Kışkırtmaya gelmeyin ama sinmeyin!

07 Ocak 2022 Cuma

Giderek gerginleşen AKP’li Cumhurbaşkanı, açıkça tehdit etmeye başladı.

“Utanmadan sıkılmadan sokaklara döküleceklermiş. 15 Temmuz’da sokağa dökülenlere bu millet nasıl dersini verdiyse, siz de aynı dersi evvel Allah alırsınız. Bizler Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız ve gideceğiniz yere kadar kovalarız.”

Bunlar, kuşkusuz bugüne kadar ağzından çıkan en tehlikeli sözlerden...

Çünkü...

Birçok defa yaptığı gibi yine anayasaya aykırı konuşuyor. Anayasanın 34. maddesinde, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir” şeklinde tanımlanan temel bir hakka karşı çıkıyor.

Yurttaş olarak demokratik hakkını kullanmak isteyenleri, 15 Temmuz’da devlete karşı darbe girişiminde bulunan FETÖ’cülere benzetiyor. Yani demokratik muhalefet hakkını terörizm ile bir tutarak korku salıyor.

Sokakta, halk arasında yapılması gereken siyaseti, sadece TBMM çatısı ile sınırlıyor. 

Seçim öncesinde muhalefete iç savaş tehdidinde bulunuyor.

Erdoğan’ın savurduğu bu tehdit üzerine Akşener, “Kimsenin ağzından sokağa çıkmak diye bir cümle çıkmadığını” söyledi; Kılıçdaroğlu da “Bizim sokağa çıkmamızı istiyor, çıkmayacağız. Ama gereğini sandıkta yapacağız” dedi. 

TEMEL HAKLARI SONUNA KADAR SAVUNUN

Erdoğan’ın muhalefeti kışkırtmaya çalıştığı açık. Kargaşa çıksın, o da sert şekilde müdahale edilmesi talimatını versin ve hatta seçim yapılmasın istiyor bile olabilir. Bu provokasyona gelmemek, sandığı halkın önüne koymak ve demokratik süreci işletmek, elbette çok önemli. 

Fakat Kılıçdaroğlu’nun “Bizim kitabımızda sokağa çıkmak yok” şeklindeki ifadesi de sorunlu. Bu anlayış, hakkını savunmak için sokağa çıkıp barışçıl bir şekilde gösteri yapanın terörist ilan edilmesine zemin hazırlar. Ayrıca sesini çıkarmak isteyenleri de pasifize eder. 

Anayasal hak olan protesto hakkı terör suçu sayılamaz. Aksi halde işçi, memur, emekli ya da öğrenciler hakları için sokağa çıktıklarında onlar da terörist olarak damgalanabilir.

Siyaset, sadece grup toplantılarında liderlerin birbirine laf çakmasıyla ya da tweet atarak yapılmaz. Siyaset, sokakta yapılır; halkın nabzı sokakta ölçülür.

Siyaset, iktidar kavramları çarpıtıp tehdit ettiğinde sürekli gerileyerek yapılmaz. Evet, oyuna gelinmez ama anayasal haklar sonuna kadar savunulur. 

TEPKİSİZLİK GERİLETİR, GERİLEMEK SALDIRIYI BÜYÜTÜR

Siyaset, siyasal İslamcı iktidar karşısında laikliği savunmaktan vazgeçip sağ kanattaki muhafazakârların kıvamına gelinerek de yapılmaz.

Bir örnek vereceğim. Son 20 yıldır ana muhalefet, Türkiye için hayati olan anayasal ilke laikliği savunmakta başarısız oldu. Daha doğrusu, laikliği savunmama politikasını izledi. İktidarın laikliğe karşı her hareketinde, dincilerden oy beklentisi içinde sindi. İktidar da onların suskunluğundan cesaret alarak daha da ileri gitti; muhalefetin her tepkisizliği iktidarın bir sonraki adımının büyüklüğünün belirleyicisi oldu.

Ve bugün Türkiye’de “Yaptıklarımızı Allah yaptırıyor” diyen bir İçişleri Bakanı ve “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok” diyen partili bir Cumhurbaşkanı var.

Anayasada belirlenen temel hakların çiğnenmesi karşısında aynı sinmişlik sergilenirse olacağı yine budur. 

O nedenle muhalefete ben de sesleniyorum: 

Bu tehdit karşısında size düşen, örgütlerinize demokratik kitle toplantıları için hazır olmalarını söylemek ve aynı Mersin’de yaptığınız gibi meydanları doldurmaktır. 

Silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, her yurttaşın anayasal hakkıdır diye gür bir sesle söylemeli ve miting serisine devam etmelisiniz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları