Uygar toplum olamamak...

10 Eylül 2018 Pazartesi

Derdimiz budur.
Bahariye’de (Kadıköy) açtığım ilk muayenehanemin üst katında bir Rum ailesi oturuyordu. Hâlâ da oradalar. Bir gün geçmişin 6-7 Eylül olaylarına ilişkin kısaltılmış anılarında ‘o saldırı gecesinde çocuklarını üst kattaki Türk komşularına vermek istediklerini’ anlattılar. Türk komşuları çocuklarını almamışlardı, çünkü onlar da korkuyorlardı. Şimdi çocukları büyümüştü, o günler geçip gitmişti.
Ben utanmıştım. O günler de geçip gitmemişti, geçip gitmeyecekti.
O nefret, o düşmanlık, o saldırma, yakıp yıkma sürüp gidecekti.
Uygar toplum olamamak. Derdimiz budur. Mustafa Kemal’in derdi de buydu.
Tarihe meraklıydı. Sürekli okuyordu. Tarih boyunca özgür düşüncenin önüne dikilen setin dogmalar olduğunu görüyordu.
‘Milliyetçi muhafazakâr’ etiketi altında gizlenen dogmalara dayalı uygarlık karşıtı toplum modelinin kolay yönetilirliği, günün dinci iktidarlarının dayanağıdır.
Mustafa Kemal’in sürekli dikkat çektiği tehlike budur.
Onun derdi de uygar bir toplum yaratmaktı.
Düşünceden duyguya, dilden sanata, bilimden eğitime, tarımdan endüstriye kadar her alanda akılcı, modern tekniğe dayalı uygar bir toplum kurmak.
Laiklik bu toplumun yaşam rehberidir.
Dinlerin, mezheplerin, tarikatların, cemaatlerin bir toplumu bölmesini, toplumun çatışmasını önleyecek olan laikliktir.
Laik olmayan uygar olamaz.
Uygarlık hedefinden her sapış, zaman kaybıdır, enerji kaybıdır, insan kaybıdır.
Bizim derdimiz, uygar insan uygar toplum olmaktır.
Ve elbette eğitim.

***

Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk çok olumlu karşılandı.
Kendisini tanımıyorum ama hakkında iyi şeyler duyuyorum.
Okul müfredatına Atatürk bilgileri ve ulusal günler takvimi eklenmiş. Bu da iyi bir gelişme.
Ama Prof. Dr. Ziya Selçuk da iyi bilir ki, Atatürk ve ulusal günler bir anma konusu ve kutlama olgusu değildir.
Eğitimde Atatürk, ‘eleştirel düşüncenin eğitim sürecine egemen olması’ demektir.
Çünkü Atatürk; akıldır, tartışmadır, sorgulamadır, seçenekleri bulmadır ve aklın yolunu seçmedir.
Eğitimde bunları bütün süreçte geçerli bir yöntem olarak kabul edip uygulamazsanız Atatürk’ü geçmişte yapıldığı gibiezberletmek, onu anlamak değildir.
Şimdi anaokullarından başlayarak, ilköğretimde, ortaöğretimde, yükseköğretimde bu ‘eleştirel düşünce yöntemini’ uygulamaya sokun, biz de sizi alkışlayalım.
Anaokullarına sokulan Kâbe maketlerini başları örtülmüş yavrucuklara döndürtüp duran zihniyeti kaldırın, bu uygulamaları durdurun, yapanları soruşturun.
İnsanın kutsal inanma hakkını sömürüp yarışmalara çeviren zihniyeti ilköğretimden, ortaöğretimden kaldırın, biz de sizi alkışlayalım.
Ulusal günleri kutlamak mı? Çok güzel.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı ulusal egemenliğin yüreği olan Büyük Millet Meclisi’nin yetkilerini anlatarak kutlayın, ‘çocuk bayramı’nın çocuklara emanet edilmiş laik Cumhuriyet olduğunu anlatın.
19 Mayıs’ın neden 19 Mayıs 1919 olduğunu anlatın.
19 Mayıs 1919’da ne olmuştu? Anlatın.
26 Ağustos 30 Ağustos neden kutlanıyor? Anlatın.
Çanakkale zaferi nedir, nasıldır, ne olmuştur, anlatın.
29 Ekim 1923’te Cumhuriyet nasıl kuruldu, anlatın.
Saltanat ve halifelikten Cumhuriyete neden geçildi, anlatın.
Tarihi yapanları, tarihi yazanları anlatın ki bu ülkenin evlatları tarihi unutturmak isteyenleri de tanısın.
Bunları yapabilir misiniz?
Bunları yapabilirseniz Sayın Bakan, gerçekten iyi şeyler yapmış olursunuz.
Eğer yapamazsanız ülkemizin kayıplarına bu dönem de eklenir.
Uygar olabilmek işte böyle bir şeydir.
Derdimiz de onun için budur...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları