Vedat Dalokay’ı hatırlamak... - Yüksel Işık
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Vedat Dalokay’ı hatırlamak... - Yüksel Işık

30.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Image

Vedat Dalokay basına açıklama yaparken.

Başta İmamoğlu olmak üzere pek çok belediye başkanının tutuklu olduğu günümüzden 50 yıl öncesinde de belediyelerin gündem olduğunu anımsıyor musunuz?

O dönem, üç büyük kentin başkanları, İstanbul’da Ahmet İsvan, İzmir’de İhsan Alyanak, Ankara’da Vedat Dalokay’dı. O günlerde de koşullar zordu. İktidar, uyguladığı idari ve mali vesayetle adı geçen başkanları dize getirmek için elinden geleni ardına koymazdı. Çünkü o dönemde de belediyelerin toplumcu uygulamaları, sempati toplamış; iktidarın da benzer bir politik bakışla yönetilmesi fikri halkta kabul görmüştü. Bugün olduğu gibi...

Anımsamak, anımsatmak, bir boyun borcudur çünkü sağlıklı bir toplumsal geleceğin inşası, tarihi bilmekten geçer. Saydığımız isimlerin her biri, bulunduğu kente damga vurmuştu ama Vedat Dalokay’ı özel olarak anmak isterim.

Bugün onu hatırlamamızı sağlayan, 50 yıl önce tam da bugünlerde, işçilerine destek vermek amacıyla üç günlük açlık grevi yapmasıydı.

Gerekçesi şöyleydi: “Aylardır ücretlerini alamamış işçilerimiz ve çoluk çocuğu aç iken onların oylarıyla işbaşına gelmiş başkan da onların sıkıntısını ve derdini paylaşacaktır... Başbakanı, başkanı tok, işçisi aç bir ülke olamaz. Simgesel de olsa bu amaçla açlık grevine gidiyorum.”

‘YİĞİT BİRAZ DELİ GEREK’

Eylemi, yurtta ve dünyada ses getirmiş; hükümet, işçi maaşlarını ödemek için para yatırmak zorunda kalmıştı. Dalokay da söz verdiği gibi üçüncü günün sonunda açlık grevine son vermişti.

Başkanlığı sırasında ona pek çok lakap takılmıştı. Bunlardan biri, “Göbek Vedat”tı, Ankara trafiğini rahatlatmak için yaptığı göbekler nedeniyle almıştı bu sanı.

Bir diğeri, “Deli Vedat”tı. Anadolu insanı, güçlünün karşısında dik durmayı “delilik” sayar ama o “deli”nin de arkasında durur. Zira derler ki “yiğit, biraz deli gerek”. Köroğlu’nu, Dadaloğlu’nu ve hatta Karayılan’ı bu yüzden unutmaz.

Vedat Dalokay’ı tarihe geçiren de “deliliği” oldu.

Ankara, onu 1973’te başkan seçmişti. Hemen kolları sıvamış, gereksinim yol ise yol, su ise su getirmişti. Göbek yapmak için Genel Kurmay’ın bahçesine; bulvarı genişletmek için ABD elçiliğine kepçe ile girecek kadar gözü kara olduğu o an anlaşılmıştı.

Genel Kurmay yetkilileri hop oturup hop kalkmış; ABD elçiliği, “Topraklarımız işgal ediliyor” diye kriz çıkarmışlardı. Genel Kurmay’ı, “Kıbrıs’tan o kadar yer aldınız; 8 metrenin lafı mı olur” esprisiyle yumuşatmış, ABD elçiliğini ise “Yanlışlıkla oldu, yenisini yaparız” diyerek teskin etmişti. Buna rağmen yeni duvarı iki metre içeriden yaptırarak amacına ulaşmıştı. Anlayacağınız, “dünyanın efendisi” geçinen ABD’ye dahi efelenmiş bir güzel başkandı.

Tarih, geleceğin aynasıdır. İktidarın, SSK alacaklarını tahsil etmek için verdiği “silkeleme” talimatının bir benzeri, 1974 yerel seçimlerinden sonra dönemin iktidarı tarafından verilmiş, gelirler kaynaktan kesilerek, belediyelerin başarısı engellenmek istenmişti.

Ecevit, o günkü uygulamayı “Türkün Türke ambargosu” olarak adlandırmış ve hükümeti halka zulmetmekle suçlamıştı.

İktidar “ambargo” koyabilir ama Dalokay, deli adam; öyle “Ne yapalım, paramız yok” diyecek biri gibi davranamazdı. “Ya bir yol bulacak ya bir yol yapacak”tı, o da öyle yapmıştı. Başbakanlığın önüne gitmiş ve Süleyman Demirel’i görünce arabanın önüne atmıştı kendisini.

‘BELEDİYE BAŞKANI KENTİN ANASIDIR’

Demirel durmak zorunda kalmış; Dalokay “başbakanı, başkanı tok, işçisi aç bir ülke olamaz” diyerek derdini anlatıp söz almıştı. Almıştı almasına ama Demirel sözünde durmamıştı.

Dalokay bu, uslu duracak değil ya, işçilerine ödeyemediği maaşı alabilmek için başvurduğu üç günlük açlık grevi böyle başlamıştı. Ne de olsa belediye başkanlığı demek, “kentin anası” olmak demekti.

29 Temmuz 1975 günü, makam odasına attırdığı somyanın üzerinde başladığı açlık grevi, gündem olmuş; dönemin iktidarı geri atmış ve iki aydır ödenmeyen işçi maaşları hesaplara yatmıştı.

Memnundu Dalokay, ne de olsa “kentin anası” olarak çocuklarını aç bırakmamıştı. Ne de olsa “ana”, hassasiyet demektir. Çocuğu uyumadan, uyumamak, açken aç kalmak, parmağına diken batsa yüreğinin kanaması demektir.

Dalokay başkanken, ulaşımı rahatlatmak için çalışmış, piyasanın ateşini düşürmek için önlemler almış, daha da önemlisi merkezine “insan”ı koymuş, hizmeti üreteni de o hizmetten yararlanana da eşit bakmıştı. Onun için halk, müşteri; çalışanlar da köle değil, insandı.

DİK DURMASINI BİLMEK

Dünyada olup bitene karşı da duyarsız kalmamıştı. Örneğin beş İspanyol devrimci gencini idam ettiren Diktatör Franco’yu protesto için İspanya elçiliğinin suyunu, elektriğini ve havagazını kesmekten geri durmamıştı.

İspanyol büyükelçiliğine yazdığı mektupta, gerekçesini açıkça belirtmişti.

“Ankara Belediye başkanı olarak Ankaralılar adına kendi ulusunun çocuklarını öldüren devlet yöneticilerini kınadığımı ve Ankara halkının İspanya halkının acısını paylaştığını, özgürlük mücadelesini desteklediğini simgelemek amacıyla bir hafta süreyle İspanya Büyükelçiliği’nin hiçbir belediye hizmetinden yararlanamayacağını duyururum.”

Nâzım’ın, “kırk günlük yolda yaprak kımıldasa/ Sen ürpermelisin içerde” dediği hissiyat bu olsa gerek.

Ondan çıkartacağımız en büyük ders, bütün baskılara karşı dimdik durmasını bilmektir. Tarihi hatırlamak, bu nedenle önemlidir. Zira unutmak, yenilginin kapısını açar. Ne demiş büyüklerimiz?

“Geçme namert köprüsünden, ko aparsın su seni

Sinme tilki gölgesine, ko yesin arslan seni”

Anısına ve mücadelesine saygıyla...

YÜKSEL IŞIK

YAZAR

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025