'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

06.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu: “Kürt Sorunu’na verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır. Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni hiç ilgilendirmez.”

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni zayıflatmak ve bölmek için yaklaşık 50 yıldır teröre başvuran eli kanlı bir terör örgütünün tutuklu elebaşının, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “soykırımla” suçlayıp, “1923 Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesine dönülmeli!” diyerek yol haritasını belirlediği “Terörsüz Türkiye” sürecinde şimdi de bir komisyon kuruluyor. Kim kuruyor bu komisyonu? Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş kuruyor. AKP’li Meclis Başkanı Kurtulmuş, geçtiğimiz yıl, 1921 Anayasası temelinde bir anayasa hazırlanmasını önererek niyetini açıkça belli etmişti. Komisyonun baş aktörü siyasal İslamcı AKP iktidarının, Atatürk’ün kurduğu üniter, laik Cumhuriyetle kavgalı olduğu da herkesin bildiği bir gerçek… Komisyondan beklenti içindeki etnik kimlikçi DEM Parti de Atatürk’ün kurduğu üniter ulus devlete karşı… İktidara eklemlenmiş MHP ise Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyete sahip çıkacak bir siyaset izlemiyor. Kısacası, baştan aşağı, Atatürk’ün kurduğu üniter, laik Cumhuriyete, ulus devlete karşı; laik Cumhuriyeti, üniter yapıyı, ulus devleti dönüştürmek isteyen bir komisyonla karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisi CHP, böyle bir komisyona katıldığını çok iyi bilmelidir. Aksi halde hem Türkiye hem CHP kaybedecektir.

Görülen o ki, birileri, “Kürt Sorunu” adı altında aslında “Doğu Sorunu”nu çözmek istiyor. O birileri için asıl sorun, bir türlü çözemedikleri “Türk Sorunu”dur. Anayasadaki “Türk Milleti” tanımını değiştirme isteğinin, “Türk” yerine “Türkiyeli” söyleminin ardında bu gerçek vardır.

Türkiye, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bir bağımsızlık savaşı kazanarak ve Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayarak Batı’nın, “Doğu Sorunu”nu kendi lehine çözmesini engelledi. 1923’te, Doğu Trakya, İstanbul ve Anadolu’yu kapsayan, toprak bütünlüğüne sahip, üniter, -aşamalı olarak- laik Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulması ve bu devletin yurttaşlarının hiçbir ayrım gözetilmeden “Türk Milleti” olarak adlandırılması, emperyalist Batı’nın yüzlerce yıllık planını bozdu. Ancak emperyalist Batı ve işbirlikçileri, “Doğu Sorunu”nu çözmek için Cumhuriyet Tarihi boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı “gerici” ve “bölücü” hareketleri desteklediler; teröre yardım ve yataklık ettiler. Son dönemde ABD Büyükelçisi’nin Lozan’ı eleştirmesi, Türkiye’nin Osmanlı Millet Sistemi’ne dönmesini önermesi de bu bağlamda değerlendirilmelidir.

DOĞU SORUNU 

Doğu Sorunu (Şark Meselesi) kavramı ilk olarak Viyana Kongresi (1815) esnasında Rus Çarı Birinci Aleksandr tarafından kullanıldı. Batı’nın, “Doğu Sorunu” (Şark Meselesi ) adını verdiği sorun, aslında Batı’nın “Türk Sorunu”ydu. Karl Marks, 2 Eylül 1853’de New-York Daily Tribune’deki yazısında, İngiliz Lordlar ve Avam Kamarası’nda “Türkiye Sorunu”nun tartışıldığını anlatıyordu.(1) Batı için Doğu Sorununu (Türk Sorunu veya Türkiye Sorununu) çözmek Osmanlı’yı parçalamak ve Türkleri önce Avrupa’dan, sonra Balkanlardan, son olarak da İstanbul’dan ve Anadolu’dan söküp atmak demekti. 1877- 1878 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi), 1912-1913 Balkan Savaşları ve 1914-1918 I. Dünya Savaşı sonrasında emperyalist Batı, “Doğu Sorunu”nu çözmeye çok yaklaşmıştı. 1918-1920 arasında Doğu Trakya’nın, İstanbul’un ve Anadolu’nun emperyalist işgali, emperyalist Batı’nın “Doğu Sorunu”nu kesin olarak çözmek için attığı son adımdı. Daha önce Avrupa’dan, Balkanlardan, Batı Trakya’dan atılan Türklerin, şimdi de Doğu Trakya’dan, İstanbul’dan atılıp Anadolu’nun ortasına sıkıştırılıp imha edilmesi amaçlanıyordu. İngiliz Harbiye Nazırı Lord Kitchener’in, “Türkleri dünya haritasından silinceye kadar harbe devam edeceğiz” sözü, Batı’nın, Doğu Sorunu’ndan aslında ne anladığını gözler önüne seriyordu.(2)

Emperyalist Batılı ülkelerin 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Saray Hükümetine imzalattığı 433 maddelik Sevr Antlaşması, aslında emperyalist Batı’nın “Doğu Sorunu”nu çözmek için hazırladığı bir imha planıydı. Sevr imha planına göre Anadolu’nun soy, dil ve din azınlıkları biçiminde parçalanması; İzmir’den başlamak üzere Ege Bölgesi ve Doğu Trakya’nın –bir geçiş sürecinin ardındanYunanistan’a bağlanması, İstanbul ve Boğazların yönetiminin devlet içinde devlet durumunda bir Uluslararası Boğazlar Komisyonu’na bırakılması, Doğu’da bir Ermenistan, onun hemen güneyinde bir Kürdistan devleti kurulması, Anadolu’nun ortasına sıkıştırılan Türklerin savunmasız bırakılarak ağırlaştırılan kapitülasyon bağımlılığı altında ezilmesi amaçlanmıştı.

Emperyalist Batı’nın “Doğu Sorunu”nu kesin olarak çözüp Türkleri Doğu Trakya’dan, İstanbul’dan atıp Anadolu’nun ortasında imha etme planı Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde kazanılan Türk Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması ile sonuçsuz bırakıldı. Yurttaşlarının “Türk Milleti” diye adlandırıldığı yeni bir Türk Devleti (Türkiye Cumhuriyeti) kuruldu.

HANGİ KÜRT SORUNU?

“Terörsüz Türkiye” sürecinde kimi siyasetçiler ve yorumcular ısrarla “Kürt Sorunu” adını verdikleri sorunun 1923’te kurulan Cumhuriyetle birlikte başladığını ileri sürüyorlar. Ancak bu iddia doğru değil.

Her şeyden önce bu kişilere “Hangi Kürt Sorunu?” diye sormak gerekir.

Bazı Kürt aşiretlerinin devlet için “sorun” olmaya başlamaları Osmanlı’nın klasik çağlarına kadar geri gider. Özellikle 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin merkezi otoriteyi güçlendirme sürecinde aşiret-tarikat direnci ve emperyalist kışkırtmalarla Osmanlı’da bir “Kürt Sorunu” ortaya çıkmıştı. Osmanlı’nın son dönemlerinde Hamidiye Alayları, Aşiret Mektepleri, Şark Raporları (Osmanlı döneminde de şark raporları hazırlanmıştı) hep bu sorunu çözmeye yönelikti.(3)

Emperyalizmin “Kürt Sorunu” ise başkaydı. Emperyalist Batı, “Doğu Sorunu”nu çözme sürecinde “Kürt Sorunu”nu Osmanlı’ya karşı bir araç olarak kullanmak istiyordu. (Emperyalizmin anladığı “Kürt Sorunu”, Güneydoğu Anadolu’da veya –şimdikiKuzey Irak’ta Kürtlerin bir devlete sahip olmamasıydı.) Yani emperyalizm, Osmanlı Devleti’nin bölünmesi ve parçalanması sürecinde Ermeniler gibi Kürtleri (bazı Kürt aşiretlerini) de kullanmak istiyordu. Bu nedenledir ki, 1920’de Sevr Antlaşması’na Anadolu’da bir Ermenistan, onun hemen güneyinde bir Kürdistan yerleştirilmişti.

Ancak “Bağımsız Kürdistan” projesinin baş mimarı İngiltere için “Kürt Sorunu”, Kürtlerin sorunlarını çözmek için değil, İngiltere’nin çıkarlarını gerçekleştirmek için önem taşıyordu. Örneğin, İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda, “Kürt Sorunu’na verdiğimiz önem Mezopotamya bakımındandır. Kürtlerin ve Ermenilerin durumu beni hiç ilgilendirmez,” diyordu. (Görüldüğü gibi daha 1919’da İngiliz Müsteşarı, “Kürt Sorunu” ifadesini kullanıyor.) İngiliz Mr. Kidston da 28 Kasım 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda, “Kürtlere her ne kadar inanmasak da onları kullanmamız çıkarlarımız gereğidir” diyordu. Lozan’da İsmet Paşa, Türk-Kürt öz kardeşliğine vurgu yaparak Musul’da halk oylaması yapılmasını isterken, İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, “Seçimden anlamazlar!” diyerek Kürtleri aşağılamıştı.(4)

Kürt aşiret isyanları ve siyasi Kürtçülük faaliyetleri Doğu Sorunu’ndan bağımsız değildi. Siyasi Kürtçülüğün dış kaynaklı olduğunu belirten Prof. Orhan Türkdoğan, Doğu Sorunu ve siyasi Kürtçülük ilişkisini şöyle açıklıyor:

“Avrupa haçlı zihniyetinin ülküsünü teşkil eden Şark Meselesi temelde Türk-Avrupa ilişkilerinin uzantısıdır… Osmanlı Devleti ve onun devamı Türkiye Cumhuriyeti, Şark Meselesi’nin zihniyeti içinde Batı’nın hedefini oluşturmuştur. Onu Balkanlardan, Anadolu yakasından kopararak geldiği yere kadar kovalamak Batı’nın felsefesini teşkil eder. Bu nedenle Batı, kaynayan bir kazan durumunda bulunan Ortadoğu’da ve Balkanlarda sürekli etnik ve azınlık gruplar oluşturmak suretiyle ülkemizi zayıf düşürmek, parçalamak stratejisini sonuna kadar kullanmaktan çekinmemiştir. Bu zihniyet; Batı’nın vazgeçilmez bir politikasıdır. İşte siyasi Kürtçülük meselesi, aslında bu Şark Meselesi’nin bir parçasını oluşturur.”(5)

DOĞU SORUNU VE EMPERYALİST BASKI

Emperyalist Batı, “Doğu Sorunu”nu çözme sürecinde etnik milliyetçilikten, azınlık hukukundan, din ve mezhep farklarından yararlanmak istemişti. Batı için Türkleri “Doğu Sorunu” haline getiren, Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılma siyaseti sonunda Türklerin, birçok farklı etnik kökenden, dinden, mezhepten halkı yönetimleri altına almasıydı.

Batı, 1683 Viyana Bozgunu sonrası ortamda “Doğu Sorunu”nu (Türk Sorunu’nu) çözmek için harekete geçti. Batı’da Türklere yönelik saldırıların temelinde Türklerin, yönetimleri altındaki halklara yeterince iyi davranmadığı yaygarası vardı. Oysaki kapitülasyon hukuku kapsamında, zaman içinde, Osmanlı’da yabancılar ve azınlıklar birçok bakımdan ayrıcalıklı hale gelmişti. Buna karşın “Barbar Türklerin” uygarlaşmayı beceremediği, bu nedenle çeşitli halkların Türklerin baskısından kurtarılması gerektiği Batı’da genel kabul haline gelmişti. Öyle ki, 1853 yılında, “Trakya-İllirya Yarımadası’nda refahın gelişmesine, Türklerin Avrupa’daki varlığının gerçek bir engel olduğunu itiraf etmemiz gerekir” diyen F. Engels, İstanbul’u elinde bulunduran Türkleri “ayak takımı” olarak adlandırıp, İstanbul’u bu “ayak takımının egemenliğinden kurtarmamız, mutlak zorunlu duruma gelecektir,” diyordu.(6)

Batı’nın baskısı ile “Osmanlı Devleti, Batı’ya bazı tavizler vermiş olmasına rağmen sonuç değişmeyecekti: 1838 yılında yapılan Balta Limanı Ticaret Antlaşması ile başlangıçta İngilizlere, daha sonra tüm Avrupa devletlerine verilen ticari imtiyazlar ve kapitülasyonlar; 1839 Tanzimat Fermanı ile azınlıklara ve yabancılara sağlanan imtiyazlar; 1854’de kutsal yerler bahanesiyle, Kırım Savaşı’ndan sonra 1856 Islahat Fermanı ile azınlıklara verilen yeni tavizler; 1861’de Lübnan, Sırp, Hırvat, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Yunanistan isyanları sonunda isyan bölgelerinden toprak terk edilerek Batı’nın isteklerine boyun eğilmesi; 1867’de yabancılara toprak satışının serbest bırakılarak İngiliz, Alman ve Fransızların özellikle İzmir ve civarı ile Batı Anadolu bölgesinde toprak satın almaları bunlardan bazılarıdır…”(7) Batı’ya verilen ayrıcalıklar ve Batı baskısıyla yapılan reformlar, Osmanlı’yı ve Türkleri kurtarmadı.

Türkiye, Batı’nın “Doğu Sorunu” adı altındaki baskısını ancak Kurtuluş Savaşı ve Lozan Barış Antlaşması ile durdurabildi.

***

Sonuç olarak, “Kürt Sorununu çözüyoruz!” diyerek “ortak vatan”, “eşit yurttaşlık” adı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin temel dayanağı durumundaki ulus devlete, ulusal kimliğe, yurttaşlık tanımına, üniter bütünlüğe yönelik saldırıların, Atatürk’ün 1923’te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ni temelinden sarsacağı; toplumsal birlik, bütünlüğü ve toplumsal barışı tamamen bozacağı çok iyi bilinmelidir.

“Kürt Sorunu çözüyoruz!” diyerek aslında “Doğu Sorunu”nu çözmeye kalkanlara, yani adıyla sanıyla bu topraklarda varlığını sürdüren Türk Ulusunu, Türk Ulus Devletini ve Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alanlara karşı çok dikkatli olmak gerekir.

---

Kaynaklar-Dipnotlar

1. Marks-Engels, Doğu Sorunu (Türkiye), 2. Bas., Ankara, 2008, s. 107-124.

2. Abdülhaluk Çay, Her Yönüyle Kürt Dosyası, (Genişletilmiş 4. Baskı), Ankara, 1996, s.12.

3. Ayrıntı için bkz. Sinan Meydan, Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2. Kitap, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2025.

4. Ayrıntı için bkz. Sinan Meydan, Lozan: Onurlu Barış, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2024.

5. Emruhan Yalçın, “Şark Meselesi ve Emperyalistlerin Türk Politikası,” Toros Üniversitesi İ.İ.S.B.F Sosyal Bilimler Dergisi, s.86.

6. Marks-Engels, s.20-21.

7. Yalçın, s. 93-94.

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025