Örsan K. Öymen

Sado-faşizm

13 Aralık 2021 Pazartesi

Demokratik, laik, sosyal hukuk devletini yıkıp onun yerine teokratik bir monarşi kurmak isteyen AKP’nin dikta uygulamaları, aynı zamanda sado-faşizmdir. 

Sadizm, başka bir insanın eziyet çekmesinden, acı çekmesinden zevk almak anlamına gelir. Bu bir ruh hastalığıdır. Bu, vicdansız, merhametsiz ve zalim insanların tipik özelliğidir. 

Faşizm, yetkilerin tek elde toplandığı diktatörlüktür. Irkçı faşizm ve dinci faşizm gibi faşizmin çeşitli açılımları olabilir. 

Irkçı faşizm, kendi ırkından olmayanlardan nefret eder; dinci faşizm, kendi dininden olmayanlardan veya kendi din yorumuna katılmayanlardan nefret eder; her ikisi de kendileri gibi olmayanları bir nefret nesnesine dönüştürür, onları düşmanlaştırır ve onların üzerinden bir korku iklimini örgütler. 

Faşizmi besleyen nefret duygusudur. Faşizm aynı zamanda, nefret ettiği insanlara eziyet etmekten, onlara acı çektirmekten zevk alır. Faşizm sadizmi de içinde barındırır.

***

HDP’nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, onlarca HDP milletvekili ve belediye başkanı, yüzlerce HDP genel merkez, il, ilçe yöneticisi ve belediye meclis üyesi, beş yıldır tutuklular. 

İşadamı Osman Kavala dört yıldır tutuklu. 

Emekli komutanlar ve askerler Çevik Bir, Çetin Doğan, Hakkı Kılınç, Cevat Temel Özkaynak, Erol Özkasnak, Fevzi Türkeri, Yıldırım Türker, İlhan Kılıç, Aydan Erol, Kenan Deniz, Ahmet Çörekçi, Çetin Saner, İdris Koralp ve Vural Avar, “28 Şubat” kumpas “davasından” dolayı dört aydır tutuklular. 

DEVA Partisi’nin kurucularından Metin Gürcan geçen haftalarda tutuklandı. 

Montrö Sözleşmesi ve TSK’deki laiklik karşıtı hareketler hakkındaki görüşlerini açıklayan onlarca emekli komutan ve asker hakkında hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı. 

Bu tutuklamaların ve uygulamaların birçoğunun hukuka, anayasaya ve yasalara aykırı olduğunu, hem Türkiye’deki birçok hukuk uzmanı hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ortaya koydu. 

Tutuklu olan söz konusu kişilerin siyasi görüşlerine ve eylemlerine katılıp katılmamak ayrı bir konudur, onların hukuka, anayasaya ve yasalara uygun bir biçimde tutuklanıp tutuklanmadıkları ayrı bir konudur. 

Bu ayrım yapılamadığı sürece, Türkiye demokratik bir hukuk devleti olamaz, sado-faşizmden kurtulamaz. 

Bu insanlara hapishanelerde eziyet etmek ve acı çektirmek; onları ailelerinden, çocuklarından, sevdiklerinden koparmak; onların çocuklarını babasız ve annesiz bırakmak; onların hapishanelerin zor koşullarında ölümcül sağlık sorunlarıyla karşılaşmalarına yol açmak, adalet, vicdan ve merhamet sahibi insanların yapacağı şeyler değildir.

***

İnsanların, AKP iktidarının devamının sağlanması amacıyla hapishanelere atılması, AKP iktidarının, baskı yöntemleriyle devam ettirilmeye çalışılması, adaletle, vicdanla ve merhametle bağdaşmayacağı gibi, mertlikle ve cesaretle de bağdaşmaz. 

Mert ve cesur insan, rakipleriyle eşit koşullarda yarışır. Düellonun ana ilkesi, eşit koşullarda rekabet etmektir. 

İnsanları hapishanelere atarak, susturarak, sansürleyerek, korkutarak, baskı altına alarak elde edilmiş sözde zaferler, zafer değildir. 

Onurlu, namuslu, şerefli, mert ve cesur insanlar, karşıtlarıyla eşit koşullarda yarışmayı ve rekabet etmeyi bilirler, kendilerine güvenirler, kurnaz çakallar, sırtlanlar ve akbabalar gibi değil, arslanlar gibi mücadele ederler, gerekirse yenilgiyi de kabul ederler. 

Korkak ve kurnaz insanlar ise devletin kendilerine devleti yönetmek için tanıdığı olanakları, kendi çıkarları için kullanarak ve suiistimal ederek rakiplerini bertaraf etmeye çalışırlar, onlarla eşit ve özgür bir ortamda rekabet etmezler. 

Davasının, ideolojisinin, düşüncesinin, söyleminin ve eyleminin gücüne güvenmeyen insanlar, kaba kuvvetle iktidarını korumaya çalışırlar. Bu tür insanlar düşünceye düşünceyle, yazıya yazıyla, söyleme söylemle, eyleme eylemle karşılık vermek yerine, her şeye kaba kuvvetle karşılık verirler; yargıyı, savcıyı, hâkimi, polisi, askeri, istihbaratçıyı da bu korkaklığa ve kurnazlığa alet ederler. 

Onurlu, namuslu ve şerefli bir mücadele, önce ahlaklı ve erdemli olmayı gerektirir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları