Türkçem konuşuldukça...

Türkçem konuşuldukça...

05.06.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

3 Haziran Nâzım Hikmet’i sonsuzluğa uğurladığımız gündü. Yine herkes onu dilediği gibi andı. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, onu hapsedildiği hücresinden “Karıma Mektup” şiiriyle andı.

Hani “Bir tanem!/ Son mektubunda: ‘Başım sızlıyor yüreğim sersem!’ diyorsun/ ‘Seni asarlarsa seni kaybedersem,’ diyorsun, ‘yaşayamam!’ // Yaşarsın, karıcığım,/ kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda;/ yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı,/ en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı” diye başlayan... Ve “Ve unutma ki/ daima iyi şeyler düşünmeli bir mahpusun karısı” diye biten o ünlü şiir...

Anında yüz binler izledi; on binler o şiiri paylaştı.

Gördünüz işte: Nâzım Hikmet’e onca yasak, onca baskı, onca sansür, onca yıl hapse tıkmalar, idamla yargılamalar, hem kendisini hem de eserlerini yok etme çabası... Sürgünde peşine adam takmalar, dinmeyen düşmanlık, vatandaşlıktan çıkarmalar, ölesiye hasretini çektiği vatanından, anadilinden, toprağından uzak tutmalar... Bitmeyen, eksilmeyen, eskimeyen bir zulüm...

Bu millet var oldukça

Gördünüz işte hiçbir işe yaramadı! Hepsi, hepsi boşunaydı! Ne yaparlarsa yapsınlar, boşuna! O zulmü yapanlar yaptıranlar değil, şair büyüdükçe büyüdü! Bugünkülere ders olsun! ŞAİR YAŞIYOR! ESERİ DE YAŞIYOR! Zaten kendi de kızıl saçlı bacısı Piraye’ye yazmıştı mektubunda:

“Ben kendimin, her namuslu insan gibi yurtsever ve halkını sever olduğunu bildikten, bu hususta vicdanım rahatken... birkaç münferit yalan kusmuşlar umurumda değil. 20 sene sonra, 50 sene sonra, (ben ekleyeyim, hatta 100-200 yıl sonra) birçoğunun adını bile unutacak Türk milleti... Halbuki bu millet var oldukça, yeryüzünde Türkçem konuşuldukça, ben bu dilin ve bu halkın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşayacağım. Sen üzülme.”

Aynen söylediği gibi oldu. Ve Türk ulusu yaşadıkça Türkçem konuşuldukça öyle de olacak!

Bu ülkede riyakârlık, yalan, cehalet öyle yaygın ki bugün dahi ayrımcılıktan, sömürüden, savaştan, şiddetten medet umanlar; kendileri gibi düşünmeyeni “vatan haini” diye yaftalayanlar bile Nâzım Hikmet’in kimi dizelerine sarılır oldu!

NÂZIM'IN BÜTÜNLÜĞÜ

Bilerek ya da bilmeyerek Nâzım Hikmet’i karalayanlara içimden haykırmak geliyor: Yeter! Pis ağızlarınıza onun adını almayın! Çünkü...

Çünkü Nâzım Hikmet bir bütündür. Yaratıcılığı, şairliği, komünistliği, haksızlığa, sömürüye, şiddete karşı direnci; cesareti, aşkları, vatanseverliği, evrenselliği, çağdaşlığı, idealleri, umuduyla bir bütündür.

Ulusal kimliğine tutkun, yurtsever şairle, yaşamını evrensel çağdaş değerlere ve enternasyonalizme adamış insan bir bütündür.

Dönemin tarihsel determinizmine meydan okuyan, ideal bir gelecek umuduyla düşüncelerinden asla ödün vermeyen şair bir bütündür.

Nâzım Hikmet komünisttir; Marksist, Leninist’tir. Sömürüsüz, baskısız, adil, eşitlikçi, özgürlükçü, daha güzel, daha iyi, şiddetten arınmış bir dünya özlemiyle yanıp tutuşur. Ve hepimizi tutuşturur.

Onu bu bütünlükle içlerine sindiremeyenler düşsünler artık yakasından!

N.H. KÜLTÜR VE SANAT VAKFI

Dün gazetemiz Cumhuriyet’te şairin adını taşıyan vakfımızın kuruluş ayrıntıları Kıymet Coşkun’la Öznur Oğraş’ın yaptığı röportajda anlatılmıştı. Yinelemiyorum. Şairin kızkardeşi Samiye Yaltırım’ın isteği, dostlarının girişimiyle 1991’de kurduk. O gün bugün arkadaşlarımla birlikte birer nefer olarak çalışmaktayız. 2002 yılından bu yana vakfımızın başkanlığını Rutkay Aziz sürdürmekte. Artık aramızda olmayan Tarık Akan’ın, Genco Erkal’ın, Aydın Aybay ve daha nicelerinin çabası asla unutulmaz.

Vakfımızın amacı, Nâzım’ın eserlerini ulusal ve uluslararası çapta araştırmak, yaygınlaştırmak, tanıtmanın ötesinde, kültürel, sanatsal ve bilimsel çalışmalara yol açmaktır.

Şişli’deki N.H. Kültür ve Sanat Merkezi’nde, Nâzım’ın müze eviyle, orada kurduğumuz dev kütüphaneyle, yayınlarla, sergiler, konserler, tiyatro gösterileri, paneller, sempozyumlarla, her ay gerçekleştirdiğimiz “Nâzım’ı Anlamak ve Anlatmak” konferansları ve verdiğimiz burslarla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Takipçilerimizin çoğunun gençlerden oluşması bize ayrı bir mutluluk veriyor.

İyi ki varsın Nâzım Hikmet.

Yazarın Son Yazıları

Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı

Korkunç yoğun bir trafikte iki saat gitmeyi ve iki saat de dönmeyi göze alırsanız orada bulunduğunuz sürece müthiş keyiflenir ve “Yaşasın Tüyap Kitap Fuarı” diye haykırabilirsiniz.

Devamını Oku
18.12.2025
Işığı hiç sönmeyecek

O, Nermin Abadan Unat. Neden mi ona minnet borcumuz var?

Devamını Oku
14.12.2025
Roman gibi

Sabiha Sertel (1895-1968) ve Zekeriya Sertel (1890-1980). Osmanlı’nın sonu, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında duygu ve düşünce dünyamıza sonsuz katkılarda bulunmuş bu iki önemli ismi bu ülkede yaşayan herkesin, hele hele gazeteciliği meslek edinmiş her insanın çok yakından bilmesi gerekir.

Devamını Oku
11.12.2025
Aşkla ölüm arası

O kadar güzeldi ki tadı damağımda kalmıştı.

Devamını Oku
07.12.2025
Yok etmek/Yaratıcılık

Bir yanımda yaratıcılık, bir yanımda yok edicilik. İkisi de çekiştirip duruyor iki kolumdan.

Devamını Oku
04.12.2025
Tiyatro hazinemize yolculuk...

Duvardaki dev afişten fırlayıp kucaklaşacakmışız gibi bana bakan genç kadın, Suna Pekuysal.

Devamını Oku
30.11.2025
Hukuk bitti

Dünkü gazetemizde, “Korkma Biz Kadınız!” başlığını görmek çok hoşuma gitti.

Devamını Oku
27.11.2025
Çocuklar için...

Çocuklarımız için neler neler yapmayız ki...

Devamını Oku
23.11.2025
Grup Yorum’dan mektup var

Ülkemin hapishaneler coğrafyasından sık sık mektup gelir.

Devamını Oku
20.11.2025
BACH, Diyarbakır'da...

Neredeyse 30 yıldır Hakan Erdoğan Prodüksiyon “Bach İstanbul’da” başlığıyla klasik müzik konserleri düzenler.

Devamını Oku
16.11.2025
Oktay Ekinci kitabı

Oktay Ekinci... Bu isim Cumhuriyet okurlarının hiç ama hiç yabancısı değil.

Devamını Oku
13.11.2025
Paris’ten Diyarbakır’a

Paris ve sonbahar.

Devamını Oku
09.11.2025
Her daim muhalif

“Ve sonunda Joan Baez hastalığı yendi, sağlığına kavuştu!”

Devamını Oku
06.11.2025
Susmak onaylamaktır

“Hava kurşun gibi ağır/ Bağır bağır bağırıyorum/ Koşun. Kurşun eritmeye çağırıyorum...”

Devamını Oku
02.11.2025
Küllerden doğan ışık

Cumhuriyetin 102. yıldönümünü dün kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
Bodrum Cup: Kuşaktan kuşağa ileri!

Ege’nin ortasında bir sabah...

Devamını Oku
26.10.2025
Tiyatro sorgulamaktır

Daha 29. Uluslararası İstanbul Festivali başlamamıştı.

Devamını Oku
23.10.2025
Filler ve Karıncalar

Prag Tiyatro Festivali’nden ayağımın tozuyla dönüp tüm gördüklerimi sizinle paylaşmaya hazırlanıyordum ki sevgili arkadaşım Genco Erkal’ın sesi kulağımın dibinde bitiverdi: “Çekya’yı bırak önce Cihangir’e bak!”

Devamını Oku
19.10.2025
Prag’dan sevgiler

Sevgili okurlar Prag’dayım.

Devamını Oku
16.10.2025
Jandarmalı-jandarmasız günler

Sabah 6.30’da kapı tekmeleniyor. Jandarma içeri dalıyor.

Devamını Oku
12.10.2025
Tiyatro ve siyaset

Bu yazının başlığı “Afife Jale Ödül Töreni’nin düşündürdükleri” olacaktı.

Devamını Oku
09.10.2025
Celladına âşık olmak...

Olmayan suçlar... Yazılmayan iddianameler... Yazılıp uygulanmayan kararlar... Ve hukuk ile guguk arasında yaşamaya devam çabası... Tamam yakınmayı bırakıp sadede geliyorum.

Devamını Oku
05.10.2025
Travmalarla yaşamak...

Nasıl yaşamak bu! Kâh gökyüzünde kanat çırpıyoruz kâh en dipsiz kuyuların derinliğinde kayboluyoruz.

Devamını Oku
02.10.2025
Yaşar Kemal’e adanan bayram

26 Eylül’de Ankara’da 93. Dil Bayramı’nı kutladık. Dil Derneği ve Çankaya Belediyesi’nin ortaklaşa etkinliği Yaşar Kemal’e adanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025
Ellerinde Toprak

“Sömürü bir bütündür. Bütün insan değerlerinin sömürülmesiyle, doğa değerlerinin hoyratça sömürülmesi bir arada gidiyor. Türkiye toprakları yıkıma uğratılıyor, hopur ediliyor. Biz Türkiye üstünde mirasyedileriz. Yıkımımızdan Türkiye’nin hiçbir insanı ve doğa değeri kurtulamıyor.”

Devamını Oku
25.09.2025
‘Üç Ayaklı Kedi’ İstanbul’da

İstanbul dolu dizgin.

Devamını Oku
21.09.2025
Nice yıllara Hrant Dink

15 Eylül, arkadaşımız, yoldaşımız, omuzdaşımız, ülkemin en aydın, en dürüst, en yararlı, en barışçı insanlarından Hrant Dink’in yaş günüydü.

Devamını Oku
18.09.2025
Düşme var düşüş var

Bundan önceki yazım şöyle bitiyordu: “Yeryüzü muhteşemdi. Türkiye’nin asla uygarlıktan, yaratıcılıktan, aydınlıktan ve gelecekten vazgeçmeyeceğine dair umutlarımız tazeleniyordu.”

Devamını Oku
07.09.2025
Büyülü aydınlık bir gece

Elbe Nehri’nin kıyısında görkemli mi görkemli o yapı bir mucize gibi yükseliyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Hapishane ve ödül: Vicdan ve haysiyet

Hafta içinde hapisteki iki çok değerli insanımıza yine uluslararası ödüller verildi.

Devamını Oku
31.08.2025
Paramparça ve umut

Bunalıyorsunuz, kahroluyorsunuz, her yerde haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik diyorsunuz...

Devamını Oku
28.08.2025
Dünyanın sesleri İstanbul’daydı

Bu başlığı yazdım. İstanbul’da bir haftadır süren o muhteşem coşkuyu paylaşacağım diye düşünürken birden bir suçluluk duygusuna kapıldım.

Devamını Oku
24.08.2025
Edremit Kitap Fuarından...

Edremit Kitap Fuarı’ndayım...

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet suç işliyor!

Diyanet İşleri Başkanlığı suç işliyor.

Devamını Oku
17.08.2025
Tiyatro durakları...

Adaletten eğitime, sağlıktan beslenmeye, her şeyin sahtesine, zehirlisine mahkûm edildiğimiz, yalanlarla kuşatıldığımız şu günlerde kimi alanlarda hakikatle, sahici olanla karşılaşmak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
14.08.2025
Bodrum’un markasına dönüşen bale festivali

Son yıllarda adeta Bodrum’un kültür markasına dönüşen Uluslararası Bodrum Bale Festivali’nden söz edeceğim.

Devamını Oku
10.08.2025
Algılamanın sınırsızlığı

20. ve 21. yüzyıl tiyatrosuna damgasını vuran dâhi Robert Wilson tedavi olmak istemeyerek New York Long Island’da kurmuş olduğu Watermill Eğitim ve Üretim Merkezi/okul/ müze/kültür merkezinde son ana dek çalışarak 31 Temmuz’da öldü.

Devamını Oku
07.08.2025
Türkiye’nin Aydınlık Yüzü / Belleğimizin Bekçisi: Metin Sözen

Metin Sözen: (24 Mayıs 1936, Harput, Elazığ-31 Temmuz 2025, İstanbul)...

Devamını Oku
03.08.2025
Herkes için sanat: Anadolu Sergileri

Yılın belki de en sıcak gününde deniz kıyılarını bırakıp Milas’ta kapalı bir mekânda bir sergi görmeye gideceğimi söyleseler pek inanmazdım.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir dokunuşa bin ah!

“Ayakucumda deniz, kaynayarak yanan bir zümrüt, sonra mavi, sonra menekşe, ne var ki üzerine tuzla buz edilmiş milyonlarca ayna parçaları yağmış, alev alev yanıyor, çakıyor, çakıntıdan göz alıyor.”

Devamını Oku
27.07.2025