‘Bizim Güngör’ diyenlere bak!

27 Ağustos 2018 Pazartesi

Geçen hafta Güngör Uras’ı yitirdik. Daha çok köşe yazılarıyla bilinen Uras, değişik çevrelerden hak ettiği övgüyü aldı. Ancak, iktidar sahiplerinin Uras’ı sahiplenmeleri bir başkaydı. Cumhurbaşkanlığı ve AKP sözcüleri, Hazine ve Maliye Bakanı yaptıkları açıklamalarla Uras’ı göklere çıkardı. Hatta son başbakan ve şimdiki Meclis Başkanı, Uras’ı “Halka ekonomiyi öğretti” diye methetti. Cumhurbaşkanı boş durur mu? Uras’ın eşini telefonla arayarak övgü konusunda da öne geçti.
AKP iktidarının Uras’ı dört koldan göklere çıkarması, yeni rejimin üzerinde durulmaya değer yepyeni bir özelliğidir.

Uras ve AKP
Osmanlı’dan kalmış olmasına karşın Cumhuriyet’in önde gelen yükseköğretim kurumlarından biri olan Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden en etkili olduğu günlerinde mezun olan; Devlet Planlama Teşkilatı’nda uzman olarak çalışan; TÜSİAD Genel Sekreterliği’ni kurumlaştıran; uzun yıllar gazete yazarlığının yanı sıra öğretim üyeliği yapan ve 30 dolayında yapıtı bulunan Uras’ın ülke ekonomisine bakışı ile AKP politikalarının örtüşmesi söz konusu değildi.
Cumhuriyetin değerlerine, yerli üretime, özellikle de sanayileşmeye tutku derecesinde bağlı olan Uras, onca çabasına karşın AKP’ye ekonomiyi öğretemedi. İşte bunun somut kanıtlarından biri:
Aksu-Giresun Kâğıt Fabrikası’nın hikâyesi, kurulu üretim tesislerinin nasıl yok edildiğinin, yandaş girişimcilere rant yaratan özelleştirme işlemlerinin sonunda ülkeyi nasıl dışa bağımlı hale getirdiğinin hikâyesidir.
Türkiye’de Cumhuriyetin kurduğu sanayi tesislerinin hurdacıya satılarak, arsalarının konut yapsatçılarına açılmasının hikâyesidir.
Fabrika, özelleştirme programı çerçevesinde 12 Eylül 2003’te Milli Gazete’nin yan kuruluşu Milda’ya 5 (beş) milyon liraya satıldı.
Özelleştirme için hazırlanan değer tespit raporunda 60 milyon lira değer biçilen fabrikaya sahip olan Ankara merkezli şirket, fabrikayı 5 yıl çalıştırma zorunluluğuyla satın almasına rağmen, kısa bir süre üretim yaptıktan sonra TEDAŞ, SSK, Maliye, belediye, vergi dairesi ve işçilere toplam 40 milyon lira borçlanarak fabrikayı kapattı.
Özelleştirme İdaresi, sözleşme şartlarına uyulmadığı için fabrikayı geri almadı.
Şirket 5 milyon liraya aldığı Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası’nın makinelerini 2010’da 11 milyon liraya hurdacıya sattı.
2013 yılında hükümetin talimatı ile Giresun İl Özel İdaresi, SEKA Kâğıt Fabrikası’nın 684 dönümlük arazisini 68 milyon liraya Milda’dan satın aldı.
Arazi daha sonra TOKİ’ye devredildi.
Milda, özelleştirmeden 5 milyon liraya aldığı fabrikadan toplam 79 milyon lira gelir elde etmiş oldu. … TOKİ, SEKA tesislerinin yerine 1500 konut, stadyum, hastane inşa ediyor.
Şimdilerde yılda kâğıt ve karton ithalatına 3.5 milyar dolar ödüyoruz.
(Güngör Uras; Sanayileşecektik, Büyüyecektik N’oldu Bize?, İstanbul: Doğan Kitap, 2017, s. 106)

Neden?
Şunca yıllık iktidarı süresince Uras’ın düşüncelerinden yararlanmayan, önerilerini değerlendirmek yerine bu yazıda sergilendiği gibi tamamıyla karşıt ekonomi politikalarına imza atan AKP iktidarı, ölümünden sonra Uras’a sarılıyor.
Türkiye sağının, aklı sıra kurnazlıkla, kendisinden olmayan kimi değerlere sahip çıkması, Nâzım Hikmet örneğiyle yaşandığı gibi, hiç de yeni değil.
Ancak, bu kez durum çok daha farklı. Uras’ın ölümü sonrasındaki tutumu kanıtlıyor ki, yeni rejim toplumun kamuoyuna mal olmuş tüm insanlarına, ölümlerinden sonra, geçmişte kendisini eleştirmiş olmalarına bakmaksızın, güçlü ve düzenli bir biçimde sahip çıkmaya başlıyor.
Böyle bir sahiplenme, düşünce ve anlatım özgürlüğü ortamında anlamlı ve olumlu bulunabilirdi. Bizim Güngör yaklaşımı, toplumun, yeni rejimin geçen günlerde ok atışlarıyla süslenen kutlu davası ile bütünleşmesini güçlendirme isteğinden başka bir şey değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları