Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

18.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot'tan Sevr'e, Sevr'den BOP'a, Türkiye'yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması'dır. 

İsrail İran’a saldırdı. İran Genelkurmay Başkanı, Devrim Muhafızları Komutanı, Hava ve Uzay Kuvvetleri Komutanı ile nükleer araştırmalarda çalışan bazı uzmanlar öldürüldü. Bunun üzerine İran da İsrail’e yönelik yoğun bir füze saldırısı başlattı.

Önce Irak, sonra Suriye, Filistin, Lübnan ve şimdi de İran... Ortadoğu’da kan ve gözyaşı durmak bilmiyor. Ortadoğu’da ölüm kol geziyor. Bölgede I. Dünya Savaşı hiç bitmemiş gibi... Emperyalizmin, I. Dünya Savaşı’ndaki “böl, parçala, yönet” planı hala masada…

SYKES-PİCOT'TAN SEVR'E (1916-1920)

1. Dünya Savaşı’nda İngiltere, Ortadoğu’da Osmanlı’ya karşı Arapları isyan ettirmek istiyordu. Ocak 1916’da İngiliz McMahon, Mekke Emiri Şerif Hüseyin’le bir antlaşmaya vardı. Şerif Hüseyin, Suriye ve Irak’ı içine alan bağımsız bir Arap devleti kurup başına geçecekti. İngiltere’nin bu faaliyetlerinden haberdar olan Fransa hemen harekete geçti. Fransız Başkonsoloslarından Charles François Georges Picot, Kasım-Aralık 1915 ve Ocak 1916’da Londra’ya giderek İngiliz Albay Sir Mark Sykes ile görüştü. Bu görüşmelerin sonunda 9-16 Mayıs 1916’da Osmanlı’yı parçalayan Sykes-Picot Antlaşması imzalandı. Mart 1916’da Petrograd Protokolü’yle Rusya da bu paylaşıma dâhil edilmişti. 26 Nisan 1916’da Rus Dışişleri Bakanı Sazanov, İngiliz-Fransız payının fazla olduğunu belirterek Boğazlara ek olarak Erzurum, Trabzon, Van, Muş, Bitlis’i de istemişti. Buna karşılık Kayseri’den Elazığ’a kadar olan bölgeyi Fransa’ya teklif etmişti. (Bkz. David Fromkin, Barışa Son Veren Barış, s. 143-168.) Sykes-Picot Antlaşması’na göre Adana, Antakya, Suriye kıyıları, Lübnan ve Musul Fransa’ya; Musul hariç Irak ve Ürdün İngiltere’ye: Suriye’nin diğer bölgeleri Fransız ve İngiliz koruyuculuğunda Büyük Arap Krallığı’na verilecekti. Kerkük-Akka hattının kuzeyi Fransız, güneyi İngiliz nüfuz bölgesi olacaktı. Filistin ise Fransa, İngiltere ve Çarlık Rusyası’nın ortak sorumluluğunda olacaktı.

I. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Bolşevik İhtilali’yle Çarlık Rusya yıkılınca, Kasım 1917’de Bolşevikler tüm gizli antlaşmalarla birlikte SykesPicot’u da açıkladılar. I. Dünya Savaşı sonunda İngiltere ve Fransa Sykes-Picot’ta bazı değişiklikler yaptı. Sonunda Sykes-Picot ruhuyla Fransız mandasında bir Suriye, İngiliz mandasında bir Irak kuruldu. Arap coğrafyası Osmanlı’dan koptu. Sykes-Picot’un Türkiye planları ise bazı değişikliklerle 1920’de Sevr Antlaşması’yla ete kemiğe büründü. Sykes-Picot Antlaşması’nın Türkiye planlarını (Sevr projesini) Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı bozdu. (Bkz. D. K. Fieldhouse, Ortadoğu’da Batı Emperyalizmi, s. 99-101.)

Bugünkü Türkiye topraklarını etnik ve dinsel olarak parçalayan ve Türkleri Anadolu’nun ortasında sıkıştırıp orada etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Sevr Antlaşması, önce Kurtuluş Savaşı’nı kazanılması sonra Lozan Antlaşması’nın imzalanmasıyla etkisiz hale getirildi.

Ancak emperyalizmin SykesPicot Planı, 1920’lerde yapılan bazı değişikliklerle, Türkiye dışında Ortadoğu’da büyük ölçüde uygulandı.


Atatürk’ün Nutuk’a koyduğu Sevr haritası


Bugün, 21. yüzyılda, emperyalizm, bölgeyi, bu sefer Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) çerçevesinde yeniden şekillendiriyor. Bu süreçte Sevr yeninden gündeme getirilirken Lozan hedef alınıyor. Çünkü Lozan Barış Antlaşması, tam bağımsız, toprak bütünlüğüne sahip, üniter, laik ve çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin güvencesidir.

Geçtiğimiz ay terör örgütü liderinin açıklamasında “Lozan öncesinde dönmekten” söz etmesi, geçtiğimiz günlerde ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın, “yüz yıl önceki antlaşmaların Kürtlerin haklarını vermediğini” söylerken Sykes-Picot ve Sevr ile birlikte Lozan’ı da sayması ve İran’ın İsrail’e saldırısı sonrası sosyal medyada dolaşıma sokulan bölünmüş, parçalanmış Türkiye haritaları eşliğinde Lozan’a saldırılması hep bu nedenledir.

Sykes-Picot Antlaşması’nın Türkiye planlarını (Sevr projesini), Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan Kurtuluş Savaşı bozdu.


ORTADOĞU'NUN TEMEL SORUNU

Geçen yıl yine bu sayfalarda yayınlanan “Ulus Olabilmek” başlıklı yazımda şöyle demiştim: “20. yüzyılın başında, Birinci Paylaşım Savaşı sırasında, Batı emperyalizminin sınırlarını adeta cetvelle belirlediği yapay Arap-İslam devletleri ve onların ortasına özenle yerleştirilen Yahudi İsrail devleti arasındaki sürekli çatışma ortamı, Ortadoğu’da kalıcı barışın kurulmasını ve istikrarı engelledi, engelliyor. Arap İslam devletleri, içlerinde petrol zengini ülkeler olmasına karşın, gizli açık emperyalist saldırılara ve İsrail’e karşı direnmekte zorlanıyor. Peki, ama neden? Çünkü sınırları cetvelle belirlenen o devletler hiçbir zaman gerçekten tam bağımsız olamadılar ve kendi ayakları üstünde duramadılar. Önce İngiliz ve Fransız mandası, sonra ABD güdümü derken hiçbir zaman din, mezhep, cemaat, aşiret, kabile aşamasından kurtulup gerçekten uluslaşamadılar; uluslaşamadıkları için de hiçbir zaman ulusal egemenliği gerçekleştirip demokratikleşemediler; ulusların kendi kaderlerini kendilerinin belirledikleri bir çağda, Arap halkı hiçbir zaman kendi kaderini kendi eline alamadı, hep birilerinin ağzına baktı. En önemlisi de Araplar, aklın zincirlerini kırıp, düşünceyi özgürleştirip bilime dayanıp, laik bir devlet kurup gerçekten çağdaşlaşamadılar. Bu yöndeki bazı çabalar ise uzun vadede sonuçsuz kaldı. Kısacası yüzyılın başında Türklerin, Atatürk’ün önderliğinde başardığı dönüşümü, (tam bağımsız, laik, çağdaş ulus devlet) Araplar başaramadı. Ortadoğu’da Arap-İslam dünyasında Atatürk rolüne soyunan liderlerin hiçbiri kendi halkının Atatürk’ü olamadı.”


“Ortadoğu’nun artık şu gerçeği görmesi gerekir: Din ve mezhep bağı, aşiret, kabile aidiyeti, cemaat kültürü, din ve mezhep temelli çeşitli örgütler, akıl ve bilim dışılık ‘kurtuluşu’ sağlamadı, sağlamayacak; ‘din kardeşliği’ ve “ümmet olmak” yetmedi, yetmeyecek; uluslaşma, ulusal egemenlik, demokratikleşme, laiklik ve çağdaşlaşma olmadan, uluslararası saygınlığa ve caydırıcılığa sahip tam bağımsız ve güçlü devlet kurmak asla mümkün olmadı, olmayacak. Petrol ve maddi zenginlik; kalkınma, barış, refah ve kurtuluş için yetmedi, yetmeyecek. (…) Emperyalist işgale ve sömürüye başkaldırmadan tam bağımsız olunamaz, uluslaşmadan da demokratik ve çağdaş bir devlet kurulamaz, kalıcı barış sağlanamaz. Gerçek şu ki, Ortadoğu’nun asıl talihsizliği, Atatürk’ün yaklaşık 100 yıl önce gördüğü bu evrensel gerçeği, 100 yıl sonra bile görebilen bir lider çıkaramamış olmasıdır.” (Sinan Meydan, “Ulus Olabilmek”, Cumhuriyet, 2.10.2024)

LÜBNAN MODELİ

Ortadoğu devletlerinin sınırlarını cetvelle çizen emperyalizm, hiçbir zaman bu devletlerin tam bağımsızlığına, ulusal birlik ve bütünlüğüne ve gerçekten demokratik ve çağdaş görünüm kazanmasına taraftar olmadı. Emperyalizmin tek derdi bölgedeki kendi emperyal çıkarlarını korumak oldu. Bunun için de gerektiğinde söz konusu devletler içinde etnik köken, din ve mezhep ayrılıkları körüklendi. Hatta bu konuda –bugün de kullanılan- bir “Lübnan modeli” geliştirildi.

Emperyalizmin, sınırlarını 1920 yılında çizdiği Lübnan’da, 1926 yılında Fransız mandasında Lübnan Cumhuriyeti kuruldu. 23 Mayıs 1926’da, Fransızların ilan etiği Lübnan Anayasası, temsilde mezhep oranlarını esas alıyordu. Lübnan’da Fransız mandası döneminde, 1932’de yapılan tek nüfus sayımına göre ülkenin yüzde 28.8’i Hıristiyan Marunilerden, yüzde 22.4’ü Sünnilerden, yüzde 19.6’sı Şiilerden, yüzde 9.7’si Rum/Grek Ortodokslardan, yüzde 6.8’i Dürzilerden, yüzde 5.9’u Rum/Grek Katoliklerden ve yüzde 3.2’si Ermeni Ortodokslardan oluşuyordu. Lübnan Anayasası’na göre 17 dini cemaate parçalı özerklik tanındı. Böylece Lübnan demokrasisi “mezhep temsilini” esas aldı. Lübnan’ın siyasi yapısı mezheplere göre şekillendirildi. Lübnan’da millet vekillikleri, devlet görevleri, liyakate göre değil mezhep oranlarına göre dağıtıldı. Lübnan Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı Marunilerden, Başbakan Sünnilerden ve Meclis Başkanı Şiilerden seçilecekti. Anayasaya göre mezhepler kendi okullarına sahip olabilecekti. 1943 yılında bağımsızlığını kazanan Lübnan Cumhuriyeti, ulusal bütünlüğü esas alan, yeni bir anayasa yapmak yerine, Fransızların hazırladığı anayasayı temel alarak mezhepler arası bir “Ulusal Pakt” imzaladı. Ancak bu pakt, Lübnan’ın demokratikleşmesini değil, bölünmesini hızlandırdı. (Mustafa Lamba, Tuğçe Hisoğlu Koç, “Lübnan’In Yönetsel Yapısı”, Aydın İktisat Fakültesi dergisi, https://dergipark. org.tr/tr/download/articlefile/2038529; Hakkı Uyar, “Ortadoğu Nereye Gidiyor”, Ege Meclisi, 16.06.2025) Her ne kadar Lübnan Anayasası’nda Lübnan’ın kimliğinin Arap olduğu belirtilse de Lübnan, mezhepçi yapısıyla hiçbir zaman uluslaşamadı, ulusal birlik ve bütünlüğünü sağlayamadı ve gerçekten demokratikleşemedi.

SEVR'DE TÜRKİYE'YE DAYATILAN MODEL

İlginçtir! Emperyalizm, “Lübnan modelini” Lübnan’dan önce Türkiye’de uygulamak istemişti. Şöyle ki? Türkiye’yi paramparça eden Sevr Antlaşması’nda, “soy, dil ve din azınlıkları” kavramına yer verilmişti. Böylece Türkiye etnik köken, din ve hatta mezhep ayrımı ile parçalanmak istenmişti. İngiltere bu konuyu Lozan’da da gündeme getirdi. Hatta bir de “Müslüman azınlık” kavramı ileri sürdü. Türkiye Lozan’da “soy, dil ve Müslüman azınlık” tanımlamalarını reddetti. Sadece Müslüman olmayanları azınlık olarak kabul etti. Ayrıca Türkiye Lozan’da, “dinlere göre hukuk”, yani çok hukuklu sistem dayatmasını da reddetti. Aşamalı biçimde Türkiye’de herkesin laik, çağdaş tek bir hukuka bağlı olacağını bildirdi. Lozan sonrasında yapılan hukuk devrimi ile Türkiye’de hukuk birliği sağlandı ve yabancıların ayrıcalıklarına, Patrikhane’nin hukuki yetkilerine son verildi. Böylece tam bağımsız, hukuk birliğine sahip, çağdaş ulus devletin temeli atıldı.

BOP VE TÜRKİYE

2000’lerin başında ABD, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ile 5 yıl içinde; aralarında Irak, Suriye ve İran’ın da olduğu 7 devletin parçalanmasını amaçlamıştı. Bu süreçte –bölgede zaten hiçbir zaman güçlü olmayan- laiklik, ulusal bilinç, kamucu ekonomi ve bağımsızlık gibi ilkeler sistemli biçimde hedef alınırken “demokrasi” adı altında etnik, din ve mezhep temelli ayrışma körüklendi.

Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, geçen günkü tarihi savunmasında ayrıntılı biçimde ortaya koyduğu gibi, BOP, Ortadoğu’daki diğer devletleri de Lübnanlaştırmayı esas aldı: “Ortadoğu ülkeleri, Lübnan gibi etnisite ve mezhebi siyasal temsil ile yeniden örgütlenmeliydi. Böylece Ortadoğu’yu bölmek ve yönetmek daha kolay olacaktı. Milli kimlik zayıflayacak, milli devlet ve ordular zayıflayacak, milli birlik yok edilecekti.”

Irak ve Suriye, Lübnan modeliyle; etnik, din ve mezhep temelinde ayrışmayla parçalandı, şimdi sıra İran’da… Ya sonra?

***

Sonuç olarak şu gerçeği iyi görmek gerekir ki, Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan hâlâ Lozan Antlaşması’dır. BOP ile bölgede haritaları değiştirmeyi amaçlayanlar, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalayabilmek için Lozan’ı hedef almak zorundadırlar. Çünkü sınırları belli, tam bağımsız, ulusal egemenliğin esas olduğu, ulusal birlik ve bütünlüğe sahip, üniter, laik, sosyal hukuk devleti durumundaki Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası dayanağı Lozan Antlaşması’dır. Son günlerdeki, terör örgütü liderinden ABD Büyükelçisine kadar Lozan’a yönelik saldırıları da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. 

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ün ders kitabında ‘Demokrasi ve Kadın Hakları’

“Özetle kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir...

Devamını Oku
03.12.2025
Millet Mektepleri

“Türk harflerinin bütün vatandaşlara kapılarının önünde ve işlerinin başında öğretilebilmesi için daha bu sene içinde Millet Mektepleri teşkilatı yapacağız.

Devamını Oku
26.11.2025
Vahdettin nasıl kaçtı?

“17 Kasım 1922 günlü resmi bir telgrafın ilk cümlesi şu idi: ‘Vahdettin Efendi bu gece saraydan kaçmıştır.’

Devamını Oku
19.11.2025
Türkiye'de Opera ve Vals

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” (M. Kemal Atatürk)

Devamını Oku
05.11.2025
Cumhuriyetimiz

Dile kolay, ilan edildiğinde bazı İngiliz yetkililerin sadece iki yıl ömür biçtikleri Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşında...

Devamını Oku
29.10.2025
Cumhuriyet’in şeker fabrikaları

“Meclis kürsüsünde bir de ‘üç beyaz’ parolası revaçtaydı...

Devamını Oku
22.10.2025
Nutuk 98 Yaşında: ‘İşte Bu Ahval ve Şerait İçinde…’

Atatürk Nutuk’u bir açılış ve kapanış döngüsüyle yapılandırır.

Devamını Oku
15.10.2025
Atatürk'e saygı duymayan teğmen: ‘Din Dilinin Türkçeleştirilmesi’

Mustafa Kemal Atatürk’e saygısı olmayanın onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletine ve Anayasasına da saygısı yoktur.

Devamını Oku
08.10.2025
Patrikhane ve Ruhban Okulu

Heybeliada Ruhban Okulu Fener Patrikhanesi’ne bağlıydı.

Devamını Oku
01.10.2025
Dil devrimini anlamak

“Gece meşguliyetimiz, bildiğin gibi dil dersleri… Gündüz de yalnız olarak aynı mesele üzerinde birkaç saat çalışıyorum.”

Devamını Oku
24.09.2025
Tek Partiden Çok Partiye: ‘Partili Cumhurbaşkanlığından Tarafsız Cumhurbaşkanlığına’

“Aramızdaki farkı bilelim. Biz, mutlakıyetten bugüne geldik. Siz ise bugünden mutlakiyete gidiyorsunuz.”

Devamını Oku
17.09.2025
Tarih Kürsüsü ve Suçluların Telaşı ‘CHP’nin Mallarına El Konulması’

Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 102 yaşına girdi.

Devamını Oku
11.09.2025
ETHEM: “İsyan ve İhanet”

“Efendiler, askerî harekâtı çapulculuktan, devlet kurup yönetmeyi, şunun bunun mâsum çocuklarını fidye dilenmek için dağlara kaldırmak haydutluğundan ibaret zanneden, şarlatanlıklarıyla, yaygaralarıyla bütün bir Türk vatanını bezdiren...

Devamını Oku
03.09.2025
Büyük Zafer'in sırrı

Tam 103 yıl önce, 26 Ağustos 1922’de, Afyon Kocatepe’de, sabah saat 05.00’te, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın işaretiyle Türk tarihinin en önemli taarruzu Büyük Taarruz başladı.

Devamını Oku
27.08.2025
Aşiret-Tarikat Sorunu

Yeni açılım sürecinde etnik ayrılıkçı siyaset ve dinci, liberal ortakları, gerçeği çarpıtmaya devam ediyorlar.

Devamını Oku
20.08.2025
Saltanat Şurası’ndan Saray Komisyonu’na

1920 yılında Sevr Antlaşması’nı kabul etmek için kurulan “saltanat şurası”nın ve uygulamak için kurulan “barış komisyonu”nun amacı vatanı, milleti değil, sarayı, (sultanı) ve hükümeti kurtarmaktı.

Devamını Oku
13.08.2025
'Doğu Sorunu' devam ediyor! 'Kürt Sorunu mu Türk sorunu mu?'

İngiliz Müsteşarı Hohler, 27 Ağustos 1919’da Londra’ya gönderdiği bir yazıda şöyle diyordu...

Devamını Oku
06.08.2025
LOZAN: Onurlu Barış

Lozan Barış Antlaşması 102 yaşında…

Devamını Oku
23.07.2025
Hedefteki Cumhuriyet

Mustafa Kemal Atatürk’e göre “Türk milleti” kavramı, sadece bir ırkın, bir etnik kimliğin, bir dinin veya mezhebin değil, Türkiye Cumhuriyeti’ne “vatandaşlık bağı ile bağlı” eşit hukuka sahip tüm yurttaşların ortak-üst-ulusal kimliğinin adıdır.

Devamını Oku
16.07.2025
Atatürk’ün aşama stratejisi ve Türk Devrimi

Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta, 21 Nisan 1920 tarihinde yayınladığı, TBMM’nin 23 Nisan 1920 Cuma günü dinsel bir törenle açılacağını duyuran bildirinin, “O günün duygu ve anlayışına uyma zorunluluğundan kaynaklandığını” belirtmişti.

Devamını Oku
09.07.2025
Yaşasın laiklik

“Laiklik ilkesini savunmak için Atatürk gibi yürekli, Atatürk gibi inançlı olmak gerekir. İzinden gittiklerini söyleyenler gibi ürkek, kararsız ve inançsız değil” (Uğur Mumcu- Cumhuriyet 1 Mart 1987)

Devamını Oku
02.07.2025
Atatürk’ün dünya barışını koruma formülü

Kuzeyimizde Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken, güneyimizde İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları devam ediyordu ki, birden bire İsrail-İran Savaşı başladı.

Devamını Oku
25.06.2025
Sykes-Picot, Sevr, BOP ve Lozan

Şu gerçeği iyi görmek gerekir ki Sykes-Picot’tan Sevr’e, Sevr’den BOP’a, Türkiye’yi bölüp parçalamaya yönelik planların önündeki en güçlü kalkan Lozan Antlaşması’dır.

Devamını Oku
18.06.2025
Tek parti döneminde hac yasak mıydı?

1 Haziran 1927 tarihli ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal (Atatürk) imzalı bir Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre “Hac mevsiminde Hicaz’a gönderilecek Hıfzıssıhha uzmanlarından Dr. Şerafeddin Bey’e siyasi pasaport verilmesi” kararlaştırılmıştı.

Devamını Oku
11.06.2025
Atatürk'ün Mirası Büyükdere Fidanlığı

Mustafa Kemal Atatürk’ün isteğiyle 1928 yılında İstanbul’da “Büyükdere Meyve Islah Enstitüsü” kuruldu...

Devamını Oku
04.06.2025
Lozan ve Kürtler

“Kürtler küçük lokmanın pek kolay yutulacağını vaktinden çok evvel anlamışlardır. Türk birliğinden ayrılmak zihniyetinde bulunanları Kürtler kendi milletlerinden addetmezler. Kürtlerin mukadderatı Türk’ün mukadderatıyla eştir. (…) TBMM Hükümeti dâhilinde Kürtlüğün ayrı bir unsur olarak telakkisini hiçbir zaman işitmek istemediğimizi arz ederiz.”

Devamını Oku
28.05.2025
1921 Anayasası ve Muhtariyet

“Vilayetler kendi başına bir devlet değildir. Amerika hükümeti müttehidesi gibi değildir. Her vilayetin haiz olduğu muhtariyet, mahalli işlere münhasırdır. O işler ki yalnız vilayeti alakadar eder. O işler o vilayetin işleridir.”

Devamını Oku
21.05.2025
Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerine saldırmak

Lozan Antlaşması’nın ve 1924 Anayasası’nın hedef alınması; tam bağımsız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin hedef alınması demektir.

Devamını Oku
14.05.2025
CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’ye yönelik saldırılar

Devamını Oku
07.05.2025
Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Cumhuriyetin İlköğretim Devrimi

Devamını Oku
30.04.2025
‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’nin açılması

‘Ulusal egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin kurulması’: TBMM’NİN AÇILMASI

Devamını Oku
23.04.2025
Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Atatürk yol göstermeye devam ediyor: ‘Hükümet, özgürlük ve demokrasi’

Devamını Oku
16.04.2025
Atatürkçü gençliğin yükselişi

Atatürkçü gençliğin yükselişi

Devamını Oku
02.04.2025
Atatürk’ün önderliğinde cumhuriyetçi direniş

ATATÜRK'ÜN ÖNDERLİĞİNDE CUMHURİYETÇİ DİRENİŞ

Devamını Oku
26.03.2025
Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Çanak Krizi ve ikinci Çanakkale Zaferi

Devamını Oku
19.03.2025
Laiklik neden gereklidir?

Laiklik neden gereklidir?

Devamını Oku
12.03.2025
Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Emperyalizmin 'kukla halife' projesi

Devamını Oku
05.03.2025
Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Kemalizm düşmanlığının asıl amacı

Devamını Oku
26.02.2025
ATATÜRK'ÜN KONUŞMASININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Atatürk’ün konuşmasının düşündürdükleri

Devamını Oku
19.02.2025
Şeyh Sait İsyanı

Şeyh Sait İsyanı

Devamını Oku
12.02.2025