3 MART DEVRİM KANUNLARI 100 YAŞINDA

3 MART DEVRİM KANUNLARI 100 YAŞINDA

28.02.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Atatürk, 1 Mart 1924 tarihli Meclis açış konuşmasında, “Cumhuriyetin bugün de ileride de kesinlikle ve sonuna kadar her türlü saldırılardan korunması” için dinin ve ordunun siyasetten ayrılması gerektiğini söyledi. Bu konuşmadan iki gün sonra, 3 Mart 1924 Devrim Kanunları çıkarıldı. Din ve ordu siyasetten ayrıldı. Laik ve demokratik Cumhuriyet yolunda ilk büyük adım atıldı.

Laiklik, devletin değiştirilemeyen din kurallarıyla değil, gerektiğinde değiştirilebilen, insan aklının ve tecrübesinin eseri, çağdaş hukuk kurallarıyla yönetilmesidir. Laiklik, aklın ve vicdanın dinsel baskıdan kurtulup özgürleşmesidir. Özgür aklın doğal sonucu ise felsefe, bilim ve sanatın gelişmesidir. Laiklik, dinsel dokunulmazlık kazanmış kişilerin egemenliği yerine kayıtsız şartsız millet egemenliğidir. Demokratik bir devlet için her şeyden önce laik bir cumhuriyete ihtiyaç vardır. Laiklik ısrarı; çağdaş hukuk, özgür akıl, serbest vicdan, felsefe, bilim, sanat ve demokrasi ısrarıdır.

İşte bu nedenle Atatürk, laik bir cumhuriyet kurmak istedi. Ancak dönemin koşulları gereği bunu bir anda gerçekleştirmek olanaksızdı. 29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyet, henüz “laik” ve “demokratik” değildi. Cumhuriyeti, adım adım “laikleştirmek” ve “demokratikleştirmek” gerekecekti. Bu yoldaki ilk büyük adım, 3 Mart 1924 Devrim Kanunları ile atıldı.

29 Ekim 2023 Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılıydı; 3 Mart 2024 ise Cumhuriyetimizin laikleşmeye ve demokratikleşmeye başlamasının 100. yılıdır. Kutlu olsun!

DİN İŞLERİ VE VAKIFLAR BAKANLIĞI İLE GENELKURMAY BAKANLIĞI’NIN KALDIRILMASI: (KANUN NO: 429)

Siirt Mebusu Halil Hulki Efendi ile 57 arkadaşı, “Şeriye ve Evkaf Vekâleti” (Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı) ile “Erkan-ı Harbiye Umumiye Vekâleti’nin (Genelkurmay Bakanlığı’nın) kaldırılması için TBMM’ye bir kanun teklifi sundular. Kanun teklifinin gerekçesinde, “Din ve ordunun politik akımlarla ilgilenmesi çok kötülükler doğurur… Türkiye Cumhuriyeti’nin politik kuruluşlarında zaten sonradan meydana getirilmiş olan Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı ile Genelkurmay Bakanlığı’nın bulunması uygun olamaz” deniliyordu.

3 Mart 1924’te TBMM, Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı ile Genelkurmay Bakanlığı’nı kaldırdı. (Kanun No: 429).

429 sayılı kanununla kaldırılan Din İşleri ve Vakıflar Bakanlığı’nın yerine, Müslümanların inanç ve ibadet işleriyle ilgilenmek ve din kuruluşlarını yönetmek üzere Başbakanlığa bağlı ”Diyanet İşleri Başkanlığı” kuruldu. Diyanet İşleri Başkanı, başbakanın teklifi, Cumhurbaşkanının onayı ile atanacaktı. Ayrıca Başbakanlığa bağlı “Vakıflar Genel Müdürlüğü” kuruldu. Kaldırılan Genelkurmay Bakanlığı’nın yerine de cumhurbaşkanının vekili olarak, barışta ordunun emir ve komutası ile görevli, en yüksek askerlik makamı olmak üzere Genelkurmay Başkanlığı kuruldu. Genelkurmay Başkanı da Başbakanın teklifi ve cumhurbaşkanının onayıyla atanacaktı. Genelkurmay başkanı, göreviyle ilgili konularda bağımsız olacaktı.

429 sayılı kanunla, “din” ve “ordu” siyasetten ayrıldı. Ancak dinin siyasetten tam olarak ayrılması ve devletin tam olarak laikleşmesi için daha halifeliği kaldırmak, şeri (dini) mahkemelere son vermek, “Devletin dini İslamdır”, “TBMM, dini hükümleri uygular” maddelerini anayasadan çıkarmak gerekiyordu. Aynı gün halifelik kaldırılacak bir ay kadar sonra şeri mahkemeler kapatılacak, 1928’de “Devletin dini İslam dinidir” ve “Meclis dini hükümleri uygular” maddeleri anayasadan çıkarılacaktı. Ordu ile siyasetin tam olarak ayrılması için de ordu komutanlarının aynı zamanda milletvekili olmamaları gerekiyordu. Atatürk, 30 Ekim 1924’te milletvekili olan komutanlardan, ya milletvekilliğini ya askerliği tercih etmelerini istedi. Cevat Çobanlı Paşa ile Cafer Tayyar Paşa milletvekilliğini, diğer komutanlar ise askerliği tercih ettiler. Böylece, Şevket Süreyya Aydemir’in ifadesiyle “Ordu, Mustafa Kemal’in hayatı boyunca fiilen siyaset dışı kalacaktı.” (Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C. 3, s. 164).

ÖĞRETİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ: (KANUN NO: 430)

Manisa Milletvekili Vasıf (Çınar) Bey ve 57 arkadaşının teklifiyle TBMM’de “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” görüşülmeye başlandı. 3 Mart 1924’te TBMM’de “Öğretim Birliği Kanunu” kabul edildi. (Kanun No: 430).

430 sayılı kanuna göre Türkiye’deki tüm bilim ve öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Daha önce Din İşleri Bakanlığı’na bağlı veya özel vakıflarca kurulup yönetilen “medrese ve mektepler” Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. Daha önce Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olan askeri okular ile Sağlık Bakanlığı’na bağlı olan Darüleytamlar (Yetimevleri) da Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı. (Ancak 1925’te askeri okullar yeniden Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanacaktı). Milli Eğitim Bakanlığı, yüksek din uzmanları yetiştirmek için üniversitede bir İlahiyat Fakültesi kuracaktı. Ayrıca “imamlık” ve “hatiplik” gibi dinsel hizmetler için de okullar açacaktı.

Milli Eğitim Bakanlığı, kendisine devredilen medreseleri kapattı. Çünkü medreseler yüzyıllardır akla ve bilime kapılarını kapatmıştı. Vasıf Bey, kapatılan medreselerin ilkokul yapılacağını, medreselerdeki yaşları uygun öğrencilerin de bu ilkokullara devam ettirileceğini belirtti.

1924’te medreseler kapatılırken Türkiye’de 479 medrese, buralarda 18 bin öğrenci vardı. Bunların 12 bini kayıtlı olduğu halde medreselere devam etmiyordu. Buna karşılık orta dereceli okullarda yalnızca 7 bin, yüksekokullarda ise 3 bin öğrenci kayıtlıydı.

430 sayılı kanunun 4. maddesine dayalı olarak 1924’te İstanbul Darülfünunu’nda bir İlahiyat Fakültesi ile değişik il merkezlerinde 29 imam hatip okulu açıldı. İmam-hatip okulları ve İlahiyat Fakültesi 1930’larda -öğrenci yetersizliği- nedeniyle kapatıldı.

430 sayılı “Öğretim Birliği Kanunu” ile “mektep-medrese” ayrımına son verildi. Daha önce Din İşleri Bakanlığı’na bağlı okullar Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak ve medreseler kapatılarak eğitim öğretim laikleştirildi. Bu sırada bazı din okullarının açılması ise dönemin kendi koşulları içinde sosyolojik bir ihtiyaca karşılık vermek içindi. Ayrıca Türkiye, Lozan’da yabancı okulları kontrol etmeyi başarmıştı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, bu süreci daha da güçlendirdi.

HALİFELİĞİN KALDIRILMASI: (KANUN NO: 431)

Atatürk, saltanatı kaldırırken -dönemin koşulları gereği- halifeliğe dokunmadı. 1 Kasım 1922’de TBMM, saltanatla hilafeti birbirinden ayırıp saltanatı kaldırdı. 17 Kasım 1922’de son padişah Vahdettin, “Hayatımı tehlikede hissediyorum!” diyerek İngilizlere sığınıp ülkeden kaçtı. Bunun üzerine TBMM, Osmanlı hanedan soyundan Abdülmecit Efendi’yi halife seçti. Ancak halifeliğin kaldırılması için de en uygun ortam bekleniyordu.

Din ve orduyu siyasetten ayıran, eğitimi laikleştiren kanunların kabul edildiği 3 Mart 1924 günü, Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ile 53 arkadaşı Meclise “Halifeliğin Kaldırılması ve Osmanlı Soyundan Olanların Türkiye Dışına Çıkarılması” hakkında bir kanun teklifi verdiler. Teklifin gerekçesinde, halifeliğin “hükümet” demek olduğu, “çağdaş bir hükümetin yanında ayrıca bir halifelik makamına gerek olmadığı” belirtiliyor ve “Türk milleti kurtuluşu koruyabilmek için gerçeğe uymaktan başka bir davranışı seçemez” deniliyordu. Meclis görüşmesinin ardından 3 Mart 1924’te halifelik kaldırıldı. (Kanun No: 431).

431 sayılı kanuna göre halifelik kaldırılırken kadın erkek tüm hanedan üyelerinin, kanunun ilanından itibaren 10 gün içinde Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını terk etmeleri istendi. Haneden üyeleri vatandaşlıktan çıkarıldı. Hanedan üyelerinin Türkiye’de gayrimenkul sahibi olmaları yasaklandı. Sürgün edilen hanedan üyelerine, yol masrafları ve servet derecelerine göre bir defaya mahsus hükümetin belirleyeceği bedel ödenecekti. Hanedan üyeleri ülke sınırları içindeki gayrimenkullerini bir yıl içinde elden çıkaracaklardı. Aksi halde hükümet bunları elden çıkarıp bedelini kendilerine ödeyecekti. Osmanlı padişahlarının Türkiye Cumhuriyeti arazisindeki bütün malları; sarayları, kasırları millete geçecekti.

431 sayılı kanunla millet egemenliğinin önündeki iki büyük kayıt ve şarttan biri -diğeri saltanattı- halifelik kaldırıldı. Böylece Cumhuriyetin laikleşmesi yolunda çok güçlü bir adım atıldı. Fransız ve Rus devrimlerinin aksine Türk Devrimi, hanedan üyelerini sadece sürgün etmekle yetindi.

***

Laik Cumhuriyet’in gerici kuşatmayla karşı karşıya olduğu bu günlerde 3 Mart Devrim Kanunları’nın 100. yılını çok büyük bir coşkuyla, çok derin bir farkındalıkla kutlamak gerekir. Türkiye’de ulusal egemenliğin, yurttaşlık bilincinin, ulus devletin, çağdaş hukukun, özgür aklın, pozitif bilimin, sanatsal yaratıcılığın, kadın haklarının, din ve vicdan özgürlüğünün, demokrasinin, uygar yaşamın güvencesi laik Cumhuriyettir; laik Cumhuriyetten vazgeçmek bütün bunlardan vazgeçmektir. Laik Cumhuriyetten asla vazgeçmeyeceğiz.

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025