Mutlaka anımsayalım: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan teğmenleri hedef aldı, “Bunların temizlenmesi için adımlarımızı atıyoruz” dedi.
Böyle, buna benzer saçma durumlarda halkımızın tekrarladığı sözü aktarmak zorundayım: “La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim.” Bu zikrin anlamı şudur: “Güç ve kuvvet, sadece yüce ve büyük olan Allah’ın yardımıyla elde edilir.” Bir kişi bu cümleyi söylediği anda “Allah’ım! Senin yardımın olmadan ben hiçbir şey başaramam” demiştir.
Adamın biri, sağa, sola, havaya bakarak “Galiba yağmur yağacak!” demiş ortaya. Hazirundan biri, “Ulan sen bana nasıl Ördek Kemal dersin!” diyerek adamın yakasına yapışmış.
R.T. Erdoğan’ın köpürdüğü yer de önemli. Bakın nerede konuşmuş:
7 Eylül’de 21. İmam Hatipliler Kurultayı’nda konuşan Erdoğan, Kara Harp Okulu mezuniyet töreni ardından kılıçlarını çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan, ardından da yemin metni okuyarak tartışma yaratan teğmenleri sert bir dille eleştirdi.
Erdoğan, “Kılıçları kime çekiyorsun? Bunlarla ilgili olarak gerekli bütün araştırmalar yapılıyor. Oradaki birkaç tane kendini bilmez de temizlenecek. Bunlar kaç kişi olursa olsun ordumuzda bulunması mümkün değildir” dedi.
R.T. Erdoğan siyasetin Kırkpınar’ında başpehlivanlık için çayıra çıktığından bu yana vesvese ve alınganlığıyla temayüz etmiştir. Rakibini, anlık bir rakip olarak değil de ebedi düşman olarak gördüğü için rakibini destekleyenlere de düşman muamelesi yapar. Siyaset meydanına çıkıp başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı koltuğuna otururken Kasımpaşa raconunu mahallesinde bırakmamıştır.
Bir cumhurbaşkanı her konuda, her olayda karar verip konuşmaz. İşlenen bir suç ya da yakışıksız bir olay olmuşsa değerlendirmesini yetkili ve sorumlulara bırakır.
“Kılıçları kime çekiyorsun? Bunlarla ilgili olarak gerekli bütün araştırmalar yapılıyor. Oradaki birkaç tane kendini bilmez de temizlenecek. Bunlar kaç kişi olursa olsun ordumuzda bulunması mümkün değildir” diye konuşmak ve meslek töresine uygun davranışta bulunan gençleri suçlamak haksızlıktır. Genç teğmenler yanlış bir iş yapmışlarsa bunu değerlendirecek, bölük komutanlığından başlayarak ta Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’na kadar giden bir “silsilei meratip” yani hiyerarşi var.
Erdoğan söyledikleriyle yetinmeyip ayrıca, üç birinci olan kız öğrenciden bahsederek “Bu oyuna nasıl geldiler, gelindi; şimdi çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunların süratle temizlenmesi için adımlarımızı atıyoruz” diye konuşuyor.
Dikkat ederseniz “Çalışmalarımızı yapıyoruz. Bunların süratle temizlenmesi için adımlarımızı atıyoruz” diyor. “Biz!” diyerek vicdanları isyan ettiriyor. Teğmenlerin davranışını değerlendirecek kurulda sizin ne işiniz var?
O konuşarak, düşüncesini açıklayarak konumunu belirttiğine ve onun verdiği “emir” yüzünden teğmenler ve komutanları TSK’den atıldığına göre biz de onun bu tavrını özgürce değerlendirmek hakkına sahibiz. R.T. Erdoğan Üç Silahşörler filmini de görmemiş anlaşılan. Silahşörler amaç birliğini ifade etmek için kılıç çekerler ve “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için!” diye haykırırlar. Bir kamu görevlisi herhengi bir olay ve olguyu kişiselleştiği zaman görevini kötüye kullanmış olur. Genç teğmenlerin, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” diyerek haykırıp kılıç çektikleri zaman Mustafa Kemal Paşa’nın “Ey Türk Gençliği” diye seslendiği Türk ulusu aynı sözleri tekrarlayarak kucaklayıp onları bağrına bastı. Demek bu kucaklaşmaya katılmayanlar varmış ki teğmenlerden acımasızca intikam alındı. Eminim ki bir gün mutlaka o genç teğmenler olmaları gereken rütbeleriyle ait oldukları yuvaya dönecekler.
Bitirirken: Devlet Bahçeli de geri kalır mı? “Korsan yeminlerde bağırıp çağıranlara gereği yapılmıştır” demiş. Eh gari, kambersiz düğün olmaz zaten!