Örsan K. Öymen

Liderler zirvesi

14 Şubat 2022 Pazartesi

Ekonominin, siyasetin, hukukun, eğitimin, kültürün çöktüğü bir dönemde muhalefet partilerinin bir araya gelerek iktidara bir alternatif sunmaları umut vericidir. 

Bu çerçevede Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın bir araya gelmiş olmaları önemlidir. 

Siyasi partiler kendi kimliklerini ve ideolojilerini korudukları ve kadrolarını kendi kimlikleri ve ideolojileri üzerinden oluşturdukları ve anayasadaki demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkesine uydukları sürece, başka kimliklere ve ideolojilere sahip siyasi partilerle, seçim, ortak aday, anayasa, parlamenter sistem konusunda işbirliği yapabilirler. 

Bu çerçevede söz konusu siyasi partilerin farklı parti programları olsa da asgari ortaklıklarda buluşarak ortak bir seçim beyannamesi oluşturmaları da olanaklıdır. 

AKP hükümetinin olağanüstü hal koşullarındaki baskı ortamında, serbest ve özgür olmayan bir referandumla, ayrıca mühürsüz oyların sayılmasıyla yasalar çiğnenerek halka dayattığı “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” ve muhalefetteki siyasi partilerin mevcut oy oranları, bu işbirliğini ve ittifakı zorunlu kılmaktadır.

***

Öte yanda söz konusu muhalefet partileri, sorunun tek başına parlamenter sisteme dönmekle çözülmeyeceğini anlamalıdırlar. Çünkü Türkiye’nin temel sorunları 2017 yılında “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine” geçildikten sonra değil, bu sisteme geçilmeden önce, parlamenter demokratik sistemde ortaya çıkmıştır. 2007-2017 yılları arasında AKP iktidarı döneminde yaşanan bazı olayları hatırlamakta büyük yarar bulunmaktadır: 

1) Fethullah Gülen çetesi, hükümetin desteğiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, Emniyet’te, yargıda, istihbarat birimlerinde, üniversitelerde, eğitim kurumlarında ve medyada kadrolaştı. 

2) “Ergenekon”, “Balyoz”, “Casusluk” ve “OdaTV” adlı sahte yargı süreçlerinin ve kumpasların sonucunda gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, askerler tutuklandı ve yargı bağımsızlığı ortadan kalktı. 

3) Medya kurumlarının yaklaşık yüzde 80’i, hükümete yakın şirketlere baskıyla sattırıldı, medya bu yolla hükümetin kontrolü altına girdi, ifade, basın ve yayın özgürlüğü ortadan kaldırıldı. 

4) Üniversiteler hükümetin baskısı ve kontrolü altına girdi, hükümete yakın rektörler ve dekanlar atandı, öğretim üyeleri ve araştırma görevlileri işini kaybetti. 

5) “Gezi” protestoları sırasında polis şiddeti nedeniyle gençler katledildi, binlerce vatandaş darp edildi. 

6) Yolsuzluk iddiaları hükümet tarafından örtbas edildi, soruşturmalar ve yargı süreçleri engellendi. 

7) Hükümet, Suriye’de yönetimi devirmeye kalktı, Suriye’deki köktendinci teröristleri destekledi. 

8) Hükümet, terör örgütü PKK ile gizli müzakereler yürüttü. 

“Millet İttifakı” iktidara gelir gelmez, cumhurbaşkanının halen sahip olduğu yetkilerle, devlet kurumlarındaki, yargıdaki, Emniyet’teki, istihbarat birimlerindeki, TSK’deki, üniversitelerdeki, eğitim kurumlarındaki, medyadaki AKP kadrolaşmasını ortadan kaldırmadığı sürece, ayrıca anayasayı ve yasaları ihlal eden AKP’liler bağımsız yargı önünde bunun hesabını vermediği sürece, Türkiye’nin anayasada belirlenen demokratik, laik, sosyal hukuk devletine kavuşması olanaksızdır.

***

“Millet İttifakı”nın çözmesi gereken bir başka sorun da “Millet İttifakı”nın içindeki siyasi partilerden birisinin, özellikle de bu ittifakın en güçlü partisi olan CHP’nin, parlamenter sisteme geçildikten sonra gerçekleşecek seçimlerde birinci parti çıkmayı başarmasıdır. 

Çünkü bu sisteme göre cumhurbaşkanı, seçimlerde en yüksek oyu alan partinin genel başkanına hükümeti kurma görevini verecektir. AKP tüm kamuoyu araştırmalarına göre, oy oranında düşüş yaşasa da hâlâ birinci partidir. Parlamenter sistemle yapılacak ilk genel seçimlerde durum değişmezse ve anayasal düzeni yıkan, anayasadaki demokratik laik sosyal hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıran AKP’nin ve onun yöneticilerinin seçime girmesi olanaklı kılınırsa, AKP tek başına veya MHP ile koalisyon hükümeti kurarak yeniden iktidar olacaktır. 

Bu sorunlar çözülmeden, Türkiye AKP’nin ve Recep Tayyip Erdoğan’ın vesayetinden kurtulamaz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları