Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yaş gününü, Atatürk’ün adını koyduğu Cumhuriyet gazetesinde kutlamak... Bir insana bir ömür boyu yetecek bir onur kaynağı. Bu onuru yaşarken, sorumlulukları ve görevleri de unutmamak gerekiyor. “Akıl ve bilim” sözcüklerini bu topraklara getiren ilk ve tek lider, “Benim manevi mirasım bilimdir” diyen Atatürk’e güçlü bir bilinç ve irade borçlu olduğumuz kesin. Akıl ve bilim yoksa, kararlılık yoksa bu coğrafyada bir devlet, bir toplum olarak var olmanın olanaksızlığı her gün gözlerimizin önünde yaşanıyor.

Atatürk, bu ülkeyi, bir yangın yeri, deprem kargaşasından çıkararak kurdu. Devleti kurumsallaştırdı, kökleştirdi. İçeride ve dışarıda verdiği mücadele, dünya tarihinde anıtlaşmış durumda. Ancak akıldan yoksun dahili bedhahlar, yetersizlik sergiliyor, hastalıklı bir şekilde “Hatay aslında Arap toprağıdır” gibi bir tümce kurabiliyor. Bilinci olmayan canlılar bile güdüsel olarak kendisine zarar verecek davranışlardan kaçınır. Devletlerde de aynı tutum kaçınılmazdır. Ama aklı olmayana bu dünyada hayat yoktur.

Türkiye Cumhuriyeti, emperyalizmin her türlü kumpası aşılarak kuruldu. İçinden çıktığımız “yangın yeri” coğrafyamız bugün de farklı değil. Misak-ı Milli yine tehdit altında. Üç yanımız da yanıyor. Balkanlar sarsılıyor, artçıları bitmeden Ortadoğu sallanıyor. Bunlar olurken Kafkaslar önden gidiyor.

İçerdeki durum uzun zamandır aynı. Ekonomide hep kriz hep kriz... Deprem bölgesine aktarılan kaynakların yutulması için yeni yöntemler geliştiriliyor. Sanat geriliyor, kültür geriliyor, bilim yok, doktorlar ülkeden kaçıyor...

“İşte bu ahval ve şerait içinde” yeni kuşaklara, yok edilen her şeyi yeniden kurmak, içi boşaltılan her şeyi yeniden doğrultmak görevi düşüyor. Bilinçle, kararlılıkla...

Güzel ülkem, 100. yaş günün kutlu olsun.