Sosyal demokrasi
Örsan K. Öymen
Son Köşe Yazıları

Sosyal demokrasi

11.07.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

İdeolojiler, belli bir ideolojiyi savunan kişilerin eylemleri üzerinden değil, kavramlar ve kuramlar üzerinden anlaşılmaya çalışılmalıdır.

Örneğin, kendilerini komünist olarak tanımlayanların yapıp ettikleri üzerinden komünizm üzerine, kendilerini sosyal demokrat olarak tanımlayanların yapıp ettikleri üzerinden sosyal demokrasi üzerine bir değerlendirme yapılamaz.

Vladimir Lenin, Leon Troçki, Fidel Castro, Mao Zedong, Ho Chi Minh, Josef Stalin, Kim İl-Sung gibi siyasetçiler ve liderler kendilerini komünist olarak tanımlamış olsalar da, sık sık Karl Marx’ın ve Friedrich Engels’in geliştirdiği komünizm kuramından uzaklaşmışlardır. Komünizmi, söz konusu siyasetçilerin ve liderlerin uygulamaları üzerinden tanımlamak, komünizmi anlamamak demektir.

Hatta Engels’in kendisi bile, babasının sahibi olduğu ve işçilerin sömürüldüğü fabrikalarda uzun yıllar yönetim kademesinde çalışmak zorunda kalarak kendi savunduğu kuramlarla çelişki içine düşmüştür. 

Engels’in bu çelişkisi üzerinden, kendi geliştirdiği komünizm kuramı eleştirilemez. Kavramlara, kuramlara ve akıl yürütmelere karşı eleştiriler, yine kavramlar, kuramlar ve akıl yürütmeler üzerinden gerçekleştirilebilir.

Sosyal demokrasiye önemli kavramsal ve kuramsal katkılarda bulunan Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin önde gelen kuramcılarından Eduard Bernstein’ın ve Karl Kautsky’nin, bazı konularda aldıkları yanlış kararlar ve emperyalizm sorunu konusundaki hatalı analizleri üzerinden, sosyal demokrasi kuramı da toptan eleştirilemez.  

Bu aynı zamanda mantık biliminin de temel ilkelerinden birisidir. Geliştirilen bir akıl yürütmeye karşı akıl yürütmek ve çıkarım yapmak yerine, o akıl yürütmeyi geliştiren kişiyi karalamak, damgalamak ve bunun üzerinden o kişinin akıl yürütmesini çürütmeye çalışmak, ad hominem yanılsaması olarak bilinir.

***

İkinci Dünya Savaşı’ndan önce sosyal demokrasi, komünizm gibi sınıfsız toplumu hedefliyordu ve üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı çıkıyordu. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi, 1917 yılında Lenin’in öncülüğünde sosyalist-komünist devrimi gerçekleştirdi. Bu parti daha sonra Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne dönüştü.

Lenin devrimi savunurken, Bernstein evrimi ve çok partili parlamenter sistem aracılığıyla sınıfsız topluma geçilmesini savunuyordu. Bernstein, devrimin sancılı bir süreç olmasından dolayı karşıdevrim sürecine yol açacağını, bunun da işçi sınıfının çıkarlarına aykırı olduğunu, sosyalizme adım adım ilerlemenin daha gerçekçi bir yol olduğunu düşünüyordu.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ise sosyal demokrasi, sınıfsız toplum modeli yerine, sınıflar arası uçurumu asgari düzeye çekmek; üretim araçlarında özel mülkiyeti ortadan kaldırmak yerine, özel sektöre alternatif güçlü bir kamu sektörü oluşturmak, bu anlamda karma ekonomik modeli uygulamak; daha çok kazanandan daha fazla vergi almak, düşük gelirli kesimin vergi yükünü azaltmak; işçinin işveren karşısındaki haklarını koruyan sendikaları desteklemek ve güçlendirmek; herkese ücretsiz ve nitelikli eğitim ve sağlık hizmetleri vermek gibi yöntemleri benimsedi. Bu süreçte sosyal demokrasi, kapitalizm ile komünizmin bir sentezine dönüştü ve komünizmden daha da uzaklaştı.

İsveç Sosyal Demokrat Partisi’nin lideri Olof Palme ve Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin lideri Willy Brandt, bu ilkeleri Avrupa’da uygulamaya koyan önemli siyasetçiler arasında sayılabilirler.

***

1960’lı ve 1970’li yıllarda Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin savunduğu bu ilkeler, CHP’nin kurucusu ve ilk genel başkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün savunduğu ilkelerle büyük benzerlikler taşıyordu. Atatürk’ün, 1920’li ve 1930’lu yıllarda halkçılık ve devletçilik ilkeleriyle ve karma ekonomik model uygulamasıyla, Batı Avrupa’da 1960’larda ve 1970’lerde gelişen sosyal demokrasiyi öncelediği söylenebilir.

CHP’nin “altı ok” olarak da bilinen ilkelerini, 1970’lerden itibaren demokratik solculuk ve sosyal demokrasi ile tamamlaması, yapay bir eklemleme değil, tarihsel süreçle gelişen organik bir bütünleşmedir.

Bunun aksini savunarak CHP’nin bölünmesine hizmet eden iki kesim ise “ikinci cumhuriyetçi” neoliberaller ve Batıfobik Avrasyacılardır!

Yazarın Son Yazıları

Yeni bir aşama 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu, ana muhalefet ve birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu; İstanbul’un yine CHP’li Esenyurt, Beşiktaş, Şişli, Beylikdüzü, Beykoz, Büyükçekmece, Gaziosmanpaşa, Avcılar ilçe belediye başkanları; CHP’li belediyelerin yüzlerce yöneticisi; Adana’nın CHP’li Seyhan ve Ceyhan ilçe belediye başkanları aylardır tutuklu ve hapiste.

Devamını Oku
07.07.2025
Erdemsizlik

Miletoslu antik Yunan filozofları Tales, Anaksimandros ve Anaksimenes, evrenin özü ve temeli anlamına gelen “arkhe” kavramına ve “Arkhe nedir?” sorusuna odaklandılar.

Devamını Oku
05.07.2025
Suçluların telaşı!

Siyasi partiler, hem anayasaya hem de siyasi partiler yasasına göre, anayasaya uymakla yükümlüdürler.

Devamını Oku
30.06.2025
Alışmak

Türkiye, AKP iktidarında, anayasanın ikinci maddesinde ifadesini bulan demokratik, laik, sosyal hukuk devleti özelliğini yitirmiş olmasına rağmen, halk kitlelerinin buna etkili, örgütlü ve bütüncül bir tepki veremiyor olması, halkın gerçekten daha iyi bir yaşamı hak edip etmediğini de tartışma konusu haline getirebiliyor.

Devamını Oku
28.06.2025
Sırada Türkiye mi var?

ABD’nin ve İsrail’in, İsrail’in kendisine karşı tehdit olarak gördüğü Irak’ı, Suriye’yi, Libya’yı din, mezhep, etnik kimlik üzerinden böldükten ve parçaladıktan sonra, şimdi de İran’ı hedef haline getirmeleri, sırada Türkiye’nin olup olmadığı tartışmalarını beraberinde getirdi.

Devamını Oku
23.06.2025
İran nasıl kurtulur?

İsrail’i onlarca yıldır tehdit eden dört ülke vardı: Irak, Suriye, Libya ve İran.

Devamını Oku
21.06.2025