Adalet?.. Pardon?..

28 Nisan 2022 Perşembe

Huuu Adalet! Geldiysen üç kere kapıyı çal! 

Tok tok tok - Kim O? - Ben geldim!- Sen kimsin? - Ben Adalet! - Hangi adalet? - Şey Adalet… - Hani Genelkurmay Başkanını içeri attıran, orduyu dağıtan, Montrö’ye sahip çıkanları hapse tıkan; uyuşturucu tacirlerini, kadın, çocuk katillerini serbest bırakan Adalet mi? - Şey, yok, öteki Adalet - Hadi ordan! Defol kapımdan! 

Kan ter içinde uyanıverdim. Kaç gecedir “Adalet” diye bir yaratıkla bu diyaloğu kurarak ve adalet ne menem şeyse, onu kovarak fırlıyorum yataktan. Kapıya koşuyorum. Kapıda bir guguk kuşu: “Guguk guguk/ hak hukuk / guguk guguk”  diye gülüyor! Geç kaldın, bunu Aziz Nesin çoktan söylemişti dememle kahkahalar atarak uzaklaşıyor kapımdan…

SEVGILI DOSTLAR 

Ömür boyu hapse mahkûm sevgili Osman Kavala, 18 yıla mahkûm sevgili Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi

Kiminiz arkadaşımsınız, kiminiz arkadaşımın çocuğu… Kiminizle hiç tanışmadık, konuşmadık, kiminizle çok kucaklaştık. Ama ne fark eder ki… Bütün Türkiye, yani Türkiye’nin vicdanlı insanları, namuslu, demokrat insanları adınızı, kimliğinizi, kişiliğinizi öğrendi artık.  

Bu ülkede bu topraklarda yeşeren farklı kültüre sahip çıkışınızı; kültürler arasında köprüler kurduğunuzu, sınırlar aştığınızı… Kiminizin mesleklerin en yücesi mimarlığa gönlünüzü, yıllarınızı verdiğinizi… Şehircilikten doğa bilimlerine olan tutkunuzu… Bir ağacı korumaktan bir ormanı var etmeye süren çabanızı… Kenti korumanın insanı korumak olduğunu anlatışınızı… Kent, çevre ve ekoloji bilincini  savunmanızı… Gerçekleri herkesin bilsin diye yaptığınız belgeselleri… Yurtdışından sırf bu duruşma için ülkeye geldiğiniz halde, duruşmadan apar topar alınıp hapse atıldığınızı… Adalet, hak ve hukuku her şeyin üzerinde tuttuğunuz için  avukat olduğunuzu… Duruşma salonundan hapse götürülürken küçücük kız çocuğuna sarılışınızı; şuradan öp deyişinizi… Kimilerinize, yakınlarına  son bir kez sarılma izni bile verilmediğini biliyoruz.

HERKES BİLİYOR

Bir şey daha biliyoruz: Sadece ve sadece mesleklerinizin gereğini yaptığınızı, “suçsuz” olduğunuzu da biliyoruz. İşin tuhafı bunu sizi mahkûm edenler de biliyor. 

Karara katılmayan hâkim Kürşad Bektaş dedi ya: “Dosyadaki dinleme  kayıtları hukuksuz, kanunlara aykırı”… “Bunun dışında dosyada delil yok”…“Somut, kesin, inandırıcı başkaca delil YOK!” Bunu da herkes biliyor!

Adliyenin önünde tuttuğumuz Adalet Nöbetinde de PEN Yazarlar Derneği Başkanı olarak bir dakikaya sığdırmaya çalıştığım konuşmada da söyledim: 

‘Milyonların’ katıldığı, Türkiye’nin her yerinde kendiliğinden oluşmuş, yaşam haklarını ve yaşam tarzlarını korumak isteyen insanların gerçekleştirdiği Gezi’nin ‘suçunu’ -ki suç yok-, bunu 20 kişiye bağlamak, yeryüzünün en kötü romanı, en kötü yazısı, en kötü makalesi ve en kötü senaryosudur. Ve tutmaz. Eğer bir ülkede bir kişi haksız yere hapisteyse o ülkede hiç kimse özgür değildir. Hiç ama hiçbirimiz özgür değiliz. Bunun bilinciyle içeridekilerle, dostlarımızla dayanışma içindeyiz.” 

YETER Kİ KARARMASIN 

12 Eylül faşist darbe sonrası, binlerce gönüldaşımız hapisteyken, eşsiz yazar Onat Kutlar dergimize yazardı. Nâzım Hikmet’e gönderme yaparak “Yeter ki Kararmasın” adını vermiştik o mektuplara: 

“Bu mektuplar aslında sanadır sevgili arkadaşım. Adını bile bilmediğim sana” diye başlar, Nâzım’ın dizeleriyle biterdi: “Kararmasın yeter ki sol memenin altındaki cevahir..”

Haksız yere içerde olanlara sesleniyorum: “Karartmayın! Sakın karartmayın o cevahiri!” Geççek!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları