusal çıkarı açısından bilimsel anlayış ve duyarlı bir bilinçle, iç ve dış sermaye şirketlerinin çıkarları için vahşi madenciliğe kesinlikle fırsat verilmemiştir!

Devamını Oku
17.12.2025
Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025